'Zayıf olanın ancak sesi çıkar' seslendirme dosyası:
Bugün ABD okyanus ötesinden devlet ve milletimize laf atıyor, tarihimize dil uzatıyor. Avrupa Birliği hiçbir zaman hayata geçirmedikleri hak-adalet-özgürlük vs. kavramlarıyla ülkemize ayar vermeye kalkıyor! İsrail zaten katil, zaten İslam ve insan düşmanı.
Peki, biz ne yapıyoruz? ABD'ye, 'kabul edilemez, hükmü yoktur' diyoruz.
AB'ye, 'her şeye rağmen AB hedefinden vazgeçmiş değiliz' diyoruz.
İsrail'e ise baştan aşağı sayıp, sövüyoruz. İsrail'i kınamayanların zulme ortak olduklarını ifade ediyoruz. Başka? Başkası yok. Hepsi bu kadar.
Hem devletimiz, hem milletimiz, hem bölgemiz, hem de inancımız böylesine kuşatılmışken bu teslimiyetçi duruşun izahını nasıl yapabiliriz?
Bu sorunun ilk cevabı, milleti ve devleti temsil için seçtiğimiz parti ve kişilerin siyasetteki amaçlarına bakmak lazım.
Böyle bir soru sorulsa bütün parti ve vekiller, 'devlet ve milletimizi huzuru, güvenliği, birlik ve beraberliği' gibi ezberledik cevaplar verirler. Ama ortaya ikinci soru çıkar ve bizler millet olarak bu soruyu hiç sormuyoruz:
Hepinizin ortak gaye ve gayreti aynı ise nedir bu devletin hali, nedir bu milletin hali? Devlet ve milletimize afkuranların sesini neden kesmiyorsunuz? Zor soru oldu değil mi?
(Allah'ın selamı üzerine olsun) Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, vatandaş için vatandaşı sorgulardı; "Eğer vatandaşlarımız, kendilerine hizmet etmeyen bir partiye gidip ezbere "evet" diyorsa kendi sonunu kendi hazırlıyor demektir.
Halkımızın dikkat edeceği husus; ben buraya gidip oy veriyorum ama benim iş, maaş, gelir, sağlık, eğitim, adalet, sosyal hayat vs. gibi sorunlarıma bu insanın çözümü ne? Bunu düşünmesi lazım! Oy vereceğim kişi veya parti benim temel ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacak, bunu sorması, sorgulaması lazım" diyordu.
Sayın Baş yine vatandaş adına siyasetçileri de sorguladı.
"Milleti tanımayıp teşhisten uzak olan insanlar, milleti yabancı devletlerin verdiği raporlara göre tanıyıp sizi, onların düşüncesine göre yönetenler vallahi de, billahi de sizi batırmaktan başka bir işe yaramazlar.
Bakıyorsun bir tanesi dokuz gün Avrupa Birliği'ne "hayır" diyor onuncu gün Avrupa'ya derviş oluveriyor.
Allah Allah bu dokuz gün AB'ye "hayır" dedi bugün niye evet diyor? Birisi gece onu ziyaret etti, konuştu ertesi gün AB'nin dervişi oluverdi. Şu kafaya bak yahu.
Şimdi Türk Milleti olarak önce kendi ailenizi mi düşünürsünüz, komşunuzu mu düşünürsünüz? Yahu bu nasıl algılama ki insanın evvela kendine yakın topluluklardan başlayıp dostluklar, arkadaşlıklar gelişmesi gerekirken biz ta uzaklardakileri kendimize dost kabul ederek, onların görüşleriyle milleti ve devleti idare ediyoruz. Oysa Sakarya Meydan Muharebesini biz onlara karşı yaptık. Dumlupınar'ı ve Büyük Taarruzu, Çanakkale'yi bunlara karşı yaptık." (23.05.2010 Yeni Mesaj)
Bu gerçeği hepsi bilmiyor mu? Çok iyi biliyorlar. Ama birincisi hepsi minnet altında oldukları, ikincisi devlet ve milletimizi kapitalizm limanına demirledikleri ve bu limandan ayrılma hedefleri olmadığı için dil ile konuşuyor, konuşuyorlar ama borç başı aştığı için el mahkûm her dediklerini sineye çekiyorlar.
Biz bundan dolayı tam bağımsız Türkiye için "milli para" diyoruz, "bağımsız ekonomi" diyoruz ve bunların olması için "Milli Ekonomi Modeli" diyoruz.
Sadece biz demiyoruz. Bakın! Bakü Devlet Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Dünyam Ali Veliyev de şöyle diyordu; "Sovyetler döneminde ekonomi uyku getirdi. Kapitalizm döneminde ekonomi kavga getirdi. Haydar Baş döneminde ekonomi ise huzur ve zenginlik getirdi. Orduların emperyalizme karşı yapamadığını, Haydar Baş ekonomi kitabı ile yaptı" sözleriyle dünyanın Haydar Baş'ın modeli eksenine doğru hızla yol aldığını açıkladı.
Umuyor ve diliyorum ki, Türk Milleti de sahip olduğu değerlerin bir an önce farkına varır.
Peki, biz ne yapıyoruz? ABD'ye, 'kabul edilemez, hükmü yoktur' diyoruz.
AB'ye, 'her şeye rağmen AB hedefinden vazgeçmiş değiliz' diyoruz.
İsrail'e ise baştan aşağı sayıp, sövüyoruz. İsrail'i kınamayanların zulme ortak olduklarını ifade ediyoruz. Başka? Başkası yok. Hepsi bu kadar.
Hem devletimiz, hem milletimiz, hem bölgemiz, hem de inancımız böylesine kuşatılmışken bu teslimiyetçi duruşun izahını nasıl yapabiliriz?
Bu sorunun ilk cevabı, milleti ve devleti temsil için seçtiğimiz parti ve kişilerin siyasetteki amaçlarına bakmak lazım.
Böyle bir soru sorulsa bütün parti ve vekiller, 'devlet ve milletimizi huzuru, güvenliği, birlik ve beraberliği' gibi ezberledik cevaplar verirler. Ama ortaya ikinci soru çıkar ve bizler millet olarak bu soruyu hiç sormuyoruz:
Hepinizin ortak gaye ve gayreti aynı ise nedir bu devletin hali, nedir bu milletin hali? Devlet ve milletimize afkuranların sesini neden kesmiyorsunuz? Zor soru oldu değil mi?
(Allah'ın selamı üzerine olsun) Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, vatandaş için vatandaşı sorgulardı; "Eğer vatandaşlarımız, kendilerine hizmet etmeyen bir partiye gidip ezbere "evet" diyorsa kendi sonunu kendi hazırlıyor demektir.
Halkımızın dikkat edeceği husus; ben buraya gidip oy veriyorum ama benim iş, maaş, gelir, sağlık, eğitim, adalet, sosyal hayat vs. gibi sorunlarıma bu insanın çözümü ne? Bunu düşünmesi lazım! Oy vereceğim kişi veya parti benim temel ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacak, bunu sorması, sorgulaması lazım" diyordu.
Sayın Baş yine vatandaş adına siyasetçileri de sorguladı.
"Milleti tanımayıp teşhisten uzak olan insanlar, milleti yabancı devletlerin verdiği raporlara göre tanıyıp sizi, onların düşüncesine göre yönetenler vallahi de, billahi de sizi batırmaktan başka bir işe yaramazlar.
Bakıyorsun bir tanesi dokuz gün Avrupa Birliği'ne "hayır" diyor onuncu gün Avrupa'ya derviş oluveriyor.
Allah Allah bu dokuz gün AB'ye "hayır" dedi bugün niye evet diyor? Birisi gece onu ziyaret etti, konuştu ertesi gün AB'nin dervişi oluverdi. Şu kafaya bak yahu.
Şimdi Türk Milleti olarak önce kendi ailenizi mi düşünürsünüz, komşunuzu mu düşünürsünüz? Yahu bu nasıl algılama ki insanın evvela kendine yakın topluluklardan başlayıp dostluklar, arkadaşlıklar gelişmesi gerekirken biz ta uzaklardakileri kendimize dost kabul ederek, onların görüşleriyle milleti ve devleti idare ediyoruz. Oysa Sakarya Meydan Muharebesini biz onlara karşı yaptık. Dumlupınar'ı ve Büyük Taarruzu, Çanakkale'yi bunlara karşı yaptık." (23.05.2010 Yeni Mesaj)
Bu gerçeği hepsi bilmiyor mu? Çok iyi biliyorlar. Ama birincisi hepsi minnet altında oldukları, ikincisi devlet ve milletimizi kapitalizm limanına demirledikleri ve bu limandan ayrılma hedefleri olmadığı için dil ile konuşuyor, konuşuyorlar ama borç başı aştığı için el mahkûm her dediklerini sineye çekiyorlar.
Biz bundan dolayı tam bağımsız Türkiye için "milli para" diyoruz, "bağımsız ekonomi" diyoruz ve bunların olması için "Milli Ekonomi Modeli" diyoruz.
Sadece biz demiyoruz. Bakın! Bakü Devlet Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Dünyam Ali Veliyev de şöyle diyordu; "Sovyetler döneminde ekonomi uyku getirdi. Kapitalizm döneminde ekonomi kavga getirdi. Haydar Baş döneminde ekonomi ise huzur ve zenginlik getirdi. Orduların emperyalizme karşı yapamadığını, Haydar Baş ekonomi kitabı ile yaptı" sözleriyle dünyanın Haydar Baş'ın modeli eksenine doğru hızla yol aldığını açıkladı.
Umuyor ve diliyorum ki, Türk Milleti de sahip olduğu değerlerin bir an önce farkına varır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025