Piyasada yapılan yorumlarda şu tip çıkarımlara rastlıyorum; Türk bankalarının yabancılar tarafından satın alınmasına karşı çıkmak doğru değil, bu devirler ile bankacılık sistemimiz daha sağlam bir hale geliyor. Hemen soralım; doğru mu? Konu hakkında hiç yorum yapmadan sizlere 1995 yılında İngiltere'de ortaya dökülen Barings Bank olayından bahsetmek ve 'yabancıların sistemi mükemmel' algılaması içinde olanlara 'orada neler yaşandığını' özellikle 'sistem açısından' hatırlatmak istiyorum. Barings Bank neden iflas etti? Cevap çok basit; 27 yaşındaki bir dealer'ın türev piyasalarında yaptığı işlemler 1,33 milyar doların üzerinde bir zarar yol açtı. Evet, yanlış duymadınız. Genç bir dealer koskoca bankayı aldığı 7,7 milyar dolarlık toplam pozisyon sonucu 1,33 milyar dolar üzerinde zarara soktu. Bu noktada aklınıza şu soru gelebilir; bir kişi bu işlemleri yaparken bankanın kurumsal yapısı neden 'dur' diyemedi ? 'Yabancı bankalar mükemmeldir' diyenler için cevap biraz sarsıcı; dealer'ın fark edilmeden işlem yapabilmesinin arkasında tek bir gerçek yatıyordu; aynı kişinin hem alım-satım departmanından hem de yaptığı işlemlerin muhasebeleştirildiği 'kayıt-muhasebe' bölümünden sorumlu olması. Daha açık ifadesiyle; kendi işlemlerinin kayıtlarını kendisinin tutması ve kendine raporlaması. Sevgili dostlar, yukarıdaki örneği sizlere 'içinde insan olan bütün sistemler ne kadar kurumsallaşırsa kurumsallaşsın mutlaka eksik bir nokta bırakır' tezini hatırlatmak ve bu bağlamda 'bizim bankalarımızı yabancıların alması sistem açısından kesinlikle iyidir çıkarımının' koşulsuz doğru olamayacağını göstermek için aktardım.Bu noktada adı geçen bankayı tanımayan sektör dışından okuyucularımız için de küçük bir not düşelim; Barings Bank, içinde Kraliçe'nin de maddi varlıklarının belli bir bölümünü barındıran bir yapıydı. Sonuç: Geride bıraktığımız kriz döneminde özellikle bazı banka patronlarının kendi üst düzey personeli ile işbirliği yaparak bankalarının 'içini boşaltması' gibi olaylar, sistemin geneline ilişkin bozukluklara işaret etse bile, genel algılamayı 'bizim olan kötüdür' noktasına asla ve asla itmemeli. Türkiye'de hâlâ yerli sermaye elinde olup mükemmel denebilecek bankalar, tek kelimeyle (ister yabancılarda ister yerlilerde çalışsın) 'dâhi' denebilecek bankacılarımız var. Bu yüzden lütfen girişte belirttiğim gibi çıkarımlara itibar etmeyelim ve ister maddi, ister insan kaynağı anlamında, varlıklarımızın değerini bilelim. Son söz: Yabancı bankalar Türk bankalarını satın aldıklarında özellikle birleşmelerde dışarıdan gelen personelin Türk personel ile birlikte bulunduğu toplantılara şahit oldum. Tablo çok açıktı; Türk bankacılar dışarıdan gelenlere göre kat be kat üstündü.Yiğit Bulut/ Radikal