Havasından suyundan mıdır nedir, bu ülkenin toprağında eşi benzeri bulunmaz ürünler yetişiyor. Fındığı, üzümü, portakalı ve hatta artisti, siyasetçisi, katili, azmettircisi, tanığı, polisi. Bu özgünlük, bu sofistikelik hali dünya mekanda mevcut değil, boşuna aramayın. Ne yetiştirsek hakkını da veririz icabında! Gerçi kısa süre sonra bir kalemde üstünü çiziveririz ama o kadar kusur kadı kızında da olur.Son günlerde en kıymetli ürünümüz Hrant Dink suikastının sonrasında gelişen polisiye olaylar. En karmaşık cinayet filmlerini üretebilen Hollywood senaristlerinin bile bu denli ilginç bir hikayeyi hayal dünyalarına sığdıramayacağından eminim. Her sabah güne başlarken yeni bir senaryo ve yeni bir katil adayıyla uyanıyoruz. Her gazetede bir başka hikaye ve zanlı var. Aslında bu bir dereceye kadar anlaşılabilir belki ama, ilginç olan her şehrin emniyet teşkilatının da başka birilerini zanlı niyetine bulmuş olması. Maktul sabit değişmiyor tamam da, "katil kimdir, kaç kişidir, örgüt müdür, sığ mıdır, derin midir, milliyetçi midir, istihbaratçı mıdır, iç midir, dış mıdır, tertip midir, gerçek midir, yoksa her şey koca bir yalandan mı ibarettir?" Bilmiyoruz. Bütün bu cinayet soruşturması bir olayı açığa çıkartma çabası mı yoksa bir olayı örtme operasyonu mu anlayamıyoruz? Sizce soruşturma emniyet teşkilatımızın gayretini ve özverisini ispatlamak adına mı gelişiyor yoksa bu olay tam da emniyet teşkilatını çökertecek bir noktaya doğru mu sürükleniyor? Polis mi soruşturmanın güvenliği adına yönlendirilmiş bilgileri basına yansıtıyor, yoksa polise mi yönlendirilmiş bilgi aktarılıyor? Olay bizim kontrolümüz altında mı, yoksa biz mi kontrol altındayız? Tanık mıyız, kurban mıyız? Ben anlamadım...Deniz Ülke ARIBO?AN