Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden RAHMETEN-LİL ALEMİN
Peygamberimizin kadınlarından bir ay inzivaya çekilmesi
Hicretin 9. yılıydı. O sıralar, Resûlullah'ın dokuz hanımı bulunmaktaydı. Mü'minlerin anneleri, bir an nefislerine uymuş olacaklar ki; O'ndan dünyalık ziynet, elbise, konfor... gibi şeyler istemekteydiler. Bu istekler ve aralarında oluşan kıskançlıklar, Resûlullah'ı çok üzdü. Bazı münafık kadınlar da, Resûlullah'ın aile düzenini bozma çabasındaydılar. Bu üzüntüyle, O da, meşrebe denen çardakta inzivaya çekildi. İnziva 29 gün sürdü. Burada tek başına kaldı. Durumdan haberdar olan Hz. Ömer, onu görmek için izin istediğinde cevap vermedi. Birkaç defa gelen Hz. Ömer, sonunda izin aldı ve girdi. İçeri girdiğinde Resûlullah'ın bir hasır üzerinde yatmış olduğunu gördü. Hasır Resûlullah'ın vücudunda iz bırakmıştı. Hz. Ömer ağlamağa başladı; "Sen, Allah yanında daha şerefli ve kıymetlisin. Kisra ve Kayser, bulundukları müreffeh hayat içinde dem sürüyorlar. Sen ise görmüş olduğum yerde şu haldesin", deyince Resûlullah (sav); "Ey İbn-i Hattab! Sen, dünyanın onlara, ahiretin de bize ait olmasına razı değil misin?", diye sordu. Hz. Ömer de; "Evet, razıyım", dedi. Resûlullah (sav): "Öyle ise bu iş, böyledir, böyle olacaktır", buyurdu.
Bu esnada halk arasında, Resûlullah'ın hanımlarını boşadığı söylentisi yayılmıştı. Zevceleri de üzüntü içinde ağlayıp duruyorlardı. Hz. Ömer, O'nun böyle yapmadığını, hanımlarını boşamadığını öğrenince bunu ilan etti. Bunun üzerine Ahzab sûresinin 28. ve 29 âyetleri indi: "Ey Peygamber! Kadınlarına de ki: Eğer siz, dünya yaşantısını ve onun geçici ziynetini istiyorsanız, geliniz, size boşama bedellerini vereyim ve hepinizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Resûlü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, şüphe yok ki Allah, sizlerden güzel hareket edenler için büyük mükâfat hazırlamıştır".
Peygamberimiz aldığı bu emri, kadınlarına tebliğ etti. Hepsi de Allah'ı ve Resûlü'nü seçtiklerini belirttiler. Bu noktada da kıyamete dek gelecek Müslüman aileler için en güzel örneği ortaya koydular.
Tebük Seferi
Bu sefere hicretin 9. senesinde, Recep ayında çıkıldı. Tebük Seferi'ne Üsret (Güçlük) Gazvesi de denir. Gerçekten de Müslümanlar bu seferde pek çok sıkıntı çektiler. Tebük, Vâdilkurâ ile Şam arasındadır. Hz. Şuayb'ın gönderildiği kavim Eyleliler, Tebük'de otururlardı. Burası, akarsuları ve hurma bahçeleriyle meşhur bir yerdi.
Seferin sebebi
Hıristiyan Araplar, Tebük ve civarında hüküm sürmekte olan Heraklius'u Müslümanlara karşı kışkırttılar. Heraklius, 40 bin kişilik bir orduyu yola çıkardı. Bunu haber alan Peygamberimiz, ashabına savaş için hazırlanmalarını emretti. Bu sırada geçim sıkıntısı çeken halk, sıcaktan ve kıtlıktan kıvranıyordu. Peygamberimiz, hali-vakti iyi olan Müslümanları, orduya yardımda bulunmaya teşvik etmekteydi. Bunun üzerine durumu iyi olan Müslümanlar, karşılığını Allah'tan bekleyerek ellerindekini getirmeye başladılar.
Ve bir yarış ki!..
Hz. Ömer, sadaka vermede ve hayır işlerinde kendisini her zaman geçen Hz. Ebubekir'i kastederek, "Ben de, bugün onu geçerim", demiş ve servetinin yarısını Peygamberimize getirmişti. Resûlullah, "Ev halkına ne bıraktın?", diye sorduğunda, "Bunun yarısını", cevabını verdi. Bağışladığı, 4 bin dirhem gümüştü. Hz. Ebubekir ise servetinin tamamını getirdi. Onun da getirdiği, 4 bin dirhem gümüştü. Resûlullah kendisine ailesi için ne bıraktığını sorduğunda; "Allah ve Resûlünü bıraktım" cevabını vermişti. Hz. Ömer der ki; "Ben anladım ki, hiçbir şeyde Ebubekir'i geçemeyeceğim!".
Müslümanlar birer-ikişer mallarını bağışlamaya devam ettiler. Resûlullah; "Kim, bugün bir sadaka verirse, sadakası kıyamet günü onun lehinde şehadette bulunacaktır", buyuruyordu. "Varlık, istenildiğinde verilebilirse değer kazanır", gerçeği o gün yaşandı; herkes seferber olmuştu.
Peygamberimizin kadınlarından bir ay inzivaya çekilmesi
Hicretin 9. yılıydı. O sıralar, Resûlullah'ın dokuz hanımı bulunmaktaydı. Mü'minlerin anneleri, bir an nefislerine uymuş olacaklar ki; O'ndan dünyalık ziynet, elbise, konfor... gibi şeyler istemekteydiler. Bu istekler ve aralarında oluşan kıskançlıklar, Resûlullah'ı çok üzdü. Bazı münafık kadınlar da, Resûlullah'ın aile düzenini bozma çabasındaydılar. Bu üzüntüyle, O da, meşrebe denen çardakta inzivaya çekildi. İnziva 29 gün sürdü. Burada tek başına kaldı. Durumdan haberdar olan Hz. Ömer, onu görmek için izin istediğinde cevap vermedi. Birkaç defa gelen Hz. Ömer, sonunda izin aldı ve girdi. İçeri girdiğinde Resûlullah'ın bir hasır üzerinde yatmış olduğunu gördü. Hasır Resûlullah'ın vücudunda iz bırakmıştı. Hz. Ömer ağlamağa başladı; "Sen, Allah yanında daha şerefli ve kıymetlisin. Kisra ve Kayser, bulundukları müreffeh hayat içinde dem sürüyorlar. Sen ise görmüş olduğum yerde şu haldesin", deyince Resûlullah (sav); "Ey İbn-i Hattab! Sen, dünyanın onlara, ahiretin de bize ait olmasına razı değil misin?", diye sordu. Hz. Ömer de; "Evet, razıyım", dedi. Resûlullah (sav): "Öyle ise bu iş, böyledir, böyle olacaktır", buyurdu.
Bu esnada halk arasında, Resûlullah'ın hanımlarını boşadığı söylentisi yayılmıştı. Zevceleri de üzüntü içinde ağlayıp duruyorlardı. Hz. Ömer, O'nun böyle yapmadığını, hanımlarını boşamadığını öğrenince bunu ilan etti. Bunun üzerine Ahzab sûresinin 28. ve 29 âyetleri indi: "Ey Peygamber! Kadınlarına de ki: Eğer siz, dünya yaşantısını ve onun geçici ziynetini istiyorsanız, geliniz, size boşama bedellerini vereyim ve hepinizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Resûlü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, şüphe yok ki Allah, sizlerden güzel hareket edenler için büyük mükâfat hazırlamıştır".
Peygamberimiz aldığı bu emri, kadınlarına tebliğ etti. Hepsi de Allah'ı ve Resûlü'nü seçtiklerini belirttiler. Bu noktada da kıyamete dek gelecek Müslüman aileler için en güzel örneği ortaya koydular.
Tebük Seferi
Bu sefere hicretin 9. senesinde, Recep ayında çıkıldı. Tebük Seferi'ne Üsret (Güçlük) Gazvesi de denir. Gerçekten de Müslümanlar bu seferde pek çok sıkıntı çektiler. Tebük, Vâdilkurâ ile Şam arasındadır. Hz. Şuayb'ın gönderildiği kavim Eyleliler, Tebük'de otururlardı. Burası, akarsuları ve hurma bahçeleriyle meşhur bir yerdi.
Seferin sebebi
Hıristiyan Araplar, Tebük ve civarında hüküm sürmekte olan Heraklius'u Müslümanlara karşı kışkırttılar. Heraklius, 40 bin kişilik bir orduyu yola çıkardı. Bunu haber alan Peygamberimiz, ashabına savaş için hazırlanmalarını emretti. Bu sırada geçim sıkıntısı çeken halk, sıcaktan ve kıtlıktan kıvranıyordu. Peygamberimiz, hali-vakti iyi olan Müslümanları, orduya yardımda bulunmaya teşvik etmekteydi. Bunun üzerine durumu iyi olan Müslümanlar, karşılığını Allah'tan bekleyerek ellerindekini getirmeye başladılar.
Ve bir yarış ki!..
Hz. Ömer, sadaka vermede ve hayır işlerinde kendisini her zaman geçen Hz. Ebubekir'i kastederek, "Ben de, bugün onu geçerim", demiş ve servetinin yarısını Peygamberimize getirmişti. Resûlullah, "Ev halkına ne bıraktın?", diye sorduğunda, "Bunun yarısını", cevabını verdi. Bağışladığı, 4 bin dirhem gümüştü. Hz. Ebubekir ise servetinin tamamını getirdi. Onun da getirdiği, 4 bin dirhem gümüştü. Resûlullah kendisine ailesi için ne bıraktığını sorduğunda; "Allah ve Resûlünü bıraktım" cevabını vermişti. Hz. Ömer der ki; "Ben anladım ki, hiçbir şeyde Ebubekir'i geçemeyeceğim!".
Müslümanlar birer-ikişer mallarını bağışlamaya devam ettiler. Resûlullah; "Kim, bugün bir sadaka verirse, sadakası kıyamet günü onun lehinde şehadette bulunacaktır", buyuruyordu. "Varlık, istenildiğinde verilebilirse değer kazanır", gerçeği o gün yaşandı; herkes seferber olmuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.