"Siz nasılsanız öyle idare olunursunuz" diyor Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a)?İster demokrasi, isterse padişahlık, krallık, hiç fark etmez, eğer millet aklıselime sahipse, milli ve manevi donanımlı ise, her şeye ölçü ile bakabiliyor, yanlışa dur diyebiliyor, doğruyu ise ne pahasına olursa olsun savunabiliyorsa, o millet asla zelil olmaz.O milletin seçtiği vekiller sağlam olur, idareciler haddini bilir; krallar, padişahlar ise böyle bir millete hizmet etmekten başka bir çaresi yoktur, zulmettiği, hakkı hukuku gasp ettiği anda millet topyekun yakasına yapışır ve hesap sorar.Ama bugün böyle mi? Türkiye bırakın krallığı, padişahlığı; milletin kendisini yönetecek olan siyasi iradeyi kendisinin seçtiği bir sistemle yönetiliyor. Her 4-5 yılda bir de önüne sandık konularak mevcut siyasi iradenin hizmetinden memnun musun diye de soruluyor.Peki, böyle bir Türkiye'de bugün genel tablo nedir, biraz irdeyelim.Türkiye, 3 katrilyon dolar gibi dünyanın en büyük ve en bakir maden kaynaklarına sahip, bu madenlerin asıl sahibi millet, seçtiği siyasi irade bu madenlerin sahalarını yabancı şirketlere vermiş durumda, millete zırnık koklatmıyor. Üstelik Lozan Antlaşması'na göre bu madenler tamamen milletin hakkı olmasına rağmen bu peşkeş yapılıyor.Kendi madenlerimizi ve enerji kaynaklarımızı devreye koymadığımız, yabancılara peşkeş çektiğimiz için sanayide, üretimde, tüketimde hep ithal hammadde ve enerji kullanmak zorundayız.Türkiye bağımsızlık hakkı olan senyoraj gelirini, yani emek ve üretimi karşılık kullanması gereken para basma hakkını Atatürk'ün vefatından bu yana kullanmıyor, yabancıların parasıyla, dolarıyla iş yapmaya çalışıyor, üretirken de, tüketirken de borç alıyor, bu sebeple borçları asla bitmiyor, katlanarak artıyor.Bu yanlış, borca dayalı ekonomi politikasının faturası da, ama vergi artışı olarak, ama hizmet eksikliği olarak, ama gelir darlığı ve adaletsizliği olarak milletin sırtına yıkılıyor.Finans olarak borca muhtaç olduğun zaman doğal olarak borç aldığın iradelerin talimatlarını da yerine getirmek zorunda kalıyorsun. Türkiye'yi idare edenler, bu sebeple kendi milli politikalarını bir kenara bırakıp tamamen Batıya bağımlı, taşeron politikalar hayata geçirmektedirler. Dış politikamız ABD ve İsrail'e, iç politikamız AB'ye, ekonomimiz ise IMF, Dünya Bankası gibi küresel sömürücülerin tetikçi kurumlarına emanet edilmiştir.Bu iradeler aynı zamanda Türkiye hakkında, coğrafyamız ve milletimiz aleyhinde menfur hesaplara sahiptir. Türklerin Anadolu coğrafyasından çıkartılması projesi olan Şark Projesi, Türkiye'nin etnik kökene görene parçalanma projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi, coğrafyamızı arzı mevut olarak gören Büyük İsrail Devleti Projesi, ülkemizi iki parçaya bölmeyi amaçlayan Kürdistan ve Ermenistan projeleri, bizi bir ve beraber tutan, birlik mayamız olan inancımızı, dinimizi tahrif etme amaçlı Dinlerarası Diyalog ve Medeniyetlerarası İttifak Projeleri ve daha niceleri? Bunların hepsi, bu borç aldığımız ve ardından da talimatlar aldığımız Batılı ülkelerin projeleridir.Türkiye bugün kendi cellatlarından borç ve akıl alan, onların yıkım projelerinde misyon sahibi olan bir noktadadır.Bu projeler çerçevesinde Türkiye, hem iç savaşa doğru sürüklenmektedir, hem de bütün gerçek dostlarından kopartılarak, yalnızlaştırılarak, bu dostlarıyla çatışmaya itilmektedir.Irak dostumuzdu, bizim elimizle, bizim üzerimizden işgal ettiler, parçaladılar.Libya dostumuzdu, bizim hava üslerimizi kullanarak işgal ettiler, paramparça ettiler.Afganistan bizim dostumuzdu, bizim üzerimizden, bizimkilerin desteğiyle işgal ettiler, kan gölüne çevirdiler. Suriye bizim dostumuzdu, bizim üzerimizden burayı kan gölüne çevirdiler. Azerbaycan bizim dostumuzdu, baskıyla bizi Ermenistan'a yakınlaştırdılar, Azerbaycan'ı küstürdüler.Rusya bizim dostumuzdu, en büyük düşmanları NATO, ABD, İngiltere'nin bile yapmadığı muamele ona yapılarak düşman hale getirildi.Ve bütün bu dostlar, askerimizin başına çuval geçiren, güneydoğu sınırlarımızı hala tanımayan ABD; Filistinli dindaşlarımızı acımasızca katleden, 9 vatandaşımızı uluslar arası sularda katleden İsrail; bizi 50 yıldır kapısında süründüren, mülteci sorununda bizi tampon bölge yapmak isteyen AB için düşman hale getirildi.Yazıklar olsun böyle siyasi anlayışa, yazıklar olsun bu siyasete oy vererek iş başına getirenlere?Halbuki Türkiye'de yıllardan beri, sunduğu milli projelerle, çözümlerle; milli birlik ve beraberliği pekiştirecek, dost ülkeleri daha dost yapacak, düşmanların da hem haddini bildirecek, hem de karşılıklı çıkarlar çerçevesinde ilişki kurmaya mecbur bırakacak bir siyaset ve ilim adamı vardı, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş?O, dünyanın 120'yi aşkın ülkesinde uygulanan ve fayda görüldüğü pratik olarak ilan edilen, bugün dünyanın ayakta olan tek ekonomik modeli olan Milli Ekonomi Modeli ile Türkiye'yi dünyanın zirvesine taşıyacaktı.Ama millet bu çözümü reddetti ve kendi oylarıyla yukarıda kısmen irdelediğimiz zifiri karanlığa doğru ülkemizi sürükledi.Eğer millet ayıkmazsa, bölünme, iç çatışma, savaş ve işgal de dahil bütün belaları yaşayacaktır. Gönül isterdi ki bu belalar yaşanmadan çözümün kapısında buluşalım ama maalesef öyle olmadı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025