Faiz gibi, cinayet gibi, fuhuş gibi, taciz gibi, yalan gibi, adam kayırma gibi, devlet-millet-yetim malına, hakkına el uzatma gibi ne kadar kişi ve toplumları helak edecek günahlar varsa hepsi alenen işlenmeye daha beteri ise sıradan karşılanmaya başlandı. Bunlardan birisi de intiharlar.
Bakın, 15 yılda kayıtlara intihar olarak geçen ölü sayısı 45 binden fazla. Bu intiharların sebepleri arasında geçim zorluğu, işsizlik yani ekonomik sebepler ilk sırada yer alıyor.
Son istatistiklere göre günde 10'dan fazla kişi hayatına son veriyor ve sebeplerin ilk sırasında yine ekonomi var.
Tabi ki intihar çözüm değil. Tabi ki intihar hakkında inancımızın hükmü net. Ama bir başka gerçek de insanımız çaresiz, ümitsiz bırakılmış, ilgisiz kalmış, el uzatılmamış adeta nefis ve şeytanın kucağına itilmiş vaziyette.
İnancımızın hükümleri kitap kapakları arasında bırakılmış. Diyanet ve faiz olayını görüyorsunuz. Kızılay ve yardım paralarını okuyorsunuz. Bir yanda sefalet diğer yanda lüks ve şatafatı izliyorsunuz. Yöneticilerin, halktan ne kadar uzaklaştığı da ortada.
Birkaç ay önce İstanbul ve Antalya'da aile intiharları yaşandı. Kamu yöneticilerinin (muhtardan en tepeye) söz ve duruşları malumunuz.
Yine bir baba, 'çocuğuma okul pantolonu alamıyorsam yaşamanın bir anlamı yok" notuyla intihar etmişti.
Hiç kimsenin yüzü kızarmadı, kale bile almadılar. Hatta 20 yıl önce Ecevit'in önüne atılan yazar kasayı bugün bile kullanma acziyetindeki medyanın bir kesimi olayları hükümete karşı provokasyonlar olarak değerlendirmeye kalktı.
Geçen hafta Hatay'da benzer bir olay daha yaşandı. Bir baba, "çocuklarım aç, iş istiyorum anlamıyor musunuz?" diyerek kendini yaktı ve sonrasında öldü.
Hatay Valiliği: "Eşinden boşanmış ve uzaklaştırma cezası almıştır. Daha önce de kendini yakma teşebbüsünde bulunmuştur" dedi.
Ağrı Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi Selma Gökçen malum medyanın ve 18 yıllık tek parti iktidarının adeta sesi oldu ve dedi ki; "Kimse açlıktan kendini yakmaz. Öyle olsaydı Nijerya, Çad, Zambiya, Haiti, Madagaskar, Yemen ve Sierra Leone gibi ülkelerde insan kalmazdı. Böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez."
Peki, millet ne yer?
Türkiye'de kara listeye düşen, icralık olan vatandaş sayısının 12 buçuk milyon kişi olduğunu Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan Haziran ayında açıklamıştı. İşsizlik rakamlarını ise TÜİK açıklıyor.
Dramlar bitmiyor
Her gün haber bültenlerinde onlarca aile dramı izliyoruz. Baba 85 yaşında. Anne 80. Virane bir evde yaşıyorlar. Çocukları 57 yaşına ulaşmış ve yatalak. Yardım çığlığı atıyorlar.
Çocuğu gözleri önünde eriyor. Türkiye'de ilaç yok. Yurt dışından gelmesi lazım. SGK karşılamıyor, kendisi alamıyor. Ne yapsın bu anne?
Baba iş kazası geçirmiş, yatalak olmuş. Çocukları özürlü. Anne temizliğe gidiyor. Hangi birini daha yazayım.
Bir başka dram ise insan hayatının ucuzluğu. Bakın, 2019 yılında basına yansıyan 3 bin 623 silahlı şiddet olayında; 2 bin 211 kişi öldü, 3 bin 736 kişi de yaralandı.
Nerede sosyal devlet? Nerede kardeşlik, huzur, güven naraları atanlar?
Şöyle bir kıssa okumuştum; Bir gün halife, Behlül Dana Hazretlerine sorar: "Hırsızlık etmenin cezası nedir?"
Behlül Dana şöyle cevap verir; "Eğer hırsız, hırsızlık etmeyi kendine iş edinmişse eli kesilmelidir. Yok, eğer aç kaldığı için yapıyorsa, halifenin eli kesilmelidir."
Hisse alan var mı?
Yazımızı Sayın Cumhurbaşkanımızın 18 yıl önceki bir sözü ile bitirelim: "Vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, pazarlardan atık topluyorsa, meydanlar 'açız' diye bağırıyorsa, ev kirasını, elektriği, suyu ödeyemiyorsa, Ülkeyi bu hale mevcut hükümet getirmiştir."
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025