Zikrullahın fazileti -1-
Cenâb-ı Hakk insanları, O'nu tanımaları, ibâdet etmeleri ve kul olmaları maksadıyla yaratmıştır. Allah'ı bilmek ve O'na hakiki mânâda kul olmak, ibâdetler vesilesiyle mümkündür. Bütün ibâdetler Allah'ı zikir içindir ve zikir ibâdetlerin özüdür
15.10.2024 08:15:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Cenâb-ı Hakk insanları, O'nu tanımaları, ibâdet etmeleri ve kul olmaları maksadıyla yaratmıştır. Allah'ı bilmek ve O'na hakiki mânâda kul olmak, ibâdetler vesilesiyle mümkündür. Bütün ibâdetler Allah'ı zikir içindir ve zikir ibâdetlerin özüdür.
Cenâb-ı Hakk'ın beyanıyla; "Allah'ı anmak/zikir elbette en büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir."
İbn Abbâs, "Bu âyetin terfsirinde iki yön var. Birisi; Allah-u Teâlâ'nın sizi zikretmesi, sizin O'nu zikretmenizden daha büyüktür. Diğeri ise Allah'ı zikir, zikirsiz olan her ibâdetten üstündür" demiştir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Zikir, Allah Teâlâ tarafından bir nimettir. Artık nimetin şükrünü ifa ediniz" buyurmaktadır.
Cenâb-ı Hakk bir âyet-i kerimede şöyle buyurur: "Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır."
En büyük mükâfat Cenâb-ı Hakk'ın rızasıdır. Kul Allah'tan râzı olursa, Allah da kulundan râzı olur. Hiç şüphe yoktur ki, Allah'ın kulundan râzı olmasının neticesi Cennet'tir, Cemâlullahtır. Zikrullah ebedî saadete, kurtuluşa vesiledir.
Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: "Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz."
"Temizlenen, Rabb'inin adını anıp O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir."
"Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya erişesiniz."
İnsan ibâdetlerle Allah'a yaklaşır. Allah'a yakın olan kulun Allah katındaki değeri elbette büyüktür.
Peygamber Efendimize, "Kıyâmet Günü kulların hangisi Allah katında daha kıymetli ve daha yüksek mertebelidir?" diye sorulduğunda; "Allah'ı çok zikredenler" buyurdu.
Bu hadisin asıl metni, şu şekilde rivâyet edilmiştir: Ebû Saîd'den (radiyallahu anh);
"Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Kıyâmet Günü kulların hangisi Allah katında daha kıymetli ve daha yüksek mertebelidir?' soruduğunda, şöyle buyurdu: 'Allah'ı çok zikredenler.'
Denildi ki: 'Ey Allah Resûlü! Allah yolunda savaşandan da mı (daha kıymetlidir)?'
'Kılıcı parçalanıp kana bulanıncaya kadar savaşsa bile, Allah'ı zikredenin derecesi ondan üstündür' buyurdu."
Zikrullah ile kulun kalbi temizlenir, parlar. O zaman Cenâb-ı Hakk oraya tecelli eder. Kul bu tecelliler vasıtasıyla Rabb'ini bilirtanır. Allah'ı bilmek ancak zikrullah ile mümkündür. Buna mârifetullah denilir. Zikrullah, mârifetullahın anahtarıdır. Zikrullah anahtarıyla mârifetullah kapısından içeri girilir.
İnsan kalbine gelen tecellilerle Allah'ı hem bilir, hem de sever. İkisi iç içedir. Zikrullah, muhebbetullaha da vesiledir. Cenâb-ı Hakk bir kutsi hadiste dostlarını ve sevgililerini tarif ederken, "Beni zikretmeleri sûretiyle ve Benim de onları zikirleri sebebiyle andığım kimselerdir" buyuruyor.
Hadisin asıl metni şöyledir: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kul, sevdiğini Allah için sevmedikçe, yerdiğini Allah için yermedikçe, açık bir imanı hak etmiş olamaz.
Allah için sevdiğinde, Allah için nefret ettiğinde Allah tarafından sevgiyi hak eder. (Allah buyurmuştur:) 'Kullarımdan dostlarım ve sevgililerim; Beni zikretmeleri sûretiyle ve Benim de onları zikirleri sebebiyle andığım kimselerdir."
Başka bir hadisi şerifte de: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kendisini namaz ve zikir için mescidlere adayan kimseyi, Allah, gurbetten gelen yakınını sevinç ve güler yüzlü karşılayan kimse gibi yakınlıkla karşılar."
Hiç şüphesiz ki, bu kulun Allah katında önemli bir yeri, değeri vardır. Bu kul, Allah'ın iftihar ettiği kuludur.
Nitekim Ebû Hureyre ve Ebû Said el-Hudrî'den rivâyet edilen bir hadiste, Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: "Allah'ı zikir için toplanmış bir cemaati şüphesiz ki melekler kuşatır, onların üzerine rahmet yağar ve sükûnet iner. Yüce Allah, onlardan katındaki meleklere övgü ile bahseder."
Zikrullah amellerin hayırlısıdır
Ebû'd-Derdâ'dan (radiyallahu anh) rivâyetle Peygamber Efendimiz buyurur ki:
"Melikinizin (Rabb'inizin) katında, derecenizi en yükselten, sizi en temiz kılan, altın, gümüş tasadduk etmekten daha hayırlı olan, Allah yolunda savaşa çıkıp da düşmanlarla kıyasıya savaşmaktan bile daha üstün olan iyi amelinizi size bildireyim mi?"
"Evet" dediler.
"Allah'ı zikretmektir."
Allah kuluna yakındır. İnsan ise kendisine şah damarından bile yakın olan Rabb'ine bir o kadar uzaktır. Kul, O'ndan olduğunu bildiği Allah'a hasret duyar. Kalbi O'na varmadığı, vuslat etmediği müddetçe asla sükûnete ermez, mutmain olmaz.
İbâdet, Allah'a yürümek, O'na kavuşmak içindir. İnsan ibâdet ettikçe, Allah'ı zikrettikçe gönlünden O'na doğru yürür. Farkında olmadan tecellilerine erer. Dolayısıyla, zikrullah Cenâb-ı Hakk'a vuslata vesiledir.
Günümüzde insanlar her şeye sahip olsalar dahi sürekli bir yakınma-huzursuzluk içerisindeler. Kalbin mutmain olması da ancak zikrullah ile mümkündür. Bu gerçek, Cenâb-ı Hakk'ın bizzat Kendi beyanıdır:
"Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
Peygamber Efendimizin ifadesiyle de zikrullah "gönüllerin şifası"dır: "Her şeyin bir şifası vardır. Gönüllerin şifası da Allah Teâlâ'yı zikretmektir." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Cenâb-ı Hakk'ın beyanıyla; "Allah'ı anmak/zikir elbette en büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir."
İbn Abbâs, "Bu âyetin terfsirinde iki yön var. Birisi; Allah-u Teâlâ'nın sizi zikretmesi, sizin O'nu zikretmenizden daha büyüktür. Diğeri ise Allah'ı zikir, zikirsiz olan her ibâdetten üstündür" demiştir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Zikir, Allah Teâlâ tarafından bir nimettir. Artık nimetin şükrünü ifa ediniz" buyurmaktadır.
Cenâb-ı Hakk bir âyet-i kerimede şöyle buyurur: "Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır."
En büyük mükâfat Cenâb-ı Hakk'ın rızasıdır. Kul Allah'tan râzı olursa, Allah da kulundan râzı olur. Hiç şüphe yoktur ki, Allah'ın kulundan râzı olmasının neticesi Cennet'tir, Cemâlullahtır. Zikrullah ebedî saadete, kurtuluşa vesiledir.
Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: "Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz."
"Temizlenen, Rabb'inin adını anıp O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir."
"Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya erişesiniz."
İnsan ibâdetlerle Allah'a yaklaşır. Allah'a yakın olan kulun Allah katındaki değeri elbette büyüktür.
Peygamber Efendimize, "Kıyâmet Günü kulların hangisi Allah katında daha kıymetli ve daha yüksek mertebelidir?" diye sorulduğunda; "Allah'ı çok zikredenler" buyurdu.
Bu hadisin asıl metni, şu şekilde rivâyet edilmiştir: Ebû Saîd'den (radiyallahu anh);
"Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Kıyâmet Günü kulların hangisi Allah katında daha kıymetli ve daha yüksek mertebelidir?' soruduğunda, şöyle buyurdu: 'Allah'ı çok zikredenler.'
Denildi ki: 'Ey Allah Resûlü! Allah yolunda savaşandan da mı (daha kıymetlidir)?'
'Kılıcı parçalanıp kana bulanıncaya kadar savaşsa bile, Allah'ı zikredenin derecesi ondan üstündür' buyurdu."
Zikrullah ile kulun kalbi temizlenir, parlar. O zaman Cenâb-ı Hakk oraya tecelli eder. Kul bu tecelliler vasıtasıyla Rabb'ini bilirtanır. Allah'ı bilmek ancak zikrullah ile mümkündür. Buna mârifetullah denilir. Zikrullah, mârifetullahın anahtarıdır. Zikrullah anahtarıyla mârifetullah kapısından içeri girilir.
İnsan kalbine gelen tecellilerle Allah'ı hem bilir, hem de sever. İkisi iç içedir. Zikrullah, muhebbetullaha da vesiledir. Cenâb-ı Hakk bir kutsi hadiste dostlarını ve sevgililerini tarif ederken, "Beni zikretmeleri sûretiyle ve Benim de onları zikirleri sebebiyle andığım kimselerdir" buyuruyor.
Hadisin asıl metni şöyledir: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kul, sevdiğini Allah için sevmedikçe, yerdiğini Allah için yermedikçe, açık bir imanı hak etmiş olamaz.
Allah için sevdiğinde, Allah için nefret ettiğinde Allah tarafından sevgiyi hak eder. (Allah buyurmuştur:) 'Kullarımdan dostlarım ve sevgililerim; Beni zikretmeleri sûretiyle ve Benim de onları zikirleri sebebiyle andığım kimselerdir."
Başka bir hadisi şerifte de: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kendisini namaz ve zikir için mescidlere adayan kimseyi, Allah, gurbetten gelen yakınını sevinç ve güler yüzlü karşılayan kimse gibi yakınlıkla karşılar."
Hiç şüphesiz ki, bu kulun Allah katında önemli bir yeri, değeri vardır. Bu kul, Allah'ın iftihar ettiği kuludur.
Nitekim Ebû Hureyre ve Ebû Said el-Hudrî'den rivâyet edilen bir hadiste, Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: "Allah'ı zikir için toplanmış bir cemaati şüphesiz ki melekler kuşatır, onların üzerine rahmet yağar ve sükûnet iner. Yüce Allah, onlardan katındaki meleklere övgü ile bahseder."
Zikrullah amellerin hayırlısıdır
Ebû'd-Derdâ'dan (radiyallahu anh) rivâyetle Peygamber Efendimiz buyurur ki:
"Melikinizin (Rabb'inizin) katında, derecenizi en yükselten, sizi en temiz kılan, altın, gümüş tasadduk etmekten daha hayırlı olan, Allah yolunda savaşa çıkıp da düşmanlarla kıyasıya savaşmaktan bile daha üstün olan iyi amelinizi size bildireyim mi?"
"Evet" dediler.
"Allah'ı zikretmektir."
Allah kuluna yakındır. İnsan ise kendisine şah damarından bile yakın olan Rabb'ine bir o kadar uzaktır. Kul, O'ndan olduğunu bildiği Allah'a hasret duyar. Kalbi O'na varmadığı, vuslat etmediği müddetçe asla sükûnete ermez, mutmain olmaz.
İbâdet, Allah'a yürümek, O'na kavuşmak içindir. İnsan ibâdet ettikçe, Allah'ı zikrettikçe gönlünden O'na doğru yürür. Farkında olmadan tecellilerine erer. Dolayısıyla, zikrullah Cenâb-ı Hakk'a vuslata vesiledir.
Günümüzde insanlar her şeye sahip olsalar dahi sürekli bir yakınma-huzursuzluk içerisindeler. Kalbin mutmain olması da ancak zikrullah ile mümkündür. Bu gerçek, Cenâb-ı Hakk'ın bizzat Kendi beyanıdır:
"Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
Peygamber Efendimizin ifadesiyle de zikrullah "gönüllerin şifası"dır: "Her şeyin bir şifası vardır. Gönüllerin şifası da Allah Teâlâ'yı zikretmektir." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)