15 Kasım İstanbul saldırıları sonrası İsrail Hükümeti tüm imkanlarını seferber etmiş durumda.
İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom Avusturya'dan yine Filistin Lideri Arafat'a sert mesajlar gönderdi.
Başbakan Şaron İtalyan hükümeti kanalıyla tüm Avrupa'ya anti Antisemitik tepki koydu.
Ankara'daki İsrail elçiliği ve MOSSAD yetkilileri de Türkiye üzerinden tüm dünyaya dolaylı yollardan mesajlar gönderdiler.
Kısacası, Beyoğlu ve Şişli'de ikiz sinagoglara yapılan saldıralar en fazla İsrail'in elini güçlendirdi.
Saldırılarda ölen Türk vatandaşlarına sırf yahudi oldukları gerekçesiyle dini motif vererek sözde dini terör örgütlerini gündeme taşımaya çalışan ve bunda da başarılı olan İsrailli yetkililer, El-Kaide ile birlikte Arafat ve Filistinli direniş örgütlerini de daha yakından kıskaca almanın hesaplarını yaptılar ve bunda da başarılı oldular.
El-Kaide denen örgüte islam etiketi vurmak ise temel hata.
El-Kaide terör örgütünün temeli 1979'lara dayanıyor. Afganistan'ı işgal eden Sovyet yönetimine karşı Amerikan ve İngiliz gizli servislerince lojistik destek verilerek oluşturulan örgüte tüm Avrupa ve Ortadoğu'dan gönüllüler toplandı.
Toplanan gönüllülere büyük paralar vaadedildi ve Pakistan, İran, Irak, ve Suriye gibi ülkelerin etnik ve politik yapısına monte edildi.
Çok uluslu ve geniş amaçlı bu örgüte islam etiketi vurmak yapılan en büyük haksızlık.
CIA, FBI ve MI5'in yanısıra diğer ülke istihbaratlarını da kapsayan örgüt, o günlerden günümüze beslenerek gedi. Ne Taliban, ne Afganistan, ne Pakistan. El-Kaide'nin beslendiği ana kaynak; ABD ve Avrupa. Çevre bölgeler ise Ortadoğu ve Kafkaslar.
Çoğu terör örgütüne Arapça isimler verilmesi de bu kaynağı peçeleme maksadını taşıyor.
Böylelikle hem Arap kamuoyuna baskılar yapılacak hem de hedef saptırılmış olacak.
Afganistan ve Irak işgallerinde bu oyun çok iyi oynandı.
Irak işgali esnasında Almanya-Fransa ve Türkiye'nin ABD, İtalya, İngiltere ve İspanya ittifakını zora sokması ilereki aylarda yeni arayışlara neden oldu. Çatırdayan Avrupa'da yeni şeyler yapmak gerekmekteydi. Kah Fransa kah Almanya Kah Türkiye'de. Öyle de oluyor. Fransa son aylarda Sinagoglara ve Yahudi kültür merkezlerine yapılan saldırılara anlam veremiyor. Almanya'da ise durum daha vahim.
Fransa'da Kuzey Afrika kökenli müslümanlar gerekçe olurken, Almanya'da da Yahudi düşmanlığı canlı tutuluyor.
Türkiye'de patlatılan bombalardan sonra Başbakan Şaron'un Roma'ya tur düzenlemesi boşuna değil.
Özellikle Fransa ve Almanya'daki anti-semitizm akımı çığ gibi büyüyor. Şaron'un ABD patentli bu ziyareti sözkonusu ülkelere yeni ayar vermeyi hedefliyor.
Sinagog saldırılarını okurken yerel düşünmemek gerekiyor. Küreselleşen dünyada küresel eylemlere imza atanların beslendiği kaynaklar bilinmeden sonuca gidebilmek imkansız.
Bir taraftan Türkiye'deki etnik yapı sorgulanmaya başlanacak, bir yandan da yahudi çevrelere alan kazandırılacak.
İsrail'in saldırılara dini boyut katması,Şaron'un "dönün''çağrısı tutacak mı göreceğiz...
Kendi bölgesinde her geçen gün insan kaybeden İsrail'in yeni insanlara ihtiyacı var.
İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom Avusturya'dan yine Filistin Lideri Arafat'a sert mesajlar gönderdi.
Başbakan Şaron İtalyan hükümeti kanalıyla tüm Avrupa'ya anti Antisemitik tepki koydu.
Ankara'daki İsrail elçiliği ve MOSSAD yetkilileri de Türkiye üzerinden tüm dünyaya dolaylı yollardan mesajlar gönderdiler.
Kısacası, Beyoğlu ve Şişli'de ikiz sinagoglara yapılan saldıralar en fazla İsrail'in elini güçlendirdi.
Saldırılarda ölen Türk vatandaşlarına sırf yahudi oldukları gerekçesiyle dini motif vererek sözde dini terör örgütlerini gündeme taşımaya çalışan ve bunda da başarılı olan İsrailli yetkililer, El-Kaide ile birlikte Arafat ve Filistinli direniş örgütlerini de daha yakından kıskaca almanın hesaplarını yaptılar ve bunda da başarılı oldular.
El-Kaide denen örgüte islam etiketi vurmak ise temel hata.
El-Kaide terör örgütünün temeli 1979'lara dayanıyor. Afganistan'ı işgal eden Sovyet yönetimine karşı Amerikan ve İngiliz gizli servislerince lojistik destek verilerek oluşturulan örgüte tüm Avrupa ve Ortadoğu'dan gönüllüler toplandı.
Toplanan gönüllülere büyük paralar vaadedildi ve Pakistan, İran, Irak, ve Suriye gibi ülkelerin etnik ve politik yapısına monte edildi.
Çok uluslu ve geniş amaçlı bu örgüte islam etiketi vurmak yapılan en büyük haksızlık.
CIA, FBI ve MI5'in yanısıra diğer ülke istihbaratlarını da kapsayan örgüt, o günlerden günümüze beslenerek gedi. Ne Taliban, ne Afganistan, ne Pakistan. El-Kaide'nin beslendiği ana kaynak; ABD ve Avrupa. Çevre bölgeler ise Ortadoğu ve Kafkaslar.
Çoğu terör örgütüne Arapça isimler verilmesi de bu kaynağı peçeleme maksadını taşıyor.
Böylelikle hem Arap kamuoyuna baskılar yapılacak hem de hedef saptırılmış olacak.
Afganistan ve Irak işgallerinde bu oyun çok iyi oynandı.
Irak işgali esnasında Almanya-Fransa ve Türkiye'nin ABD, İtalya, İngiltere ve İspanya ittifakını zora sokması ilereki aylarda yeni arayışlara neden oldu. Çatırdayan Avrupa'da yeni şeyler yapmak gerekmekteydi. Kah Fransa kah Almanya Kah Türkiye'de. Öyle de oluyor. Fransa son aylarda Sinagoglara ve Yahudi kültür merkezlerine yapılan saldırılara anlam veremiyor. Almanya'da ise durum daha vahim.
Fransa'da Kuzey Afrika kökenli müslümanlar gerekçe olurken, Almanya'da da Yahudi düşmanlığı canlı tutuluyor.
Türkiye'de patlatılan bombalardan sonra Başbakan Şaron'un Roma'ya tur düzenlemesi boşuna değil.
Özellikle Fransa ve Almanya'daki anti-semitizm akımı çığ gibi büyüyor. Şaron'un ABD patentli bu ziyareti sözkonusu ülkelere yeni ayar vermeyi hedefliyor.
Sinagog saldırılarını okurken yerel düşünmemek gerekiyor. Küreselleşen dünyada küresel eylemlere imza atanların beslendiği kaynaklar bilinmeden sonuca gidebilmek imkansız.
Bir taraftan Türkiye'deki etnik yapı sorgulanmaya başlanacak, bir yandan da yahudi çevrelere alan kazandırılacak.
İsrail'in saldırılara dini boyut katması,Şaron'un "dönün''çağrısı tutacak mı göreceğiz...
Kendi bölgesinde her geçen gün insan kaybeden İsrail'in yeni insanlara ihtiyacı var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005