Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhuriyetimizin 100. Yıl Dönümü nedeniyle yaptığı açıklamalarda "Yer gök bayrak olsun!" söylemleri açıkçası çok sevindirici. Bunu ifade etmek isterim.
Fakat şöyle bir geriye dönüp bakmak istiyorum. Geçmişten beri yöneticilerimiz bazen hastalıklarını, bazen o günkü siyasi durumu ya da dünyada oluşan olayları bahane ederek Milli Bayram kutlamalarına katılmadılar ya da bayram coşkusunun yaşanmadığı kutlamalar organize ettiler. Dolayısıyla her dönemde bir bahane ortaya koyuldu. İşte bu yıl da "Filistin'de Müslümanların kanı akarken nasıl kutlama yapılabilir?" söylemleri bile kullanıldı. Bu da buna bir örnek.
Zaten Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın "Evlerinize Türk bayrağı asın, eğer böyle yapmazsanız, yabancılar gelir kendi bayraklarını asarlar" söylemi; söz konusu hükümetlerin, bayram kutlama konusundaki eksikliklerinden ve gerekli hassasiyeti göstermemelerindendir.
Yıllardan beri iktidarın bu konudaki duyarsızlığının, son yıllarda muhalefete de sirayet ettiğini üzülerek görmekteyiz. Ama Bağımsız Türkiye Partisinin Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde her zaman tüm Milli Bayramları hak ettiği gibi kutlamak için gayret göstermektedir. Prof. Dr. Baş'ın "Milli Bayramlarını kutlamayanlar, dini bayramlarını kutlayacak vatan bulamazlar" sözü dillere pelesenk olmuştur. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın da "Atam, Cumhuriyeti sen kurdun; onu yüceltecek olan biz gençleriz" sloganını Türkiye'nin her tarafında billboardlara taşıması, yetmedi bunu Bostancı Gösteri Merkezi'nde 10.000 kişiyle kutlamayı planlaması büyük bir olaydı bence.
İşte tam bu noktada BTP'nin kutlamalarının toplumdaki olumlu yansımaları, milletimizin Mustafa Kemal Atatürk konusundaki hassasiyetinin her geçen gün her türlü engellemelere rağmen daha da artmasından olacak ki; bu kez "Yer gök bayrak olsun!" söylemi karşımıza çıktı. Ama keşke bu konuda bu söylem sadece söylemde kalmasa. Neden mi?
100. yıl kutlamalarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait TCG Anadolu Gemisinin Cumhurbaşkanı'nı selamlama noktası olarak Vahdettin Köşkü'nü seçmesi ne anlama geliyor acaba? Bu köşkü Sayın Cumhurbaşkanı'nın 2014 yılından beri çalışma ofisi olarak kullandığını biliyoruz. Ama Sayın Cumhurbaşkanı'nın yine Boğaz'ı görecek bir noktada Dolmabahçe'de de çalışma ofisi olduğunu da herkes biliyor.
28 Ekim 2016'da Prof. Dr. Haydar Baş, Cumhuriyet Kutlamaları programında yaptığı konuşmada bakınız Cumhuriyet'in kurulduğu günleri nasıl tarif ediyor?
"…O günün şartlarında zaten Arap İslam âlemi darmadağın olmuş, başı sonu belli olmayan bir coğrafyaya dönmüş, zaten Afrika'daki Müslümanlar İslam dünyasından çok uzakta kalmış. Böyle bir dönemde Türkiye yani Osmanlı kuşatılıyor; İngilizler malum İstanbul'u işgal ediyor, (İtalyanlar, Fransızlar) Fransızlar Akdeniz bölgesini, Yunanlar ta Adapazarı'na kadar geliyor."
Bir tarafta bize Türkiye Cumhuriyeti'ni hediye eden, hatta Vahdettin'in Köşkü'nü de içinde bulunduran İstanbul'u da düşman işgalinden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk; bir tarafta da İstanbul dahil Anadolu'nun her tarafının işgal edildiği sırada Osmanlı Padişahı olan Vahdettin. Takdir Türk Milletinindir!
Bağımsız Türkiye Partisi'ne yeni üye olmuş, bir hanımefendin bana ilettiği özel mesajı paylaşmak istiyorum:
"Merhaba Ali Bey. Nasılsınız? Cumhuriyetimizin 100. yılını iktidarın ve çoğunlukla muhalefetin kutlamaması bizleri çok üzüyor. Bağımsız Türkiye Partisi tarafından düzenlenecek olan Bostancı Gösteri Merkezi mitingi bizlere moral oldu. İyi ki varsınız." Düşünebiliyor musunuz; vatandaş kendine Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılını kutlayacak platform arıyor. Bu hale gelmişiz.
Bugün millet olarak tüm kazanımlarımızı Mustafa Kemal Atatürk'e borçlu olduğumuzu görmemek aymazlıktır. Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi, bu üniter yapıyı, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmasaydı bugün iktidar da olanlar da oldukları noktaya erişemezlerdi. Şu anda Cumhuriyet'i kutlamakta çekimser davrananlar da Mustafa Kemal Atatürk karşısında söylem geliştirenler de bilmeliler ki; Cumhuriyetin nimetleri sayesinde hayatlarını sürdürmektedirler. Tam bu noktada Hüseyin Baş Bey'in şu cümlesi çok önemli, diyor ki "Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra 'Ben halifeyim' dese, 'Ben padişahım' dese, 'Ben kralım' dese Mustafa Kemal Atatürk'e o günün koşullarında kim karşı çıkabilirdi?"
Öyle değil mi gerçekten de! Ama O ne yapıyor? 28 Ekim günü 'Efendiler, yarın cumhuriyeti kuruyoruz' diyor. Yani ne diyor? 'Ben, sizinle beraber bir başarı elde ettim. Şimdi bu başarıyı, bu emaneti Millete verme zamanı gelmiştir; emaneti sahibine teslim etme zamanı gelmiştir' diyor ve emaneti sahibine, millete teslim ediyor". Şimdi böyle bir ortamda biz oturmuşuz, yok işte 'kutlayacak mıyız, kutlamayacak mıyız?'…
Dolayısıyla tam böyle bir ortamda Bağımsız Türkiye Partisi'nin her zaman olduğu gibi milletin lehine karar alması, her şeyi elinin tersiyle itip "Ben milletin lehine ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağım; bir kişi de olsam, yüz kişi de olsam, milyonlarca kişi de olsam bunu yapacağım" demesi, net bir duruş ortaya koyması bu millet için büyük bir kazançtır. Zaten Prof. Dr. Haydar Baş bu yolda bir kişi iken yola çıkmış, aynı şeyi söylemiştir; milyonları yanına getirmiş, yine aynı şeyi söylemiştir. Zerre kadar da olsa görüşünde, fikrinde, söyleminde değişiklik olmamıştır ve elhamdülillah ondan sonra da Hüseyin Baş Bey'in Başkanlığında Bağımsız Türkiye Partisi yine aynı çizgide, aynı söylemle milletimizi iktidara getirmek için mücadelesini sürdürmektedir. Bu anlamda ben kendilerini tebrik ediyorum.
Son söz Milli Şairimiz Mehmet Akif'ten olsun; "Sahipsiz olan vatanın batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."
- Hüseyin Baş ve gerçek muhalefetin önündeki engeller / 29.12.2024
- Ortadoğu ve elinde ateşle oynayan Türkiye / 17.12.2024
- Orta Doğu’da kurgulanan oyunlar ve Türkiye’nin geleceği / 16.12.2024
- 3. Dünya Savaşı ve Türkiye'nin pozisyonu / 10.12.2024
- Türkiye’nin Orta Doğu politikası ve BOP / 09.12.2024
- Kısa günün kârına satmak mı? / 06.12.2024
- Madenlerin özelleştirilmesinin ekonomik ve sosyal yansımaları / 04.12.2024
- Türkiye'nin zenginliği ve özelleştirme tartışmaları / 29.11.2024
- 10 Kasım’da Anıtkabir’e akın / 21.11.2024