Son Peygamber'den çok çok önce, Hz. İsa'dan da önce, Hz. Musa devrinde yaşamış ve zenginliğin, servetin ve sonunda sarayları ile beraber yerin dibine batışın sembolü olmuş bir adam, Karun.
Çağdaşlarının, hemşehrilerinin onu 'şımarma' diye uyardıklarını ama onun bu uyarıları dikkate almadığını Kerim Kitabımızdan öğreniyoruz:
"Yoldan sapanlardan biri olan Karun da Musa'nın ümmetinden olup onlara karşı böbürlenerek zulmetmişti. Ona hazineler dolusu öyle bir servet vermiştik ki o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir bölük zor taşırdı. Halkı ona, 'Servetine güvenip şımarma, böbürlenme! Zira Allah böbürlenenleri sevmez!' demişti." (Kasas:76)
Uyarıları dikkate almamış, burnu bulutlardan su içercesine burnunun doğrultusunda kafayı dikip gitmiş ama kendisine; "böbürlenme, servetinle şımarma" diyen bir toplumun içinde yaşamış olması aslında kendisi için büyük bir talih, büyük bir kısmet imiş.
Onun konumunda, onun durumunda olan servet şımarığı zengin kesim için, uyarıcıların ne kadar hayati öneme haiz olduğunu Kasas suresinin son ayetlerinden öğreniyoruz.
Hemşehrileri, çağdaşları onu sadece 'şımarma' diye uyarmamışlar, ardından bütün çağlara, kıyamet sabahına kadar gelecek olan tüm insanlığın istifade edebileceği 'altın öğütler' ayarında nasihatler etmişler, hiçbir devirde eskimeyecek, pörsümeyecek eşsiz ahlak dersleri vermişler.
Sahip olduğun hazinelerin sadece anahtarları, kuvvetli bir topluluğa dahi ağır gelecek nispette servet sahibi olsan da, sana göre sınırsız mal biriktirmiş olsan da bir kere senin ömrün sınırlı, belki de birçoğuna hiç dokunmadan ölüp gideceksin.
Sen gel aklını başına al, kafanı çalıştır, servet şımarıklığından vazgeç ve şöyle yap:
"Allah'ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedî âhiret yurdunu mâmur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacına yetecek kadarını sakla). Allah sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara iyilik et, sakın ülkede nizamı bozma peşinde olma! Çünkü Allah bozguncuları sevmez. "(Kasas:77)
Malını-mülkünü helalinden kazanmış ve etrafındaki ihtiyaç sahiplerine dağıtmakta güneş gibi cömert olan zenginler elbette içinde yaşadıkları toplum için huzur kaynağı oldukları gibi, servetinin kaynağı belli olmayan, bir takım şaibelerle malul ve şaşaa ve debdebe düşkünü zenginler de aynı toplum için kesin huzursuzluk kaynağıdırlar.
İçinde yaşadıkları toplumda çoğunluğun duçar olduğu darlık, zorluk, yokluk ve yoksullukları dikkate almadan, milyonlarca ailenin bir aylık harcamasının beş-on katı miktarda fiyatlarla ayakkabı giyen, kolunda çanta taşıyan, altın varaklı tabak-kaşık kullanan zenginler o toplumda bizatihi fitnenin de fesadın da kaynağıdırlar.
Zamane Karunları dediğimiz bu kesimler için hepsinden daha vahim ve daha tehlikeli olanı ise; servetlerini kullanarak her türlü iletişim araçlarını da kontrol ettikleri için kendilerine 'şımarma, böbürlenme' diyen sesleri duymuyorlar.
Karun da kendisini uyaran çağdaşlarını duymamış, dinlememiş ve şımarıklığını şöyle savunmuştu:
"Dedi ki: Bu bana ancak bendeki bir ilim dolayısıyla verildi." (Kasas:78)
Zamane Karunlarının savunmalarına ne kadar da benziyor.
Karun'un akıbetini merak edenler Kasas suresinin son ayetlerini dikkatle okusunlar.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025