Zamanınızı dörde ayırmaya çalışın
Kendinize fakirliği ve uzun ömrü telkin etmeyin. Çünkü kendisine fakirliği telkin eden cimri olur, uzun ömür telkin eden de ihtiraslı olur
27.03.2025 17:44:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Kazım (a.s) buyuruyor; "Zamanınızı dörde ayırmaya çalışın: Bir bölümünü Allah'la münacat etmeye, bir bölümünü geçiminizi sağlamaya, bir bölümünü ayıplarınızı size bildiren kardeşlerinizi ve gönüllerinde size karşı samimiyetleri olan güvenilir insanları ziyaret etmeye ve bir bölümünü de haramlar dışındaki zevklere ki, bu (sonuncu) bölümle, diğer üç bölümü yapmaya kadir olursunuz.
Kendinize fakirliği ve uzun ömrü telkin etmeyin. Çünkü kendisine fakirliği telkin eden cimri olur, uzun ömür telkin eden de ihtiraslı olur.
Yiğitliği lekelemeyecek ve israf da olmayacak miktarda helal şeylerden yararlanmakla dünyadan kendiniz için bir pay ayırın; bunu da dini işleriniz için yardımcı kılın. Çünkü şöyle bir hadis nakledilmiştir: "Kim dünyasını dini için veya dinini dünyası için terk ederse bizden değildir."
Allah'ın dininde fakih olun. (Dini iyice anlamaya çalışın.) Çünkü dinde fakih olmak basiretin anahtarıdır, ibadetin kemalidir, din ve dünyanın yüce makam ve derecelerine ulaşmak için de bir vesiledir. Fakihin, abide olan üstünlüğü, güneşin yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kim din hususunda fakih olmazsa Allah onun, hiçbir amelini, beğenmez.
Ali İbn Yaktin'e şöyle buyurdular: Sultanın emrinde çalışmanın sadakası, mümin kardeşlere yardımda bulunmaktır.
İnsanlar, önceden yapmadıkları yeni günahlar icat ettikçe Allah da onlara tanımadıkları yeni belaları musallat eder.
Yönetici adil olduğunda, onun (Allah katında) mükâfatı olur; senin de şükretmen gerekir. Yönetici zalim olduğunda da onun günahı olur; senin de sabretmen gerekir.
Ebu Hanife şöyle diyor: "Hz. Cafer Sadık'ın zamanında hacca gittim. Medine'ye varınca İmam Sadık'ın evine gittim. Salonda oturup içeriye giriş iznini bekliyordum.
Bu esnada yeni yürümeye başlayan bir çocuk dışarı çıktı. Ona: "Ey çocuk, sizin şehrinizde yabancı birisi nerde dışarı çıkabilir?'' dedim.
Çocuk bana: "Müsaadenizle" dedi. Daha sonra duvara yaslanarak oturdu ve şöyle dedi:
"Nehir kıyılarından, ağaçların meyvesinin döküldüğü yerden, camilerin avlusundan ve caddenin ortasından sakın; bir duvarın arkasına saklan, elbiseni yukarı topla, yüzün ve arkan kıbleye doğru olmasın da artık istediğin yere otur."
Çocuğun sözleri beni şaşırttı. "(Bunun üzerine) ismin nedir?" diye sordum.
"Ben, Musa İbn Cafer, İbn Muhammed, İbn Ali, İbn Hüseyin, İbn Ali, İbn Ebi Talib'im" dedi.
Ona: "Ey çocuk, günah kimdendir?" dediğimde de şöyle dedi:
"Günah üç durumdan hariç değildir. Ya Allah'tandır, oysaki O'ndan değildir. Çünkü yaratıcının, kula yapmadığı bir işten dolayı azap etmesi O'na yakışmaz. Veya hem Allah'tandır, hem de kuldan; oysaki böyle de değildir. Çünkü güçlü ortağın, güçsüz ortağa zulüm yapması yakışmaz. Ya da kuldandır; doğrusu da budur. Eğer Allah affederse, O'nun kerem ve bağışıyladır. Ama cezalandırırsa, kulun günah ve suçundan dolayıdır."
Ebu Hanife diyor ki: "Artık Hz. Sadık ile görüşmeden geri döndüm ve bununla yetindim.
24- Ebu Ahmed el-Horasani, İmam Kâzım aleyhi's-selâm'a şöyle arz etti: "Küfür mü daha kadimdir, yoksa şirk mi?"
İmam aleyhi's-selâm buyurdular ki: "Senin bu sorularla ne işin vardır?
Senin insanlarla tartışman kararlaştırılmamıştı."
"Hişam İbn Hakem, bu soruyu sizden sormamı emretti." dedim.
İmam aleyhi's-selâm buyurdular ki: "Ona de ki: Küfür, şirkten daha kadimdir; ilk kâfir olan, İblis'tir. Nitekim Kur'ân şöyle buyuruyor: "(Şeytan) secde etmekten çekindi, tekebbür etti ve kâfirlerden oldu." Küfür bir şeydir; ama şirk, birini (yani Allah'ı) ispat ederek diğerini O'na ortak koşmaktır." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Kendinize fakirliği ve uzun ömrü telkin etmeyin. Çünkü kendisine fakirliği telkin eden cimri olur, uzun ömür telkin eden de ihtiraslı olur.
Yiğitliği lekelemeyecek ve israf da olmayacak miktarda helal şeylerden yararlanmakla dünyadan kendiniz için bir pay ayırın; bunu da dini işleriniz için yardımcı kılın. Çünkü şöyle bir hadis nakledilmiştir: "Kim dünyasını dini için veya dinini dünyası için terk ederse bizden değildir."
Allah'ın dininde fakih olun. (Dini iyice anlamaya çalışın.) Çünkü dinde fakih olmak basiretin anahtarıdır, ibadetin kemalidir, din ve dünyanın yüce makam ve derecelerine ulaşmak için de bir vesiledir. Fakihin, abide olan üstünlüğü, güneşin yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kim din hususunda fakih olmazsa Allah onun, hiçbir amelini, beğenmez.
Ali İbn Yaktin'e şöyle buyurdular: Sultanın emrinde çalışmanın sadakası, mümin kardeşlere yardımda bulunmaktır.
İnsanlar, önceden yapmadıkları yeni günahlar icat ettikçe Allah da onlara tanımadıkları yeni belaları musallat eder.
Yönetici adil olduğunda, onun (Allah katında) mükâfatı olur; senin de şükretmen gerekir. Yönetici zalim olduğunda da onun günahı olur; senin de sabretmen gerekir.
Ebu Hanife şöyle diyor: "Hz. Cafer Sadık'ın zamanında hacca gittim. Medine'ye varınca İmam Sadık'ın evine gittim. Salonda oturup içeriye giriş iznini bekliyordum.
Bu esnada yeni yürümeye başlayan bir çocuk dışarı çıktı. Ona: "Ey çocuk, sizin şehrinizde yabancı birisi nerde dışarı çıkabilir?'' dedim.
Çocuk bana: "Müsaadenizle" dedi. Daha sonra duvara yaslanarak oturdu ve şöyle dedi:
"Nehir kıyılarından, ağaçların meyvesinin döküldüğü yerden, camilerin avlusundan ve caddenin ortasından sakın; bir duvarın arkasına saklan, elbiseni yukarı topla, yüzün ve arkan kıbleye doğru olmasın da artık istediğin yere otur."
Çocuğun sözleri beni şaşırttı. "(Bunun üzerine) ismin nedir?" diye sordum.
"Ben, Musa İbn Cafer, İbn Muhammed, İbn Ali, İbn Hüseyin, İbn Ali, İbn Ebi Talib'im" dedi.
Ona: "Ey çocuk, günah kimdendir?" dediğimde de şöyle dedi:
"Günah üç durumdan hariç değildir. Ya Allah'tandır, oysaki O'ndan değildir. Çünkü yaratıcının, kula yapmadığı bir işten dolayı azap etmesi O'na yakışmaz. Veya hem Allah'tandır, hem de kuldan; oysaki böyle de değildir. Çünkü güçlü ortağın, güçsüz ortağa zulüm yapması yakışmaz. Ya da kuldandır; doğrusu da budur. Eğer Allah affederse, O'nun kerem ve bağışıyladır. Ama cezalandırırsa, kulun günah ve suçundan dolayıdır."
Ebu Hanife diyor ki: "Artık Hz. Sadık ile görüşmeden geri döndüm ve bununla yetindim.
24- Ebu Ahmed el-Horasani, İmam Kâzım aleyhi's-selâm'a şöyle arz etti: "Küfür mü daha kadimdir, yoksa şirk mi?"
İmam aleyhi's-selâm buyurdular ki: "Senin bu sorularla ne işin vardır?
Senin insanlarla tartışman kararlaştırılmamıştı."
"Hişam İbn Hakem, bu soruyu sizden sormamı emretti." dedim.
İmam aleyhi's-selâm buyurdular ki: "Ona de ki: Küfür, şirkten daha kadimdir; ilk kâfir olan, İblis'tir. Nitekim Kur'ân şöyle buyuruyor: "(Şeytan) secde etmekten çekindi, tekebbür etti ve kâfirlerden oldu." Küfür bir şeydir; ama şirk, birini (yani Allah'ı) ispat ederek diğerini O'na ortak koşmaktır." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.