Veda hutbesi ile hukuk risalesinin karşılaştırılması
İmam Zeynelâbidin (a.s.)’ın Hukuk Risalesi ile yapılan, kâmil insanın tarifidir. Bu tarif, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde de yer alan temel düşüncedir
27.11.2023 08:00:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın Hukuk Risalesi ile yapılan, kâmil insanın tarifidir. Bu tarif, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde de yer alan temel düşüncedir.
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Veda Haccı'nda irad ettiği hutbesi, İslam esaslarını sahabelerine hatırlatırken, aynı zamanda bu hakları uygulayacak ve koruyacak olan kâmil insanı da ortaya koymaktadır.
İslam'ın koyduğu yasaklar ve doğuştan verdiği haklar ile şekillendirdiği mü'min, başka hiçbir beşerî sistemde bu mânâda bir değer bulamaz.
Beşerî sistemlerde bazı haklar verilmiştir. Mesela, insan hakları beyannameleri buna örnektir. Ancak, yüzyıllardır hazırlanan bu insan hakları beyannameleri hakların korunmasında ve uygulanmasında yetersiz kalmıştır.
İşin sırrı, Veda Hutbesi'nde Hz. Peygamberin (s.a.v.) belirttiği ve diğer mâsum imamların hayat telakkisi olarak verdiği bu "kâmil insanın yetiştirilmesinde"dir.
İslam itikadında insan, önce kendi yararına, sonra toplum yararına kazanılmalıdır.
"Hak ve hürriyetleri kendi nefsinde yaşayamayan insan, onları başkalarına vaad edemez. İstese de veremez. Ancak, kulluk yoluyla hürriyete kavuşan insan, hak ve hürriyetleri verme ve bunların emniyetini sağlama hususunda başarılı olabilir.
Nefsine mağlup olmak sûretiyle en büyük esaret içinde bulunan insan, ne hak verebilir, ne de hürriyeti koruyabilir. Böylelerinin âdil davranması zaten mümkün de olamaz."
Risalenin giriş bölümünde hakların öz bir şekilde verilmesinin ardından, önce Allah'ın hakkı, daha sonra kişinin can ve bedeninin hakkı, sırasıyla organlarının hakkı verildikten sonra, amellerle ilgili ikinci bölüme geçilmektedir.
Daha sonraki bölüm, yöneten ve yönetilenlerin hakları ile ilgilidir.
En son olarak toplum hayatı ile ilgili karşılaşılacak diğer ilişkilerden doğan haklara geçilmiştir.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde haklar, 5 kutsal değer ile şekillenir.
"Veda Hutbesi'nde, Peygamberimiz (s.a.v.), Allah'a ve ahiret gününe inanmayı, hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu esas aldıktan sonra, insan haklarını sıralıyor.
Bu durumun bize açıkça ifade ettiği şudur: İnsan haklarını savunan insanların evvela bu âlemin Yaratıcısını tasdik edip, O'nu kabul ile hakkını vermeleri lazımdır. Allah'a inanç her nefsin tabii ve zaruri ihtiyacıdır. Kendi nefsinde bu problemi halletmemiş insanın başkalarının problemlerini çözmesi imkansızdır.
Ve hem kendisini, hem de kainatı yaratan bu iradeyi görmeyen kişi, diğer insanların iradelerine de saygılı olamaz. O bakımdan, insan haklarını savunan kişinin Allah'a inanması şarttır.
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde, vatanın, malın, canın, namusun, inanç ve ibadetin mukaddes ve muazzez olduğunu beyan etmiştir."
Veda Hutbesi'nde korunması gereken beş mukaddes değer, İmam'ın risalesinde hakları verilmesi gerek değerler olarak takdim edilmiştir.
Biz, Veda Hutbesi ile Hukuk Risalesi'nin içeriğindeki benzerlikleri beraber ele alacağız.
Görülecektir ki, İmam Seccad (a.s.)'ın, hakların tanımı, korunması ve kullanılması ile ilgili hükümleri, kâmil mânâda bir kulluk temeline dayanan Veda Hutbesi'nin amacı ile aynıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Veda Haccı'nda irad ettiği hutbesi, İslam esaslarını sahabelerine hatırlatırken, aynı zamanda bu hakları uygulayacak ve koruyacak olan kâmil insanı da ortaya koymaktadır.
İslam'ın koyduğu yasaklar ve doğuştan verdiği haklar ile şekillendirdiği mü'min, başka hiçbir beşerî sistemde bu mânâda bir değer bulamaz.
Beşerî sistemlerde bazı haklar verilmiştir. Mesela, insan hakları beyannameleri buna örnektir. Ancak, yüzyıllardır hazırlanan bu insan hakları beyannameleri hakların korunmasında ve uygulanmasında yetersiz kalmıştır.
İşin sırrı, Veda Hutbesi'nde Hz. Peygamberin (s.a.v.) belirttiği ve diğer mâsum imamların hayat telakkisi olarak verdiği bu "kâmil insanın yetiştirilmesinde"dir.
İslam itikadında insan, önce kendi yararına, sonra toplum yararına kazanılmalıdır.
"Hak ve hürriyetleri kendi nefsinde yaşayamayan insan, onları başkalarına vaad edemez. İstese de veremez. Ancak, kulluk yoluyla hürriyete kavuşan insan, hak ve hürriyetleri verme ve bunların emniyetini sağlama hususunda başarılı olabilir.
Nefsine mağlup olmak sûretiyle en büyük esaret içinde bulunan insan, ne hak verebilir, ne de hürriyeti koruyabilir. Böylelerinin âdil davranması zaten mümkün de olamaz."
Risalenin giriş bölümünde hakların öz bir şekilde verilmesinin ardından, önce Allah'ın hakkı, daha sonra kişinin can ve bedeninin hakkı, sırasıyla organlarının hakkı verildikten sonra, amellerle ilgili ikinci bölüme geçilmektedir.
Daha sonraki bölüm, yöneten ve yönetilenlerin hakları ile ilgilidir.
En son olarak toplum hayatı ile ilgili karşılaşılacak diğer ilişkilerden doğan haklara geçilmiştir.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde haklar, 5 kutsal değer ile şekillenir.
"Veda Hutbesi'nde, Peygamberimiz (s.a.v.), Allah'a ve ahiret gününe inanmayı, hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu esas aldıktan sonra, insan haklarını sıralıyor.
Bu durumun bize açıkça ifade ettiği şudur: İnsan haklarını savunan insanların evvela bu âlemin Yaratıcısını tasdik edip, O'nu kabul ile hakkını vermeleri lazımdır. Allah'a inanç her nefsin tabii ve zaruri ihtiyacıdır. Kendi nefsinde bu problemi halletmemiş insanın başkalarının problemlerini çözmesi imkansızdır.
Ve hem kendisini, hem de kainatı yaratan bu iradeyi görmeyen kişi, diğer insanların iradelerine de saygılı olamaz. O bakımdan, insan haklarını savunan kişinin Allah'a inanması şarttır.
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde, vatanın, malın, canın, namusun, inanç ve ibadetin mukaddes ve muazzez olduğunu beyan etmiştir."
Veda Hutbesi'nde korunması gereken beş mukaddes değer, İmam'ın risalesinde hakları verilmesi gerek değerler olarak takdim edilmiştir.
Biz, Veda Hutbesi ile Hukuk Risalesi'nin içeriğindeki benzerlikleri beraber ele alacağız.
Görülecektir ki, İmam Seccad (a.s.)'ın, hakların tanımı, korunması ve kullanılması ile ilgili hükümleri, kâmil mânâda bir kulluk temeline dayanan Veda Hutbesi'nin amacı ile aynıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.