Bir topluluğun millet olabilmesi için milli bir devlet çatısına, milli bir kimliğe ve milli benliğe ihtiyacı vardır. Oluşan bu milli birliği korumak için de sağlam bir ordusu, sağlam bir aile yapısı, sağlam bir ekonomisi olmalıdır. Aksi takdirde savunma, barınma, korunma, iş ve aş sorunu çözüme kavuşmayan milletlerin uzun süre kendini koruması zor belki de imkânsızdır. Milli ve dini bütünlükleri zaafa uğramış bir toplumun fertleri güç ve paranın yanında yer almak isteyecek, dolayısıyla her türlü aldanmaya müsait bir hale gelecektir. İnsanoğlunun bu ve benzeri zaaflarını bilen toplum mühendisleri, kullanmak ya da parçalamak istedikleri milletleri önce muhtaç bir hale düşürüp sonra da ihtiyaçlarını temin ediyor maskesiyle onları kullanmaktadırlar. Topraklarında yerüstü ve yeraltı zenginliği bulunan ama kendileri sömürge olan, ya da işgal olan devletlerin tarihine bakınca ne demek istediğimiz daha kolay anlaşılacaktır.İnsanın doğasında paraya, rahatlık ve şöhrete düşkünlük hissi vardır. İnsanoğlu bu duygularını ister meşru ister gayri meşru yollardan temin etmenin yoluna bakar. Toplumdaki insanların yanlışa düşmeden bu ihtiyaçlarını temin ederseniz, milletinizi korursunuz. Aksi takdirde kanunlarla yasaklarla insanın önüne geçmek zordur. Kendi toplumunu yönetmekte iddialı olan siyasiler en başta, milletinin iş ve aş sorununu çözecek, sonra da gücü nispetinde diğer sorunlarına çözüm bulacaktır.Bu güne kadar siyasiler adeta havanda su dövdüler, kendinden öncekine "kazan tavaya dibin kara demiş" mantığıyla davrandılar. İktidar olana kadar "ben şöyle yaparım ben böyle yaparım" dediler. İktidar olunca da, "ne yapalım devletin gücü bu kadar bundan fazla da veremiyorum, yapamıyorum, bizden öncekiler o kadar kötü yapmış ki bir türlü düzelmiyoruz" dediler. Hâlbuki vatandaşın karnı böylece doymuyor; "lafla peynir gemisi de yürümüyor." Prof. Dr. Haydar Baş Bağımsız Türkiye Partisini kuruncaya, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projelerini milletimize ve dünyaya ilan edinceye kadar bu durum böyle devam etti. Ama Sayın Baş, milletimizin en fakirini; sokakta yatan, barınmadan, savunmadan yoksun, karnı aç ve işsiz olan ferdini düşünerek yola çıktı. "Ben öyle bir metot geliştirmeliyim ki milletimizin her ferdinin cebine bir miktar para koymalıyım. Bir yandan karnını doyururken bir yandan ona iş temin etmeliyim." Dedi. Bunun ilk ayağını da vatandaşlık maaşıyla oluşturdu. Her Türk vatandaşına 500 TL vatandaşlık maaşı adı altında bir para verilecek, fertlerin devletine inancı sağlanacak, aidiyet duygusuyla millet olma bilinci gelişecek, birlik beraberlikle güçlü bir yapı oluşacaktır. İş ve aş sorunu çözüme kavuşan milletler; ne kendi aralarında, ne de başkalarıyla da kavga etmeyecek, barış ve huzur içinde yaşanacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Kutlu Dava’ kaderin olsun Oğlum! / 27.01.2025
- Kişi arkadaşının dini üzeredir / 25.01.2025
- Arkadaşlık ilişkileri nasıl olmalıdır? / 23.01.2025
- ‘Sabrın sonu selamettir’ atasözüne güzel bir yaklaşım / 22.01.2025
- Görevin ve hizmetin kutlu olsun Fuat Şengül ağabey / 21.01.2025
- Ateşkes bahane, İsrail katliama devam edecektir / 20.01.2025
- Eğitimin açmazları / 18.01.2025
- Aile ocağı en kıymetli eğitim alanıdır / 17.01.2025
- Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar / 16.01.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025
- Kişi arkadaşının dini üzeredir / 25.01.2025
- Arkadaşlık ilişkileri nasıl olmalıdır? / 23.01.2025
- ‘Sabrın sonu selamettir’ atasözüne güzel bir yaklaşım / 22.01.2025
- Görevin ve hizmetin kutlu olsun Fuat Şengül ağabey / 21.01.2025
- Ateşkes bahane, İsrail katliama devam edecektir / 20.01.2025
- Eğitimin açmazları / 18.01.2025
- Aile ocağı en kıymetli eğitim alanıdır / 17.01.2025
- Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar / 16.01.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025