Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarımız "Avrupa'da Hıristiyan bir topluma İslam nasıl anlatılmalı?" mevzulu bir toplantı gerçekleştirirler. Diğer bölümünü yazarın yaşadığı dille yazıyorum. "Söz alan her arkadaşımız, kendince mühim bir teklifte bulunuyordu. Kimi çok lüks baskılı Almanca bir broşür hazırlanmasını istiyordu. Gerekirse broşürler bedava dağılacaktı.
Bir başkası, Batılı insanların müzik sevgilerine değiniyor ve büyük şehirlerde tasavvuf müsikisi konserleri verilmesini teklif ediyordu.
Avrupa'da İslâm'a hizmet için düşünülen faaliyetler böylece sıralanıp dururken, orada bulunan birkaç Alman Müslüman, salonun bir köşesinde kendi aralarında koyu bir muhabbete dalmışlardı. Bir iki ikaza rağmen aldırış etmediler ve hatta daha da yüksek sele konuşmaya başladılar.
Bazı Batılı Müslümanlarda görüldüğü gibi, acaba bizleri biraz kaale almıyorlar mı diye düşünürek onları ikaz etme ihtiyacı duydum:
"Kardeşim, bizler sizin ülkenizde İslam'a hizmet için çırpınıyoruz, yollar arıyoruz. Siz ise, bizim büyük bir hararetle tartıştığımız konuyu dinlemiyorsunuz bile... Lütfen dinleyin ve sizler de düşüncelerinizi söyleyin..."
Aralarında bulunan ve Türkçe bilen Alman Abdullah Bey dedi ki:
"Siz, bizim teklifimizi cazip bulmazsınız... Çünkü siz kolay ve ucuz yolları denemek yerine, zor ve pahalı metodlar denemeye kalkıyorsunuz. Üstelik de bu zor ve pahalı yollar Avrupa'da insanları çok zor etkiler..."
"Buyurun sizleri dinliyoruz. Ucuz, kolay ve etkili yolu anlatınız bize."
"Madem istiyorsunuz anlatayım. Fakat artık sizleri biraz tanıdığım için, bu uygun ve gerekli metodu uygulayamayacağınızı da şimdiden biliyorum."
Alman Abdullah Bey'in bu sözleri hepimizi meraklandırmıştı. Bütün dikkatler onun üzerine yoğunlaştı. O da şunları söyledi:
"Siz ne kadar fedakârlık yaparsanız yapınız, kiliseden daha çok para çıkaramazsınız. Dolayısıyla da onunkiyle yarışan broşürler yapamazsınız. Üstelik böyle broşür, kitap, dergi, gazete gibi yollarla sadece Hıristiyanlar değil, bütün diğer din sahipleri kendilerini anlatmaya çalışıyor.
Hindistan kökenli dinlerin müzik konusundaki Avrupa çıkarmasına ise rekabet edebilmek, onların arasından sıyrılıp etkileyici bir tesir bırakmak imkânsızdır. Birkaç faaliyetle uyandırılan ilgi, kısa zamanda silinip gider... Zaten bu tür organizasyonlar hem zor, hem de pahalı işlerdir.
Fakat, öyle bir İslam'ı anlatma, hatta benimsetme yolu var ki... Ucuz, kolay, etkili ve üstelik de Müslümanlarla bu konuda kimse rekabet edemez. İşte bu yol şudur:
Bugünden itibaren burada bulunan kardeşlerim İslam'ı biraz daha iyi, dikkatli ve yoğun yaşamaya karar versinler ve yarından itibaren de kararlarını uygulasınlar. Bu zaten kendilerinin temel görevi, kısa zaman içinde evde, işyerinde, komşu oldukları, Almanların dikkatini çekecektir bu durum. Ve zaman içinde sebebini soracaklar ve mutlaka ilgileneceklerdir. İşte o zaman, daha iyi Müslüman olmaya, dinlerini yaşamaya karar verdiklerini açıklamalıdırlar. O andan itibaren, her Müslüman, canlı bir tebliğ merkezi haline gelecektir. Evet, bana göre, çözüm sadece bir kelimedir: Yaşayın..."
O gün bugün bakıyorum bu tek kelimelik çözüm hepimiz için önemini koruyor. Gerçekten sadece yaşayalım inancımızı, gerisi kolay gelecektir.
NAHÇIVAN
Bir başkası, Batılı insanların müzik sevgilerine değiniyor ve büyük şehirlerde tasavvuf müsikisi konserleri verilmesini teklif ediyordu.
Avrupa'da İslâm'a hizmet için düşünülen faaliyetler böylece sıralanıp dururken, orada bulunan birkaç Alman Müslüman, salonun bir köşesinde kendi aralarında koyu bir muhabbete dalmışlardı. Bir iki ikaza rağmen aldırış etmediler ve hatta daha da yüksek sele konuşmaya başladılar.
Bazı Batılı Müslümanlarda görüldüğü gibi, acaba bizleri biraz kaale almıyorlar mı diye düşünürek onları ikaz etme ihtiyacı duydum:
"Kardeşim, bizler sizin ülkenizde İslam'a hizmet için çırpınıyoruz, yollar arıyoruz. Siz ise, bizim büyük bir hararetle tartıştığımız konuyu dinlemiyorsunuz bile... Lütfen dinleyin ve sizler de düşüncelerinizi söyleyin..."
Aralarında bulunan ve Türkçe bilen Alman Abdullah Bey dedi ki:
"Siz, bizim teklifimizi cazip bulmazsınız... Çünkü siz kolay ve ucuz yolları denemek yerine, zor ve pahalı metodlar denemeye kalkıyorsunuz. Üstelik de bu zor ve pahalı yollar Avrupa'da insanları çok zor etkiler..."
"Buyurun sizleri dinliyoruz. Ucuz, kolay ve etkili yolu anlatınız bize."
"Madem istiyorsunuz anlatayım. Fakat artık sizleri biraz tanıdığım için, bu uygun ve gerekli metodu uygulayamayacağınızı da şimdiden biliyorum."
Alman Abdullah Bey'in bu sözleri hepimizi meraklandırmıştı. Bütün dikkatler onun üzerine yoğunlaştı. O da şunları söyledi:
"Siz ne kadar fedakârlık yaparsanız yapınız, kiliseden daha çok para çıkaramazsınız. Dolayısıyla da onunkiyle yarışan broşürler yapamazsınız. Üstelik böyle broşür, kitap, dergi, gazete gibi yollarla sadece Hıristiyanlar değil, bütün diğer din sahipleri kendilerini anlatmaya çalışıyor.
Hindistan kökenli dinlerin müzik konusundaki Avrupa çıkarmasına ise rekabet edebilmek, onların arasından sıyrılıp etkileyici bir tesir bırakmak imkânsızdır. Birkaç faaliyetle uyandırılan ilgi, kısa zamanda silinip gider... Zaten bu tür organizasyonlar hem zor, hem de pahalı işlerdir.
Fakat, öyle bir İslam'ı anlatma, hatta benimsetme yolu var ki... Ucuz, kolay, etkili ve üstelik de Müslümanlarla bu konuda kimse rekabet edemez. İşte bu yol şudur:
Bugünden itibaren burada bulunan kardeşlerim İslam'ı biraz daha iyi, dikkatli ve yoğun yaşamaya karar versinler ve yarından itibaren de kararlarını uygulasınlar. Bu zaten kendilerinin temel görevi, kısa zaman içinde evde, işyerinde, komşu oldukları, Almanların dikkatini çekecektir bu durum. Ve zaman içinde sebebini soracaklar ve mutlaka ilgileneceklerdir. İşte o zaman, daha iyi Müslüman olmaya, dinlerini yaşamaya karar verdiklerini açıklamalıdırlar. O andan itibaren, her Müslüman, canlı bir tebliğ merkezi haline gelecektir. Evet, bana göre, çözüm sadece bir kelimedir: Yaşayın..."
O gün bugün bakıyorum bu tek kelimelik çözüm hepimiz için önemini koruyor. Gerçekten sadece yaşayalım inancımızı, gerisi kolay gelecektir.
NAHÇIVAN
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.