Gelmişsin Ben-i Ademden beri
Kulken kula kul etmişsin kendini
Hem tahrik edersin hem-i de tahkir
Sana ne söylemeli!...
Bu dörtlük, çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir arkadaşım tarafından kaleme alınmıştır. Bu dörtlüğü, yarının anneleri olacak olan genç kızlarımızın, batılı giyim ve kuşam modalarını (Düşük kemer ve göbeği açık bırakan ve daracık pantolonlar ve gömlekler) uygulamada aşırıya kaçtıkları ve bu husustaki çekincelerimi belirtmek için aldım.
Batı giyim modasını aynen uygulamak mecburiyetinde olmadığımızı savunuyorum. Adamlar moda yoluyla, milli ahlakımızı dejenere etme ve kültürel emperyalizm programlarını dayatarak uygulatmaktadırlar. Bugün moda uygulamaları altındaki kültürel ve psikolojik baskı ve dayatmaları çözemeyen ve görmekte zorlanan bir gençlik, yarın ülke yönetiminin en kritik makamlarını işgal ettiğinde, devletimizin aleyhine dayatılacak olan olumsuz ve anlamsız uygulamaları nasıl algılayabilecek, kendini ve hakkını korumakla görevli olduğu halkının çıkarlarını nasıl koruyabilecek, tereddüt içindeyim. Bir kısım insanlar sana ne be adam diyebilirler. Ama milletinin ve gençliğinin her zaman daha iyiye layık olduğu kanaatini taşıyan bir kişi olarak, sıkıntılarımı milletimle ve bilhassa gençlerle paylaşmanın faydalı olacağı görüşündeyim.
Bu giyim tarzıyla ne mesaj verilmek istendiği hususunda büyük tereddüt ve üzüntü içindeyim. Batılı kültür sahibi bir bayan için bu tarz bir giyinme önem taşımayabilir. Büyük bir içtenlikle inanıyorum ki, bu milletin evlatları olan genç kızlarımızın büyük çoğunluğu bu tarz bir giyinmenin ne anlam taşıdığını sağ duyuları ile düşünüp yorumlayamamakta ve TV'lerin kahredici yozlaştırma programlarının etkisi altında kalmaktadırlar. Böyle bir mesajın karşı cins tarafından nasıl algılanacağı çok daha önem taşımaktadır. Yapılan anketlerin neticelerine göre bir kısım genç kızımız, karşı cinse hoş görünmek amacıyla bu tarz bir giyimi tercih ettiklerini belirtmektedirler. Namus ve ar anlayışları bizlere göre farklı olan batılıların giyim tarzları Müslümanlığa ve Türk örf ve adetleri ile aile anlayışına tamamen ters düşmektedir. Ünlü psikologların bir kısmı da bu hareketin bir nevi teşhircilik olduğunu beyan etmekte ve hatta bu tarz giyinenlerin tedavi görmeleri gerektiğine inanmaktadırlar. Kendine güvenen ve güzelliğinden emin olan bir hanımefendinin böyle bir davranış içinde olması, hiç de milli ve dini ahlak kurallarına uygun düşmemektedir.
Bir dergide "Böyle bir kültürün ülkemize özellikle neden bu dönemde diretilmeye ve dayatılmaya çalışıldığı" sorusu soruluyor ve cevaben Batının; "Kendini sunan ülkesini de kolayca sunar" felsefesini çok iyi yorumladığını ve zamanında işgalci İngilizlerle kol kola giren Pera kültürünün başımıza neler açtığını düşünmemiz gerektiği belirtilmektedir.
Bir kısım bayan hem batı tarzı (ahlak anlayışımıza ve örflerimize aykırı) bir giyim tercih ediyorlar hem de kendilerine hayretle ve acıyarak bakanları küçümseyip aşağılıyorlar.
Sayın Aliya İzzetbegoviç, Yugoslavya'nın parçalanması ile ilgili endişelerini şu şekilde dile getirmişti: "Bosna'nın nüfusu Müslümandır. Müslüman nüfus, ateist komünistlerin idaresi altında olamaz. Böyle olduğu sürece hepimiz pislik içinde olacağız ve camilerle türbelerimizin önünden geçemeyeceğiz. Bunlardan kurtulmamız lazım. Yoksa kızlarımız çırılçıplak soyunacaklar, erkeklerimizin cinsiyeti değişecek."
Yugoslavya parçalandı ve Bosna Hersek Cumhuriyeti kuruldu. Bosna'da komünist yönetimin yerine Amerikan İslam'ı hakim oldu. Eurovision Şarkı Yarışmasında Ilımlı İslam Cumhuriyeti Bosna Hersek grubunu temsil eden kızların, iç çamaşırı giymedikleri hususu günlerce medyamızda tartışıldı ve eleştirildi. "Yugoslavya parçalanırsa edep bozulur" diyenler, "kültür yok olur" diyenler haklı çıktı. Bu olgu neticesinde şöyle bir yorum yapamaz mıyız: "Ulusal kültür yok edilir, edep bozulursa, ulus parçalanır."
Ulus devletlerin bir görevi de gençliğini, yozlaştırıcı dış kültürlere ve akımlara karşı korumak ve kollamaktır. Gençliğimize sahip çıkalım, lütfen...
Kulken kula kul etmişsin kendini
Hem tahrik edersin hem-i de tahkir
Sana ne söylemeli!...
Bu dörtlük, çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir arkadaşım tarafından kaleme alınmıştır. Bu dörtlüğü, yarının anneleri olacak olan genç kızlarımızın, batılı giyim ve kuşam modalarını (Düşük kemer ve göbeği açık bırakan ve daracık pantolonlar ve gömlekler) uygulamada aşırıya kaçtıkları ve bu husustaki çekincelerimi belirtmek için aldım.
Batı giyim modasını aynen uygulamak mecburiyetinde olmadığımızı savunuyorum. Adamlar moda yoluyla, milli ahlakımızı dejenere etme ve kültürel emperyalizm programlarını dayatarak uygulatmaktadırlar. Bugün moda uygulamaları altındaki kültürel ve psikolojik baskı ve dayatmaları çözemeyen ve görmekte zorlanan bir gençlik, yarın ülke yönetiminin en kritik makamlarını işgal ettiğinde, devletimizin aleyhine dayatılacak olan olumsuz ve anlamsız uygulamaları nasıl algılayabilecek, kendini ve hakkını korumakla görevli olduğu halkının çıkarlarını nasıl koruyabilecek, tereddüt içindeyim. Bir kısım insanlar sana ne be adam diyebilirler. Ama milletinin ve gençliğinin her zaman daha iyiye layık olduğu kanaatini taşıyan bir kişi olarak, sıkıntılarımı milletimle ve bilhassa gençlerle paylaşmanın faydalı olacağı görüşündeyim.
Bu giyim tarzıyla ne mesaj verilmek istendiği hususunda büyük tereddüt ve üzüntü içindeyim. Batılı kültür sahibi bir bayan için bu tarz bir giyinme önem taşımayabilir. Büyük bir içtenlikle inanıyorum ki, bu milletin evlatları olan genç kızlarımızın büyük çoğunluğu bu tarz bir giyinmenin ne anlam taşıdığını sağ duyuları ile düşünüp yorumlayamamakta ve TV'lerin kahredici yozlaştırma programlarının etkisi altında kalmaktadırlar. Böyle bir mesajın karşı cins tarafından nasıl algılanacağı çok daha önem taşımaktadır. Yapılan anketlerin neticelerine göre bir kısım genç kızımız, karşı cinse hoş görünmek amacıyla bu tarz bir giyimi tercih ettiklerini belirtmektedirler. Namus ve ar anlayışları bizlere göre farklı olan batılıların giyim tarzları Müslümanlığa ve Türk örf ve adetleri ile aile anlayışına tamamen ters düşmektedir. Ünlü psikologların bir kısmı da bu hareketin bir nevi teşhircilik olduğunu beyan etmekte ve hatta bu tarz giyinenlerin tedavi görmeleri gerektiğine inanmaktadırlar. Kendine güvenen ve güzelliğinden emin olan bir hanımefendinin böyle bir davranış içinde olması, hiç de milli ve dini ahlak kurallarına uygun düşmemektedir.
Bir dergide "Böyle bir kültürün ülkemize özellikle neden bu dönemde diretilmeye ve dayatılmaya çalışıldığı" sorusu soruluyor ve cevaben Batının; "Kendini sunan ülkesini de kolayca sunar" felsefesini çok iyi yorumladığını ve zamanında işgalci İngilizlerle kol kola giren Pera kültürünün başımıza neler açtığını düşünmemiz gerektiği belirtilmektedir.
Bir kısım bayan hem batı tarzı (ahlak anlayışımıza ve örflerimize aykırı) bir giyim tercih ediyorlar hem de kendilerine hayretle ve acıyarak bakanları küçümseyip aşağılıyorlar.
Sayın Aliya İzzetbegoviç, Yugoslavya'nın parçalanması ile ilgili endişelerini şu şekilde dile getirmişti: "Bosna'nın nüfusu Müslümandır. Müslüman nüfus, ateist komünistlerin idaresi altında olamaz. Böyle olduğu sürece hepimiz pislik içinde olacağız ve camilerle türbelerimizin önünden geçemeyeceğiz. Bunlardan kurtulmamız lazım. Yoksa kızlarımız çırılçıplak soyunacaklar, erkeklerimizin cinsiyeti değişecek."
Yugoslavya parçalandı ve Bosna Hersek Cumhuriyeti kuruldu. Bosna'da komünist yönetimin yerine Amerikan İslam'ı hakim oldu. Eurovision Şarkı Yarışmasında Ilımlı İslam Cumhuriyeti Bosna Hersek grubunu temsil eden kızların, iç çamaşırı giymedikleri hususu günlerce medyamızda tartışıldı ve eleştirildi. "Yugoslavya parçalanırsa edep bozulur" diyenler, "kültür yok olur" diyenler haklı çıktı. Bu olgu neticesinde şöyle bir yorum yapamaz mıyız: "Ulusal kültür yok edilir, edep bozulursa, ulus parçalanır."
Ulus devletlerin bir görevi de gençliğini, yozlaştırıcı dış kültürlere ve akımlara karşı korumak ve kollamaktır. Gençliğimize sahip çıkalım, lütfen...
Yıldır Bilen / diğer yazıları
- Sana ne söylemeli / 19.07.2004