Hükümetin, Acil Eylem Planı'ndaki eğitimle ilgili reform vaadleri, rektörlerin ve daha çok YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün gürültü koparmasına bahane oldu.
Bahane oldu, diyorum; çünkü hükümetin üniversite ve YÖK ile ilgili "eylem planı" aslında mevcut "sistemi" ufak tefek rötuşlarla düzeltmeye biraz bilimsel ve idari yönden esnetmeye dönük "mütevazı" operasyonları öngörüyor.
İsterseniz, "eylem planı"nın ana başlıklarını birlikte okuyalım:
* Eğitimdeki engeller kaldırılacak.
* Üniversitelerin idari ve akademik özerkliğe kavuşmaları sağlanacak.
* Üniversiteler her tür düşüncenin öğretilip tartışıldığı özgür bir foruma dönüştürülecek.
* YÖK, yeniden yapılandırılarak yalnızca üniversiteler arasında iletişim ve ahengi sağlayacak koordinasyon kurulu haline getirilecek.
* Öğrenci sayısı 60-70 bine ulaşan üniversiteler bölünecek.
* ÖSYM, YÖK'ten ayrılarak bağımsız kuruma dönüştürülecek.
* Üniversitelerdeki yöneticilerin demokratik bir seçimle gelmediği bir sistem kurulacak.
Ve bütün bu değişiklikler, üniversiteler, akademisyenlerle tartışılarak, istişare edilerek yapılacak.
AKP, güvenoyu alır almaz "Acil Eylem Planını" ilan ettiği zaman hiç kimse bu bölümlere isyan etmedi.
Medya, sivil toplum hemen her kesim AB'ye uyum çerçevesinde bu düzenlemelerin gerekliliğinin altını çizdi.
Hemen her kesim daha çok iktidarın bu planı vaadettiği şekilde ve zamanda uygulayıp uygulayamayacağını tartıştı.
Öyleyse rektörlerin bu isyanının nedeni ne olmalı?
İsyan diyoruz, çünkü, Kemal Gürüz'ün sözcülüğünü yaptığı Rektörler Komitesi, iktidarı hiçe sayan, hakaret, tehdit ve şantaj niteliğinde bildiri yayınladı.
Daha da vahimi, "üniversitelerde gericiliği hâkim kılacağı gerekçesiyle, hükümetin Acil Eylem Planı'nı uygulamama kararını aldı.
Bunun manası şudur:
Hükümet, YÖK'le ilgili Anayasa ve yasa değişikliği yapsa dahi rektörler bunlara uymayacağını deklare ediyor.
Bir demokratik devlette, olmayacak şey bu...
Milletin çoğunluğu tarafından tek başına iktidar olmuş bir hükümete, memur statüsündeki insanların direnişi kabul edilemez.
Hele hele hukuk devletinde, bilim adamı ve sorumlu bürokrat mevkiindeki insanlar yasalara meydan okuyamaz.
İktidarla çatışmak için belli söylemlere sığınarak ortalığı karıştıramaz.
İktidar, ciddi bir sınavla karşı karşıya; Dışişlerinde AB ve ABD'ye, ekonomide IMF'ye, iç işlerinde bürokrasiye "hayır diyebilme" rüştünü ispat edemez ve "muktedir" olduğunu gösteremezse, milletimizin ümitlerini kısa zamanda boşa çıkarmış olur.
AKP, şu gerçeği görmeli: Yıllardır bürokrasiye çöreklenenler, iktidarı ilk günden güç testine tâbi tutuyor. Her olayda geri adım attıkça hukuk tanımazlara güç veriyorlar.
Hükümet, iktidar olmanın sınavındadır.
Bahane oldu, diyorum; çünkü hükümetin üniversite ve YÖK ile ilgili "eylem planı" aslında mevcut "sistemi" ufak tefek rötuşlarla düzeltmeye biraz bilimsel ve idari yönden esnetmeye dönük "mütevazı" operasyonları öngörüyor.
İsterseniz, "eylem planı"nın ana başlıklarını birlikte okuyalım:
* Eğitimdeki engeller kaldırılacak.
* Üniversitelerin idari ve akademik özerkliğe kavuşmaları sağlanacak.
* Üniversiteler her tür düşüncenin öğretilip tartışıldığı özgür bir foruma dönüştürülecek.
* YÖK, yeniden yapılandırılarak yalnızca üniversiteler arasında iletişim ve ahengi sağlayacak koordinasyon kurulu haline getirilecek.
* Öğrenci sayısı 60-70 bine ulaşan üniversiteler bölünecek.
* ÖSYM, YÖK'ten ayrılarak bağımsız kuruma dönüştürülecek.
* Üniversitelerdeki yöneticilerin demokratik bir seçimle gelmediği bir sistem kurulacak.
Ve bütün bu değişiklikler, üniversiteler, akademisyenlerle tartışılarak, istişare edilerek yapılacak.
AKP, güvenoyu alır almaz "Acil Eylem Planını" ilan ettiği zaman hiç kimse bu bölümlere isyan etmedi.
Medya, sivil toplum hemen her kesim AB'ye uyum çerçevesinde bu düzenlemelerin gerekliliğinin altını çizdi.
Hemen her kesim daha çok iktidarın bu planı vaadettiği şekilde ve zamanda uygulayıp uygulayamayacağını tartıştı.
Öyleyse rektörlerin bu isyanının nedeni ne olmalı?
İsyan diyoruz, çünkü, Kemal Gürüz'ün sözcülüğünü yaptığı Rektörler Komitesi, iktidarı hiçe sayan, hakaret, tehdit ve şantaj niteliğinde bildiri yayınladı.
Daha da vahimi, "üniversitelerde gericiliği hâkim kılacağı gerekçesiyle, hükümetin Acil Eylem Planı'nı uygulamama kararını aldı.
Bunun manası şudur:
Hükümet, YÖK'le ilgili Anayasa ve yasa değişikliği yapsa dahi rektörler bunlara uymayacağını deklare ediyor.
Bir demokratik devlette, olmayacak şey bu...
Milletin çoğunluğu tarafından tek başına iktidar olmuş bir hükümete, memur statüsündeki insanların direnişi kabul edilemez.
Hele hele hukuk devletinde, bilim adamı ve sorumlu bürokrat mevkiindeki insanlar yasalara meydan okuyamaz.
İktidarla çatışmak için belli söylemlere sığınarak ortalığı karıştıramaz.
İktidar, ciddi bir sınavla karşı karşıya; Dışişlerinde AB ve ABD'ye, ekonomide IMF'ye, iç işlerinde bürokrasiye "hayır diyebilme" rüştünü ispat edemez ve "muktedir" olduğunu gösteremezse, milletimizin ümitlerini kısa zamanda boşa çıkarmış olur.
AKP, şu gerçeği görmeli: Yıllardır bürokrasiye çöreklenenler, iktidarı ilk günden güç testine tâbi tutuyor. Her olayda geri adım attıkça hukuk tanımazlara güç veriyorlar.
Hükümet, iktidar olmanın sınavındadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014