27 Aralık Milli, şairimiz Mehmed Akif Ersoy'un ölüm yıldönümü... Hasta yatağında iken ziyaretçilerinin yardımı ile hafif doğruluyor ve şunları söylüyor.
"İstiklal Marşı... O günler ne samimi, ne heyacanlı günlerdi! O şiir, milletin o günkü heyacanının bir ifadesidir. Binbir facia karşısında bunalan ruhların, ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz.. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyemdir."
Muztarip şairimizin en kıymetli hediyesi olan on kıtalık İstiklal Marşımızın ilk iki kıtasını çeşitli merasimlerde, dostlar alış-verişte görsün kabilinden okuyoruz, geriye kalan sekiz kıtadan da ve mesajından da kimsenin haberi yok. Halbuki biz biliyoruz ki, ilk mecliste Marşın kabulü sırasında tüm mebuslar ayakta ağlayarak ve dört kez, zamanın Milli Eğitim Bakanı'nın sesinden dinlemişlerdir.
İstiklal Marşımızı, layıkı ile anlamış ve genç nesillere anlatmış olsaydık,
"O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir o benim milletimindir ancak"
mısralarını okuduğumuz halde, "Türkiye AB'nin onüçüncü yıldızı olacak" tarzında saçma-sapan yazılar yazan gazeteler ve gazeteciler olmazdı.
İlk iki kıtadan sonra, diğer kıtalarada bir göz atsaydık okul çağındaki gençliğimize ezberletip anlatsaydık;
"Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı."
mısraını kulağımıza küpe yapmış olsaydık, bugün vatan topraklarını satışa arzeden bir iktidar başımızda olmazdı ve Filistin örneği gözümüzün önünde iken ecnebilere tarla satan, arsa satan vatandaşlarımız olmazdı.
Bir kaç dünya mı aldık ki, bu cennet vatanı parsel parsel pazarlıyoruz ecnebilere!..
İstiklal Şairimizin ölüm yıldönümü vesilesi ile Safahat'ı bir kez daha, İstiklal Marşımızın on kıtasını ise bin kez daha okuma, anlama ve anlatma seferberliği ilan edelim.
Derin gafletimize bir çare olur belki!
"İstiklal Marşı... O günler ne samimi, ne heyacanlı günlerdi! O şiir, milletin o günkü heyacanının bir ifadesidir. Binbir facia karşısında bunalan ruhların, ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz.. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyemdir."
Muztarip şairimizin en kıymetli hediyesi olan on kıtalık İstiklal Marşımızın ilk iki kıtasını çeşitli merasimlerde, dostlar alış-verişte görsün kabilinden okuyoruz, geriye kalan sekiz kıtadan da ve mesajından da kimsenin haberi yok. Halbuki biz biliyoruz ki, ilk mecliste Marşın kabulü sırasında tüm mebuslar ayakta ağlayarak ve dört kez, zamanın Milli Eğitim Bakanı'nın sesinden dinlemişlerdir.
İstiklal Marşımızı, layıkı ile anlamış ve genç nesillere anlatmış olsaydık,
"O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir o benim milletimindir ancak"
mısralarını okuduğumuz halde, "Türkiye AB'nin onüçüncü yıldızı olacak" tarzında saçma-sapan yazılar yazan gazeteler ve gazeteciler olmazdı.
İlk iki kıtadan sonra, diğer kıtalarada bir göz atsaydık okul çağındaki gençliğimize ezberletip anlatsaydık;
"Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı."
mısraını kulağımıza küpe yapmış olsaydık, bugün vatan topraklarını satışa arzeden bir iktidar başımızda olmazdı ve Filistin örneği gözümüzün önünde iken ecnebilere tarla satan, arsa satan vatandaşlarımız olmazdı.
Bir kaç dünya mı aldık ki, bu cennet vatanı parsel parsel pazarlıyoruz ecnebilere!..
İstiklal Şairimizin ölüm yıldönümü vesilesi ile Safahat'ı bir kez daha, İstiklal Marşımızın on kıtasını ise bin kez daha okuma, anlama ve anlatma seferberliği ilan edelim.
Derin gafletimize bir çare olur belki!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025