Çocukluk yıllarımızda bizimde kendimizce oyunlarımız vardı. Tabi o zamanlar bilgisayar oyunları, uzaktan kumandalı arabalar, robotlar vs. yoktu. Oyuncaklarımızı kendi sanal âlemimizde kendimiz hayata getirirdik. En çok sevdiğimiz oyunlardan biri bakkalcılık oynamaktı. O zamanlar bakkala gitmek, oradan bir şey almak nerdeyse bir hayaldi. Zaten köyümüzde de bir-iki bakkal vardı. Bizler de bu hayalimizi oyun olarak hayata geçirirdik.İçimizden birisi bakkal olurdu. Taşlardan, odunlardan, tahtalardan vs. bakkala malzemeler koyardı. Kalanlara ise birer görev tahsil edilirdi. Yaptıkları iş karşılığında patron olan arkadaş para verirdi. Paralarımız ise ağaç yapraklarıydı. Malumunuz Artvin'in yeşili bitmez. Ceviz yaprağı en büyük banknot, vişne, elma vs. yapraklarına da değişik alım güçleri koyardık. Böylece kendimizce eğlenirdik. Tabi bazen bakkal kızınca mallara zam yapardı. Bizde patron olan arkadaştan yaprak (para) isterdik. Vermese çaktırmadan ağaçlardan bu ihtiyacımızı karşılardık. Tabi bakkala ve patrona kızdığımız için bakkalın neyi var neyi yok alır, patronada rest çekerdik. Haliyle oyun da kavgayla biterdi.Nereden esti bu çocukluk hikâyesi diye sorulabilir. Yaşadığımız hayat şartları, çektiğimiz maddi ve manevi sıkıntılar beni taa oralara kadar götürüyor. Ama asıl sebep bu değil.Prof. Dr. Haydar Baş beyi dinliyorum. Ülkenin bütün sorunlarını çözümleri ile anlatıyor. Özellikle ekonomiye dair ne kadar ezber varsa hepsini silip, olması gerekeni matematik ve mantık kuralları ile anlatıyor. Ekonominin kuralı olan ama bu halktan gizlenen, bizlerin bilmediği senyoraj hakkından bahsediyor. Yani bir ülkenin bir yılda ürettiği mal ve hizmetin karşılığı olan para. Avrupa ülkelerinin yıllık gelir oranlarının yüzde 30-35 oranlarında para bastıklarını. Çin'de bu oranın yüzde 65'lere çıktığını. Amerika'nın ise (her alanda olduğu gibi) sınır tanımadığını kaynakları ile ifade ediyor. Türkiye'deki oranın ise yüzde beşlerde olduğunu anlatıyor. Ve bu para basma gerekliliğini basit bir örnekle bize anlatıyor; "Bir çuval mısırı toprağa attığımızı ve hasat zamanı on çuval mısır elde ettiğimizi varsayalım. Bu durumda şayet 9 çuval mısırın karşılığı olan para piyasalarda olmazsa, bu hal talep daralmasına sebep olacaktır." Yani mısıra ihtiyacınız var, alamıyorsun. Neden? Paran yok. Bütün dükkânlar, mağazalar ağzına kadar malla dolu ama biz vitrinleri seyrediyoruz, alamıyoruz, paramız yok. Hani bakkalcılık oyunundan örnek vermiştik ya; Patron (hükümet) para vermiyor. Bakkal da kendi kafasına göre fiyatlandırma yapıyor. Biz ne yapacağız? O zamanlar küçüktük çaktırmadan illegal olarak para elde ediyorduk. Şimdi böyle yapmaya da imanımız müsaade etmiyor. O halde ne yapacağız?Öyle bir adamı patron yapacağız ki, hem halkı, hem bakkalı, hem sanayiciyi kısaca toplumun her kesiminin haklarını verecek. Devleti güçlü kılacak ve bizlere yeniden "devlet baba" dedirtecek bir insanı patron yapacağız. O da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025