Ulusalcılığın ve vatanperverliğin tavan yaptığı bir süreçten geçiyoruz. BTP, muhteşem bir "vatanseverlik ve ulusalcılık çığırı" açtı. M.E.KOÇ'un yazısı...
Yüz "politik mevta" bir "diri" yapmazUlusalcılığın ve vatanperverliğin tavan yaptığı bir süreçten geçiyoruz. BTP, muhteşem bir "vatanseverlik ve ulusalcılık çığırı" açtı. Öyle ki, son zamanlarda adeta herkes ulusalcı?Ancak tam bu bağlamda çok ciddi bir "vaziyet alma" zarureti hasıl olmuştur.O "vaziyet" nedir, biliyor musunuz?Türk milletinin, "ulusalcı kılığına bürünmüş küresel güdümlü manevra"ları başa çıkartmasıdır.Son günlerde "düşük yoğunluklu gerilimlere AKP'nin mağdur pozisyonuna sokulması" ekseninde cereyan eden Cumhuriyet mitingleri, bu açıdan çok iyi tahlil edilmesi gerekmektedir.Paradoksa bakınız, Allah aşkına?Kürsüdeki paradoks?IMF ile işbirliğine AKP gibi aynen sürdüreceklerini ve ülkemizin yeraltı-yerüstü kaynaklarını hortumlamaya devam eden "küresel sermayedar"larla omuz omuza olacaklarını deklare eden CHP Genel Başkanı D. Baykal, meydanlarda "ulusalcı" haykırışlar yapıyor. Aynı nümayişlerde hemen Baykal'ın yanı başından vatandaşlara hitap eden Prof. Dr. Alparslan Işıklı ise, "İzmir limanı satıldı. Liman artık İzmir'e de, Türkiye'ye de kapatıldı!" diye feryat ediyor.Satılan vatanını, yağmalanan kaynak ve işletmelerini, birçok dahili ve harici tehditlerle karşı karşı bulunan devlet ve milletini korumak ve kollamak kararlığı ve samimiyeti ile Türk bayrağını kaparak meydanlara koşan samimi vatandaşlarımız ile onların önündeki kürsülerden haykıranların dünyaları, idealleri ve niyetleri çok ama çok farklıdır. Kürsünün önündeki halk ile üstündeki konuşmacılar arasındaki bu farklılığı koyun bir tarafa; kürsüdeki Baykal ile Işıklı'nın "duruş"u ve söylemleri bile taban tabana zıttır.Türk'ün dünyaya hediyesi?Halkımız, Kurtuluş savaşından henüz yeni çıkmış, hatta ayağında çarık dahi olmayan Türk milletinin gücünü ve kaynaklarını "milli iktisat yöntemleri"yle üretime ve milli kalkınmaya dönüştüren M. Kemal Atatürk'ün "yerli iktisat anlayışı"nı arzuluyor? BTP Genel Başkanı, "Milli Ekonomi Modeli" ile işte bu "yerli anlayış"ı "evrensel çapta bir bilimsel model" haline dönüştürdü; açlık-yoksulluk ve sömürü çarkları arasında kıvranan insanlığa, Türk milleti adına hediye etti.Bu ekonomi modelini gören, okuyan ve tahlil eden Batılı bilim adamları, "Güneş doğudan yükselmeye başladı" itirafını yapmaktan kendilerini alamıyorlar.Kimi köşe takımı liberal aydın ve besleme medyacılarımızın yaydığı gibi, bu anlayış, asla "dünyaya kapalı bir anlayış değil"dir."Cumhuriyetimize sahip çıkmak" ekseninde meydanlara inen vatandaşlarımız, böylesi yerli ekonomi çıkışının sevdalılarıdır, böyle bir milli kurtuluş özlemi içerisindedirler.Ama kürsüden nutuk atanların ne böyle bir idealleri, ne böyle bir hazırlıkları ne de böyle bir niyetleri var.Vatandaşlarımız kendi ayakları üstüne sağlam duran, dünyaya sırtını dönmeyen, bilakis üretim, ihracat ve finans rejimiyle "küresel dalgalar" karşısında dimdik durabilen, dışa karşı kendi vatandaşını, imalatçısını, köylüsünü, çiftçisini, tarım ve sanayi üreticisini koruyabilme yeteneği olan, bölgesinde ve dünyada aktif bir milli ekonomi modeli arzuluyor.Yüz "politik mevta" bir diri yapmaz?CHP'den DSP'ye, DYP'den ANAP'a, AKP'den bir başkasına böyle bir işi başaracak herhangi bir parti var mı? Veya bu partilerin hepsini bir araya getirsek, hepsi ittifak edip tek çatı altında olsalar, böylesi bir "milli ekonomi ve milli kalkınma adımı" atabilirler mi?Atamazlar? Vallahi atamazlar, billahi atamazlar.Politik mevta bunlar? Yüz tane "ölü"den bir "diri" çıkmaz ki?Niye mi? Çünkü projeleri yok, çareleri yok, hesap-kitapları yok.Zaten bu yüzden yapabildikleri tek iş, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Mili Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet projelerinden aşırmalar yaparak seçim sloganları üretmektir? Öyle de yapıyorlar.Böylesi BTP'den aşırma ve taşıma su ile değirmen döner mi?! Seçime dönük bu salt popülist söylemlerle, palyatif tedbirler veya pansuman yöntemlerle Türkiye kurtulur mu?El-cevap, kurtulamaz.Türkiye'nin BTP'den başkasını deneme lüksü yok?Türkiye'nin şu anki ne jeo-politik konumu, ne jeo-stratejik vaziyeti, ne teolojik ve teo-politik ahvali, ne içinde debelendiği "sürdürülebilir(!) borç batağı", ne ahtapot gibi ekonomimizi sarmalamış olan borç-faiz-borsa üçgeni, ne sosyal ve toplumsal dokumuz, ne de devlet ile millet arasında yeniden oluşturulmaya çalışılan uçurum, böylesi bir palyatif, aşırma veya pansuman tedbirlere Türkiye'yi kurtarmaya imkan tanımaz. Türkiye için kuşatıcı "milli bir ekonomi modeli", kuşatıcı "Sosyal Devlet-Milli Devlet" projesi şarttır.Böyle köklü, kuşatıcı, reel ve bilimsel modeli olan tek parti vardır; BTP'dir. Tek lider vardır; Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Dünya bilim adamları, Prof. Dr. Baş'a bu hakkı teslim etmiştir. Ne zaman bu hakkı, siviliyle-askeriyle, genciyle-ihtiyarıyla, kadını ile erkeği ile topyekun Türk milleti Prof. Dr. Baş'a teslim eder, BTP'yi "tek başına iktidar" yaparsa ise, o zaman Türkiye kurtulur, Türk milletinin yüzü güler. Önümüzdeki seçim, bu hakkı teslim etmek için belki "son fırsat"tır. Çünkü Türkiye ve bölgemiz üzerine iştah kabartanlar, "altın vuruş" diye ifade edilen "son vuruş"u yapmak için içten ve dıştan tüm elemanlarıyla seferber olmuşlardır? Bu sebeple artık Türk milletinin, hiçbir çözümü bulunmayan ve ecnebilerden devşirdikleri akıl ve desteklerle yürüyen politik tiyatroculara aldanma lüksü kalmamıştır. Böylesi bir hassas ve ciddi süreçte "Bu sefer BTP", "Arkadaş, bu sefer çözümü ve modeli olan Haydar Baş" diyenler, vatan borçlarını ödemiş olacaklardır.
Mehmet Emin KOÇ / meminkoc@yenimesaj.com.tr
Yüz "politik mevta" bir "diri" yapmazUlusalcılığın ve vatanperverliğin tavan yaptığı bir süreçten geçiyoruz. BTP, muhteşem bir "vatanseverlik ve ulusalcılık çığırı" açtı. Öyle ki, son zamanlarda adeta herkes ulusalcı?Ancak tam bu bağlamda çok ciddi bir "vaziyet alma" zarureti hasıl olmuştur.O "vaziyet" nedir, biliyor musunuz?Türk milletinin, "ulusalcı kılığına bürünmüş küresel güdümlü manevra"ları başa çıkartmasıdır.Son günlerde "düşük yoğunluklu gerilimlere AKP'nin mağdur pozisyonuna sokulması" ekseninde cereyan eden Cumhuriyet mitingleri, bu açıdan çok iyi tahlil edilmesi gerekmektedir.Paradoksa bakınız, Allah aşkına?Kürsüdeki paradoks?IMF ile işbirliğine AKP gibi aynen sürdüreceklerini ve ülkemizin yeraltı-yerüstü kaynaklarını hortumlamaya devam eden "küresel sermayedar"larla omuz omuza olacaklarını deklare eden CHP Genel Başkanı D. Baykal, meydanlarda "ulusalcı" haykırışlar yapıyor. Aynı nümayişlerde hemen Baykal'ın yanı başından vatandaşlara hitap eden Prof. Dr. Alparslan Işıklı ise, "İzmir limanı satıldı. Liman artık İzmir'e de, Türkiye'ye de kapatıldı!" diye feryat ediyor.Satılan vatanını, yağmalanan kaynak ve işletmelerini, birçok dahili ve harici tehditlerle karşı karşı bulunan devlet ve milletini korumak ve kollamak kararlığı ve samimiyeti ile Türk bayrağını kaparak meydanlara koşan samimi vatandaşlarımız ile onların önündeki kürsülerden haykıranların dünyaları, idealleri ve niyetleri çok ama çok farklıdır. Kürsünün önündeki halk ile üstündeki konuşmacılar arasındaki bu farklılığı koyun bir tarafa; kürsüdeki Baykal ile Işıklı'nın "duruş"u ve söylemleri bile taban tabana zıttır.Türk'ün dünyaya hediyesi?Halkımız, Kurtuluş savaşından henüz yeni çıkmış, hatta ayağında çarık dahi olmayan Türk milletinin gücünü ve kaynaklarını "milli iktisat yöntemleri"yle üretime ve milli kalkınmaya dönüştüren M. Kemal Atatürk'ün "yerli iktisat anlayışı"nı arzuluyor? BTP Genel Başkanı, "Milli Ekonomi Modeli" ile işte bu "yerli anlayış"ı "evrensel çapta bir bilimsel model" haline dönüştürdü; açlık-yoksulluk ve sömürü çarkları arasında kıvranan insanlığa, Türk milleti adına hediye etti.Bu ekonomi modelini gören, okuyan ve tahlil eden Batılı bilim adamları, "Güneş doğudan yükselmeye başladı" itirafını yapmaktan kendilerini alamıyorlar.Kimi köşe takımı liberal aydın ve besleme medyacılarımızın yaydığı gibi, bu anlayış, asla "dünyaya kapalı bir anlayış değil"dir."Cumhuriyetimize sahip çıkmak" ekseninde meydanlara inen vatandaşlarımız, böylesi yerli ekonomi çıkışının sevdalılarıdır, böyle bir milli kurtuluş özlemi içerisindedirler.Ama kürsüden nutuk atanların ne böyle bir idealleri, ne böyle bir hazırlıkları ne de böyle bir niyetleri var.Vatandaşlarımız kendi ayakları üstüne sağlam duran, dünyaya sırtını dönmeyen, bilakis üretim, ihracat ve finans rejimiyle "küresel dalgalar" karşısında dimdik durabilen, dışa karşı kendi vatandaşını, imalatçısını, köylüsünü, çiftçisini, tarım ve sanayi üreticisini koruyabilme yeteneği olan, bölgesinde ve dünyada aktif bir milli ekonomi modeli arzuluyor.Yüz "politik mevta" bir diri yapmaz?CHP'den DSP'ye, DYP'den ANAP'a, AKP'den bir başkasına böyle bir işi başaracak herhangi bir parti var mı? Veya bu partilerin hepsini bir araya getirsek, hepsi ittifak edip tek çatı altında olsalar, böylesi bir "milli ekonomi ve milli kalkınma adımı" atabilirler mi?Atamazlar? Vallahi atamazlar, billahi atamazlar.Politik mevta bunlar? Yüz tane "ölü"den bir "diri" çıkmaz ki?Niye mi? Çünkü projeleri yok, çareleri yok, hesap-kitapları yok.Zaten bu yüzden yapabildikleri tek iş, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Mili Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet projelerinden aşırmalar yaparak seçim sloganları üretmektir? Öyle de yapıyorlar.Böylesi BTP'den aşırma ve taşıma su ile değirmen döner mi?! Seçime dönük bu salt popülist söylemlerle, palyatif tedbirler veya pansuman yöntemlerle Türkiye kurtulur mu?El-cevap, kurtulamaz.Türkiye'nin BTP'den başkasını deneme lüksü yok?Türkiye'nin şu anki ne jeo-politik konumu, ne jeo-stratejik vaziyeti, ne teolojik ve teo-politik ahvali, ne içinde debelendiği "sürdürülebilir(!) borç batağı", ne ahtapot gibi ekonomimizi sarmalamış olan borç-faiz-borsa üçgeni, ne sosyal ve toplumsal dokumuz, ne de devlet ile millet arasında yeniden oluşturulmaya çalışılan uçurum, böylesi bir palyatif, aşırma veya pansuman tedbirlere Türkiye'yi kurtarmaya imkan tanımaz. Türkiye için kuşatıcı "milli bir ekonomi modeli", kuşatıcı "Sosyal Devlet-Milli Devlet" projesi şarttır.Böyle köklü, kuşatıcı, reel ve bilimsel modeli olan tek parti vardır; BTP'dir. Tek lider vardır; Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Dünya bilim adamları, Prof. Dr. Baş'a bu hakkı teslim etmiştir. Ne zaman bu hakkı, siviliyle-askeriyle, genciyle-ihtiyarıyla, kadını ile erkeği ile topyekun Türk milleti Prof. Dr. Baş'a teslim eder, BTP'yi "tek başına iktidar" yaparsa ise, o zaman Türkiye kurtulur, Türk milletinin yüzü güler. Önümüzdeki seçim, bu hakkı teslim etmek için belki "son fırsat"tır. Çünkü Türkiye ve bölgemiz üzerine iştah kabartanlar, "altın vuruş" diye ifade edilen "son vuruş"u yapmak için içten ve dıştan tüm elemanlarıyla seferber olmuşlardır? Bu sebeple artık Türk milletinin, hiçbir çözümü bulunmayan ve ecnebilerden devşirdikleri akıl ve desteklerle yürüyen politik tiyatroculara aldanma lüksü kalmamıştır. Böylesi bir hassas ve ciddi süreçte "Bu sefer BTP", "Arkadaş, bu sefer çözümü ve modeli olan Haydar Baş" diyenler, vatan borçlarını ödemiş olacaklardır.
Mehmet Emin KOÇ / meminkoc@yenimesaj.com.tr
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.