Unuttuğumuz dosyalar

Balığın hafızası dile düşeli çok oldu ama insanımızın hafızası da dile düşmüş vaziyette. Akşam sabahı, sabah akşamı hatırlamıyoruz. Ha! Bu unutkanlık yeme-içme cinsinden olsa hiç sorun değil. Ama bu unutkanlık, bu ilgisizlik kendimizin, ailemizin, milletimizin, devletimizin geleceğimizle ilgili. 

Bu unutkanlığımız öyle bir noktaya geldi ki, siyasetçiler birbirleri üzerinden adeta milletin hafızasıyla dalga geçiyorlar!

Kim FETÖ'cü, tartışması ortada. Neredeyse işi yazı-tura atmaya götürecekler. 

Peki, neden böyle oldu biliyor musunuz? Bizler unuttuğumuz için. Bizler zamanında sorgulama hakkımızı kullanmadığımız için.

Neleri unuttuğumuzu kısaca bir hatırlayalım mı. Hepsini değil bir kaçını karışık olarak yazacağım.

Bank Asya'nın kurdelesini beraberce kestiklerini unuttuk!

Şehir Üniversitesi kurdelesini de beraberce kestiklerini unuttuk!

'Birinci analar ağlanmasın' sürecini ve maaşlı akilleri unuttuk!

Oslo görüşmelerini hiç konuşmadığımız gibi, Dolmabahçe görüşmesini de hemen unuttuk!

"Sayın (!) Öcalan'a" takılıp kaldığımız için "Kandil-İmralı toplantılarını" irdelemeye fırsat verilmedi. Son mektubu ve Osman Öcalan'ı da unuttuk!

Bilmem kaç yıl önce açıklanan "1. demokratikleşme ve yargıda tarafsızlık ilkesi" paketlerinin meyvelerini görmeden, bilmem kaçıncı demokratikleşme ve yargıda tarafsızlık paketleriyle tanıştık. Haliyle demokrasi ve yargının tarafsızlığını da unuttuk!

Ergenekon Destanını unuttuğumuz için senaryo Ergenekon'a takıldık. Çok geçmedi yargılananları da, yargılayanları da, o sürecin savcılığına soyunanları da unuttuk!

Balyoz'u, şikeyi, Poyrazköy'ü kurgulayanları, mağdur olanları ve bu süreçleri iç siyasette kullananları da unuttuk!

Büyük Ortadoğu Projesi'ni, Medeniyetler İttifakı'nı, Arap Baharı'nı, bu süreçlerde katledilen Müslümanları ve bu süreçleri müdavimlerini de unuttuk!

Deniz Feneri e.v'yi unuttuk!

Mavi Marmara'yı, 12 şehidi, İsrailli yetkililer için mahkemenin verdiği kırmızı bülten kararını ve 20 milyon doları unuttuk!

17-25 Aralık'ı her yönüyle unuttuk! 

Zafer Çağlayan'ın; "Yüce Divan'a gidersek peşimizden Bilal Erdoğan da gelir" restini unuttuk!

Muammer Güler'in; "Yüce Divan'a gidersem benim de anlatacaklarım var" çıkışını unuttuk!

Erdoğan Bayraktar'ın; "Yüce Divan'a gidersem her şeyi açıklarım" sözünü de unuttuk!

15 Temmuz'u unutmadık. Amma, siyasi ayağı hâlâ neden bulunmadı, sorusunun cevabını merak etmeyi unuttuk!

Metal yorgunluğu ve bu yorgunluğa duçar olanları öğrendik. Ama neden yorulduklarını bir türlü öğrenemedik!

15 Temmuz başlığı altında rejim değişikliğini, KHK'larla devlet yönetilip Meclis'in işlevsiz hale getirilmesini de unuttuk!

FETÖ borsası başlığı gündeme girdi. Ama bu borsada işlem görenleri merak dahi etmeden unuttuk!

31 Mart yerel seçimlerini, "bir şey olmammışsa bile illaki bir şey olmuştur" sözünün tercümesini yapamadan unuttuk!

Yolsuzluk, haksızlık, usulsüzlük çıtasını çok yüksekte tuttuğumuz için Yenikapı'daki araçları kale almadık. Ardından gelen Haydarpaşa ihalesini de haliyle unuttuk!

"Mahvederizi" sineye çektik. Rahip Brunson'u, Deniz Yücel'i unuttuk. Malum mektuba da sinede yeni bir yer açtık!

Suriye ve diğer ülkelerden gelen mültecilerin ülkemizin siyasi-sosyal, ekonomik ve güvenliğimiz üzerine etkilerini konuşmak bir tarafa merak etmeyi bile unuttuk!

Yunan bayrağı çekilen 18 adamızı, Patriği, NATO ve AB'nin hasmane tavırlarını vs. hep unuttuk!

Yaptığımız tek şey siyasi parti liderlerinin birbirleriyle laf dalaşmalarıyla, okudukları şiirlerle, ayet ve hadis konulu söylemleriyle ve dünyaya meydan okuyan cümleleriyle avunmak. Ama unutmayın ki, unuttuklarımızın bedelini ödedik, ödüyoruz. Yarın daha da fazlasıyla ödeyeceğiz…