Yerinde saymak

Adamın biri dere kenarına gitmiş. Boylu boyunca uzanmış. Ellerini ensesine koymuş başlamış dereyi seyretmeye. Bir müddet sonra yanına biri gelmiş. O da aynı şekilde uzanmış dereyi seyrediyorlarmış. İkisi birlikte dereyi seyrederken, karşıdan bir tilki görünmüş. Tilki adamların görecekleri yakın mesafeden derenin bir tarafından diğer tarafına geçip gitmiş. Olanları seyreden iki kişiden önce gelen şöyle demiş. "Gördün mü, tilkinin kuyruğu suya deydi". Sonra gelen kendinden emin olarak "yanılıyorsun tilkinin kuyruğu suya değmedi" demiş. Bu cevabı beğenmeyen ve kendisinin daha iyi gözlemci olduğunu iddia eden adam, "hayır benimki doğru kuyruğu suya değdi" deyince öteki "hayır bende de iki göz var benim dediğim doğru" demiş. Bunun üzerine diğeri, "sen benim söylediğime yanlış mı diyorsun" derken kavgaya tutuşmuşlar. Bağırtı ve çağıcıyı duyan bir yaşlı çiftçi koşarak gelmiş. Bir de ne görsün iki koca adam birbirini kıyasıya pataklıyor. Adam "durun bakim niye kavga ediyorsunuz" deyince durumu anlatmışlar. Yaşlı adam, "Tilki gitti kavga bitti" demiş ve onları ayıktırmış.Bu günlerde yaşananları özetlemesi bakımında bu fıkra çok şeyi anlatmaya yetiyor.Daha 11-13 yaşlarımda iken şahit olmaya başladığım başörtüsü, Kur'an Kursları, İmam Hatipler? hâla tartışılıyor. Biri geliyor faydalı, gerekli diyor açıyor. Diğeri geliyor zararlı diyor kapatıyor. Ortada koskoca bir milletin gelişimi, ilerlemesi etkileniyor. Ne yâre, ne ağyare, hiçbir şeye faydası olmayan kısır çekişmeler yüzünden her türlü güç ve varlıklar israf oluyor, yok oluyor.Yerinde saymakla, kavga ortamıyla, didişmeyle nasıl yol alınır.Tam otuz-kırk senedir neredeyse bir devletin doğup gelişmesini tamamlayacağı, her yönden kalkınacağı bir zaman diliminde şu tartışılan konuya bakınız.Ey kavgaya tutuşanlar. Dinleyin bakın. Bir kamil insan, bilge insan Prof. Dr. Haydar BAŞ bir tespitte bulunuyor:"Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devletidir. Demokratik, laik hukuk devletinde Müslüman dininden mi vazgeçsin? Böyle bir sistemde devlet laiklikten vazgeçmeyecek, Müslüman da dininden vazgeçmeyecek. Peki bu ikisi bir araya nasıl gelecek? O zaman biz bunu ferdin adına yapacağız. Devlet fert adına yapılan bu icraatı, laik kimliğiyle koruyacak. Yani devlet laik olduğu için hem dini, hem de devletin nizamını koruyacak. Laiklik budur. Soruyoruz, başörtülü öğrenci devleti mi temsil ediyor yoksa kendini mi? Cevabı verelim: Kendini temsil ediyor. O halde, başörtülü hanım kızımız alelade bir vatandaştır. O halde başını örtmesi devlet adına yapılan icraat değildir. Kendi adına yaptığı, inancından kaynaklanan bir icraattır. Böyle bir icraatla laiklik ihlal edilmez. Devlet başörtülülere bu hakkı tanımak mükellefiyetindedir çünkü bu icraat laiklik ilkesinin bir gereğidir. Devlet başörtülünün hakkını korumakla mükelleftir. Şayet onun hakkını gaspederse, devlet bu yönüyle laik olmaktan çıkar. Yani laiklik bu yönüyle ihlal edilmiş olur."***Evde sofra kurulmuş. Anne ve baba büyük çile ve fedakarlıklarla evlatları için sofraya, (karınlarını doyursunlar, bağımsız yaşasınlar, vatanına, milletine hizmet etsinler, sağlıklı olsunlar diye) peynir, ekmek, zeytin bulmuş. Evlatlar kırk yıldır oturup karınlarını doyuracaklarına, işlerine gideceklerine birbiri ile kavga etmekle meşgul.

                                                  ***

Bursa'nın tarihi izlerini dolaşırken Abdüllatif Kudsi'nin mezarı başında şu sözler yazıyordu: "Öğretmen asil olmalı. Öğrencisine karşı kırıcı ve kınayıcı olmamalı. Öğrencisinden bir şey beklememeli. Bir teşekkür bile."Şimdi sen öğrencisini, evladı gibi sevecek, ona şefkat edecek, onun hayatını kazanacağı bir kişi olarak terbiye edebilmelisin. Yine öğrencisinden hiçbir şey beklemeyeceği kadar gerek lojmanı, gerek yeterli maaşını verebilmelisin. Her türlü imkanı öğretmene sağlamalısın.İdare bunun için olur.İdare kavga ederse bu millet hali ne olur.Hâla biz kimiz diye sokaklara dökülüyoruz.Sağcı mıyız. Solcu muyuz. Hâla bunun kavgası veriliyor.Birçok devletin nüfusu kadar gencecik evlatlarımız bu yüzden hayatlarını kaybetti. Tarih, sanat, okul, öğretmen, hoca? herkes bu mikrobun tesirinden birbirine yabancı oldu.Aslında bir milletin geleceği yok oldu.Düşmanların yüzü güldü?Okul yıllarımda güreş yapıyordum. Güreş mayosunun altına streç giymiştim. Yıl 1981. Beni o vaziyette gören minder hakemi hemen itiraz etti. Bu kılıkla güreş yapamazsın dedi. Antrenörüm, bu çocuk grekoromen güreşiyor zaten, mahzur olmaz dediyse de itiraz etti ve masa hakemlerinin yanına götürdü. Masa hakemlerinden biri dedi ki "ne böyle eski adamlar gibi altına don giymişsin?" uzatmayayım. Aradan yıllar geçti şimdi güreş mayoları da futbol şortları da dize kadar uzun?Bu milletin kendisinde, açık-kapalı, sağcı-solcu, alevi-sünni, laz-kürt? diye bir ayırım yoktur?Gidin Anadolu'nun bir kasabasında, ayyaşı, hocası, muhtarı, okuyanı, cahili huzur içerisindedir. Devletini, milletini, ordusunu sever? Kavgadan beslenenin; ya kendi, ya devleti, ya dini, ya milleti ile problemi vardır. Ve kavgadan beslenen medya, ajan, provokatörler vardır. Yerinde sayılmayan, her konuda birlik ve beraberlik içerisinde, ilerleyen, kendine ve kainata yeten bir çalışmayla huzur ve esenlik dolu günler temennisiyle?