Ya Resulullah, İslâm nedir?
Ebu Zer: "Ya Resulullah, İslâm nedir?" diye sorunca Resulullah şöyle buyurdu
11.01.2025 08:14:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Onlardan bazı grupları, kendilerini onunla denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme..." (Tâhâ 131) ayeti nazil olduğunda Allah Resulü şöyle buyurdu: "Kim Allah'ın indindeki mükâfatları umarak musibetlere sabretmezse, dünyadaki nimetlerin hasretinden canı çıkar.
Kim, halkın elinde olan dünya malına göz dikerse, hüznü artar ve Allah'ın taksim ettiği rızka darılır, yaşantısı kararır. Allah'ın ona verdiği nimeti ancak yemekte ve içmekte bilen kimse, Allah'ın nimetlerini görmezlikten gelmiş ve nankörlük etmiştir. Böyle birisinin çabaları neticesiz kalır ve azaba uğraması çabuk olur. Cennete, ancak Müslüman olan kimse girebilir.
Ebu Zer: "Ya Resulullah, İslâm nedir?" diye sorunca Resulullah şöyle buyurdu: İslâm çıplaktır; elbisesi takvadır; astarı hidayettir; kaftanı (üst giyeceği) hayâdır; mihveri vera'dır; kemali akidedir; meyvesi salih ameldir; her şeyin temeli vardır ve İslâm'ın temeli de biz Ehlibeyt'in sevgisidir."
Kim, mahlûkun rızasını, Yaradan'ın gazabıyla kazanmaya çalışırsa, Allah-u Teâla o mahlûku ona musallat eder.
Allah-u Teâla, kullarından bazılarını, halkın ihtiyaçlarını gidermek için yaratmıştır; bunlar iyilik yapmaya meyilli olur ve cömertliği de şeref bilirler. Allah-u Teâla yüce ahlâkı sever.
Allah-u Teâla'nın, ihtiyaçları için halkın sığındığı bazı kulları vardır. İşte bunlar, kıyamet günü Allah'ın azabından korunmuş kimselerdir.
Mümin ilâhî edeple edeplenir. Allah-u Teâla ona bol bol verdiğinde, o da (kendi ailesine) bol bol verir. Ondan kısıtladığında, o da kısıtlar.
Bir gün gelir ki bazı kimseler, dünyaları düzende oldu mu artık dinlerinden neyi kaybettiklerine önem vermezler.
Allah-u Teâla kullarının kalplerini, onlara iyilik edenlerin muhabbeti ve onlara kötülük yapanların buğzu üzere yaratmıştır.
Ümmetimde on beş haslet olursa onlara belâ nazil olur. "Ya Resulullah, onlar nelerdir?" diye sorduklarında Resulullah şöyle buyurdu:
Serveti elden ele devrettiklerinde (müstahak olan kimselerden esirgediklerinde), emaneti ganimet bildiklerinde, zekâtı zarar saydıklarında, erkek hanımına itaat edip annesine karşı geldiğinde, arkadaşına iyilik yapıp, babasına zulmettiğinde, camide sesler yükseldiğinde, kötülük yapmasından korkarak bazı kimselere saygı gösterildiğinde, aşağılık kimseler toplumu yönettiğinde, (erkek tarafından) ipek elbise giyildiğinde, şarap içildiğinde, şarkıcı kadın ve çalgı aletleri yaygınlaştığında ve ümmetin, sonradan gelenleri öncekileri lânetlediklerinde.
Bunları yaptıklarında üç belayı beklemelidirler: Kırmızı (sam) yelinin esmesini, insanların mesh edilmesini (hilkatlerinin değişmesini) ve toplumun çözülmesini.
Dünya, müminin zindanı, kâfirin ise cennetidir.
Bir zaman gelir ki insanlar, kurt gibi olurlar; o zamanda kurt olmayan kimseyi kurtlar yer.
Ahir zamanda pek az bulunan şey, güvenilecek kardeş ve helâl yoldan kazanılan paradır.
Su-i zan ile (ihtiyatlı davranmakla) kendinizi halkın şerrinden koruyun.
Bütün hayırlar akılla elde edilir; aklı olmayanın dini olmaz.
Bir grup insan Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih'in huzurunda, bir kişiyi överek bütün güzel sıfatların onda olduğunu söylediler. Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih: "O adamın aklı nasıldır?" diye sordu.
Onlar; "Ya Resulullah, biz onun ibadet ve diğer hayır işlerdeki çabasını dile getiriyoruz; ama sen yine de bizden onun aklını soruyorsun?" dediler.
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih buyurdu ki: "Ahmak kendi ahmaklığıyla, fasığın fısk-ı fücurundan daha büyük günahlara düşer. Yarın (kıyamet gününde) insanlar, akılları miktarınca yüksek derecelere ulaşırlar ve Allah-u Teâla'ya yakın olma şerefine erişirler.
Allah-u Teâla aklı üçe bölmüştür. Onlar kimde olursa, aklı kâmil olur, kimde de olmazsa, aklı olmaz: Allah'ı iyi tanımak, Allah'a güzel ibadet etmek ve Allah'ın emrini uygulamada güzelce sabırlı olmak.
Necran Hıristiyanlarından konuşması güzel, ağırbaşlı ve heybetli birisi Medine'ye geldi; birisi: "Ya Resulullah, bu Hıristiyan ne kadar da akıllıdır?" dedi.
Resulullah o adamı bu sözden men' edip: "Sus, akıllı adam Allah'ın birliğine inanan ve O'nun emrine boyun eğen kimsedir." dedi.
İlim müminin dostu, hilim yardımcısı, akıl kılavuzu, amel yetki sahibi, sabır ordusunun komutanı, halkla iyi geçinebilmek babası, iyilik kardeşi, nesebi Hz. Âdem, hasebi (aile iftiharı) takvası, cömertliği de malını (geçimini) düzene koymaktır.
Kime iyilik yapılırsa o da ona karşılık iyilik yapmalıdır. Bunu yapamadığı takdirde (en azından) teşekkür etmelidir. Bunu da yapmazsa, nankörlük etmiştir.
Musafaha edin. Çünkü musafaha etmek, kini giderir.
Mümin her türlü sıfat üzere olabilir (onu kendine haslet hâline getirebilir) ancak kendine yalan ve hıyaneti sıfat edinmez.
Bazı şiirler hikmettir. Bazı beyanlar ise sihirdir.
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih Ebuzer'e: "İmanın hangi kulpu daha sağlamdır?" diye sordu.
Ebuzer: "Allah ve Resulü daha iyi bilir." dedi. Resulullah: "İmanın en sağlam kulpu, Allah için dost olmak, Allah için düşman olmak ve Allah için öfkelenmektir." buyurdu.
İşlerde Allah'tan hayır dilemek, Allah'ın kaza ve kaderine razı olmak, insanoğlunun saadetindendir. Allah'tan hayır dilemeyi terk etmek, Allah'ın kaza ve kaderine razı olmamak ise insanoğlunun şekavedindendir (bedbahtlığının nişanesidir).
Pişmanlık duymak, bir çeşit tövbedir.
Kur'ân'ın haram kıldığını helal sayan bir kimse, Kur'ân'a inanmamıştır." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)
Kim, halkın elinde olan dünya malına göz dikerse, hüznü artar ve Allah'ın taksim ettiği rızka darılır, yaşantısı kararır. Allah'ın ona verdiği nimeti ancak yemekte ve içmekte bilen kimse, Allah'ın nimetlerini görmezlikten gelmiş ve nankörlük etmiştir. Böyle birisinin çabaları neticesiz kalır ve azaba uğraması çabuk olur. Cennete, ancak Müslüman olan kimse girebilir.
Ebu Zer: "Ya Resulullah, İslâm nedir?" diye sorunca Resulullah şöyle buyurdu: İslâm çıplaktır; elbisesi takvadır; astarı hidayettir; kaftanı (üst giyeceği) hayâdır; mihveri vera'dır; kemali akidedir; meyvesi salih ameldir; her şeyin temeli vardır ve İslâm'ın temeli de biz Ehlibeyt'in sevgisidir."
Kim, mahlûkun rızasını, Yaradan'ın gazabıyla kazanmaya çalışırsa, Allah-u Teâla o mahlûku ona musallat eder.
Allah-u Teâla, kullarından bazılarını, halkın ihtiyaçlarını gidermek için yaratmıştır; bunlar iyilik yapmaya meyilli olur ve cömertliği de şeref bilirler. Allah-u Teâla yüce ahlâkı sever.
Allah-u Teâla'nın, ihtiyaçları için halkın sığındığı bazı kulları vardır. İşte bunlar, kıyamet günü Allah'ın azabından korunmuş kimselerdir.
Mümin ilâhî edeple edeplenir. Allah-u Teâla ona bol bol verdiğinde, o da (kendi ailesine) bol bol verir. Ondan kısıtladığında, o da kısıtlar.
Bir gün gelir ki bazı kimseler, dünyaları düzende oldu mu artık dinlerinden neyi kaybettiklerine önem vermezler.
Allah-u Teâla kullarının kalplerini, onlara iyilik edenlerin muhabbeti ve onlara kötülük yapanların buğzu üzere yaratmıştır.
Ümmetimde on beş haslet olursa onlara belâ nazil olur. "Ya Resulullah, onlar nelerdir?" diye sorduklarında Resulullah şöyle buyurdu:
Serveti elden ele devrettiklerinde (müstahak olan kimselerden esirgediklerinde), emaneti ganimet bildiklerinde, zekâtı zarar saydıklarında, erkek hanımına itaat edip annesine karşı geldiğinde, arkadaşına iyilik yapıp, babasına zulmettiğinde, camide sesler yükseldiğinde, kötülük yapmasından korkarak bazı kimselere saygı gösterildiğinde, aşağılık kimseler toplumu yönettiğinde, (erkek tarafından) ipek elbise giyildiğinde, şarap içildiğinde, şarkıcı kadın ve çalgı aletleri yaygınlaştığında ve ümmetin, sonradan gelenleri öncekileri lânetlediklerinde.
Bunları yaptıklarında üç belayı beklemelidirler: Kırmızı (sam) yelinin esmesini, insanların mesh edilmesini (hilkatlerinin değişmesini) ve toplumun çözülmesini.
Dünya, müminin zindanı, kâfirin ise cennetidir.
Bir zaman gelir ki insanlar, kurt gibi olurlar; o zamanda kurt olmayan kimseyi kurtlar yer.
Ahir zamanda pek az bulunan şey, güvenilecek kardeş ve helâl yoldan kazanılan paradır.
Su-i zan ile (ihtiyatlı davranmakla) kendinizi halkın şerrinden koruyun.
Bütün hayırlar akılla elde edilir; aklı olmayanın dini olmaz.
Bir grup insan Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih'in huzurunda, bir kişiyi överek bütün güzel sıfatların onda olduğunu söylediler. Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih: "O adamın aklı nasıldır?" diye sordu.
Onlar; "Ya Resulullah, biz onun ibadet ve diğer hayır işlerdeki çabasını dile getiriyoruz; ama sen yine de bizden onun aklını soruyorsun?" dediler.
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih buyurdu ki: "Ahmak kendi ahmaklığıyla, fasığın fısk-ı fücurundan daha büyük günahlara düşer. Yarın (kıyamet gününde) insanlar, akılları miktarınca yüksek derecelere ulaşırlar ve Allah-u Teâla'ya yakın olma şerefine erişirler.
Allah-u Teâla aklı üçe bölmüştür. Onlar kimde olursa, aklı kâmil olur, kimde de olmazsa, aklı olmaz: Allah'ı iyi tanımak, Allah'a güzel ibadet etmek ve Allah'ın emrini uygulamada güzelce sabırlı olmak.
Necran Hıristiyanlarından konuşması güzel, ağırbaşlı ve heybetli birisi Medine'ye geldi; birisi: "Ya Resulullah, bu Hıristiyan ne kadar da akıllıdır?" dedi.
Resulullah o adamı bu sözden men' edip: "Sus, akıllı adam Allah'ın birliğine inanan ve O'nun emrine boyun eğen kimsedir." dedi.
İlim müminin dostu, hilim yardımcısı, akıl kılavuzu, amel yetki sahibi, sabır ordusunun komutanı, halkla iyi geçinebilmek babası, iyilik kardeşi, nesebi Hz. Âdem, hasebi (aile iftiharı) takvası, cömertliği de malını (geçimini) düzene koymaktır.
Kime iyilik yapılırsa o da ona karşılık iyilik yapmalıdır. Bunu yapamadığı takdirde (en azından) teşekkür etmelidir. Bunu da yapmazsa, nankörlük etmiştir.
Musafaha edin. Çünkü musafaha etmek, kini giderir.
Mümin her türlü sıfat üzere olabilir (onu kendine haslet hâline getirebilir) ancak kendine yalan ve hıyaneti sıfat edinmez.
Bazı şiirler hikmettir. Bazı beyanlar ise sihirdir.
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih Ebuzer'e: "İmanın hangi kulpu daha sağlamdır?" diye sordu.
Ebuzer: "Allah ve Resulü daha iyi bilir." dedi. Resulullah: "İmanın en sağlam kulpu, Allah için dost olmak, Allah için düşman olmak ve Allah için öfkelenmektir." buyurdu.
İşlerde Allah'tan hayır dilemek, Allah'ın kaza ve kaderine razı olmak, insanoğlunun saadetindendir. Allah'tan hayır dilemeyi terk etmek, Allah'ın kaza ve kaderine razı olmamak ise insanoğlunun şekavedindendir (bedbahtlığının nişanesidir).
Pişmanlık duymak, bir çeşit tövbedir.
Kur'ân'ın haram kıldığını helal sayan bir kimse, Kur'ân'a inanmamıştır." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)