Türkiye'de kendilerine liberal denilen bir kesim var. Bunlar genellikle yazar, çizer, televizyoncu, profesör, dernekçi, vakıfçı ve siyasetçi gibi adlar altında faaliyet yaparlar. Liberaller, bütün düşüncelerini Batıdan alan, Türk millet ve devletini tamamen Batıya eklemleyen, Batının içinde güdümlü bir yere oturtan, batıdan tercüme kavramlarla kozmopolit, silik bir toplum inşa etmeye, milliyetsiz bir sürü üretmeye ve batının uydusu olan devletimsi bir şey kurmaya çalışan bir anlayışın temsilcileridir. Kendilerine ait özgün bir bilgi, yöntem, hedef ve programları yoktur. Akıl hocaları tamamen batılı filozof, düşünce ve siyaset adamlarıdır. Yerli ve millî damarları, kaynakları yoktur. Batı âlemindeki düşünce, bilgi, strateji, program üreten kişi ve kurumların tercüme bürosu gibi çalışırlar. Onlardan aldıkları kavramlarla bizi tanımlamaya ve yönlendirmeye uğraşırlar. Özgürlük, demokrasi, insan hakları, kültürel haklar, bilmem ne hakları deyip durdukları şeyler, aslında gerçek anlamlarından soyutlanmış, sadece Batı emperyalizminin Türk millî yapısını çözmek, dağıtmak, parçalamak, kapsayıcı Türk millî yapısını çatışmacı ve dışlayıcı kavmî yapılara dönüştürmek için kullandıkları kavramlardır.
Demokrasi, insan hakları gibi aslında iyi, güzel, faydalı, gerekli olan bu evrensel kavramları kendi aslî bağlamları içinde kullanmazlar. Bunların arkasına sığınarak millî Türk devlet ve millet yapısını parçalamayı amaçlarlar. Atatürk, milliyetçilik, Türklük değerlerine karşı alerjileri vardır. Mesela "Türk" demeyi ırkçılık olarak sunarlarken; ayrımcılık ve bölücülük içeriğiyle dolu olarak "Kürt sorunu" ve "Ermeni sorunu" gibi lafları demokrasi, özgürlük, insan hakları ve kültürel haklar bağlamı içinde kullanırlar.
Türkiye'de liberal olarak bilinenler, kozmopolitler, etnik siyasetçiler vs bu kavramlarla kendilerine Türk millî değerlerini aşındırıp ortadan kaldırmak, Türk milletinin ruhundan millî şuuru yok etmek, hatta Türk'e Türk düşmanlığı propagandası yapmak gibi bir misyon biçmişlerdir. Türk devletinin anayasasından Atatürk milliyetçiliğini ve Türk millî değerlerini tasfiye etmek amacındadırlar. Türk millet birliğini bozup iki milletli bir yapıya yani Türk-Kürt devlet ve millet yapısına döndürmek istemektedirler.
Emperyalist batıyla ağız birliği ederek, bağımsız bir Türk devleti kuran Atatürk'e doğrudan ya da dolaylı yollardan düşmanlık yaparlar. Türk ordusuna saldırarak onun gücünü kırmak, pasifize etmek, böylece Türk milletini, emperyalizm karşısında savunmasız bırakmak isterler. Türkiye'de sadece Türk yoktur, bilmem şu kadar etnik grup vardır deyip durmaları, Türklüğü etnik bir kan bağına indirgeyerek sosyolojik, kültürel ve siyasi kapsayıcılık işlevini ve anlamını boşaltmaya çalışırlar. Böylelikle kendi etnikçiliklerini Türklük üzerinden de meşrulaştırmaya çalışmaları hep bu anlayışlarının yansımalarıdır. Bunlar, yüce anlam, asil değer, sahih norm, kutsal inanç, soylu ahlak, arındırıcı feragat, Türk milletine mensubiyet duygusu ve bu milleti yüceltmek gibi manevî zenginliklerden yoksun, kozmopolit, ruhsuz, cesedini ayakta tutma, şımartma, besleyip cilalama amacından başka bir yaşama amacı olmayan, nefis perest, bireyci, menfaatçi, materyalist, anlık yaşayan bir kalabalık oluşturma misyonunun misyonerleridir. Kendilerine özgürlükçü liberal denilenlere, bilmem kaçıncı cumhuriyetçilere Türk'ün kendi kendini yönetebilme özgüvenini yok etme görevi verilmiştir. Aldıkları talimatlar doğrultusunda kuruldukları gazete köşelerinden, televizyon koltuklarından, üniversite kürsülerinden, şuradan buradan sürekli Türk milletine telkin ettikleri laflar aşağı yukarı şöyledir: "Siz kendi kendinizi yönetemeyecek, kendi vatanınızı idare edemeyecek, kendi devletinizi yürütemeyecek kadar akılsız, beceriksiz, bilgisiz adamlarsınız. Sizin bir efendiye ihtiyacınız var. O da Avrupa Birliği'dir, Amerika'dır, şudur budur. Anayasanızın, kanunlarınızın nasıl yapılmasına onlar karar verir. Sizin mebuslarınız da batıdan gelen siyasi talimatlar doğrultusunda yasal düzenleme ve uyum yapma memurlarıdır. Bu devirde bağımsız devlet ve millet olmaz. Dünya küçüldü, küçük bir köye döndü, siz batıdan, uygar dünyadan kopamazsınız, onlar ne derse onu yapmak zorundasınız; yoksa ayakta kalamazsınız, yaşama imkanınız olmaz. Hayatta kalmak istiyorsanız Batılı efendilerimizin talimatlarından zinhar ayrılmayınız."
Yine aynı anlayışa göre vatanımızdaki yer altı ve yer üstü, tabii ya da yapma bütün ekonomik değerlerimizi, bütün büyük işletmelerimizi, fabrikalarımızı, para getiren ve para dağıtan bütün kurumlarımızı yabancılara teslim etmek, dünyayla birlikte hareket etmek oluyor. Küresel dünyanın gerekleri oluyor. Paran varsa sen de al, sen niye almıyorsun, sen almazsan gavurun almasına bir şey diyemeyiz, oluyor. Paranın dini imanı olmaz, oluyor. Bu çağdaş dünyada artık sen ben mi var, hepimiz dünya vatandaşıyız, oluyor. Oluyor da oluyor. Böylece bunlara ekonomik, siyasi, kültürel vs. her anlamda Türk millî şuurunu, bağımsızlık ruhunu öldürme, yok etme görevi verilmiş. Onlar bu doğrultuda yoğun olarak çalışıyorlar.
Millî doğruluşumuzun temellerinden biri, öncelikle bizi her Allahın günü entelektüel gevezeliklerle kandırmaya çalışan, milletimiz katında hiçbir sosyal tabanı olmayan, ama iri basın yayın organlarını işgal etmiş, şunun bunun fonlarıyla semirmiş, kendilerine liberal denilen bu adamları iyi tanımak, çıkarmak istedikleri fitnelerin farkına varmak ve onların laflarına hiçbir şekilde yüz vermemek ve itibar etmemektir.
Demokrasi, insan hakları gibi aslında iyi, güzel, faydalı, gerekli olan bu evrensel kavramları kendi aslî bağlamları içinde kullanmazlar. Bunların arkasına sığınarak millî Türk devlet ve millet yapısını parçalamayı amaçlarlar. Atatürk, milliyetçilik, Türklük değerlerine karşı alerjileri vardır. Mesela "Türk" demeyi ırkçılık olarak sunarlarken; ayrımcılık ve bölücülük içeriğiyle dolu olarak "Kürt sorunu" ve "Ermeni sorunu" gibi lafları demokrasi, özgürlük, insan hakları ve kültürel haklar bağlamı içinde kullanırlar.
Türkiye'de liberal olarak bilinenler, kozmopolitler, etnik siyasetçiler vs bu kavramlarla kendilerine Türk millî değerlerini aşındırıp ortadan kaldırmak, Türk milletinin ruhundan millî şuuru yok etmek, hatta Türk'e Türk düşmanlığı propagandası yapmak gibi bir misyon biçmişlerdir. Türk devletinin anayasasından Atatürk milliyetçiliğini ve Türk millî değerlerini tasfiye etmek amacındadırlar. Türk millet birliğini bozup iki milletli bir yapıya yani Türk-Kürt devlet ve millet yapısına döndürmek istemektedirler.
Emperyalist batıyla ağız birliği ederek, bağımsız bir Türk devleti kuran Atatürk'e doğrudan ya da dolaylı yollardan düşmanlık yaparlar. Türk ordusuna saldırarak onun gücünü kırmak, pasifize etmek, böylece Türk milletini, emperyalizm karşısında savunmasız bırakmak isterler. Türkiye'de sadece Türk yoktur, bilmem şu kadar etnik grup vardır deyip durmaları, Türklüğü etnik bir kan bağına indirgeyerek sosyolojik, kültürel ve siyasi kapsayıcılık işlevini ve anlamını boşaltmaya çalışırlar. Böylelikle kendi etnikçiliklerini Türklük üzerinden de meşrulaştırmaya çalışmaları hep bu anlayışlarının yansımalarıdır. Bunlar, yüce anlam, asil değer, sahih norm, kutsal inanç, soylu ahlak, arındırıcı feragat, Türk milletine mensubiyet duygusu ve bu milleti yüceltmek gibi manevî zenginliklerden yoksun, kozmopolit, ruhsuz, cesedini ayakta tutma, şımartma, besleyip cilalama amacından başka bir yaşama amacı olmayan, nefis perest, bireyci, menfaatçi, materyalist, anlık yaşayan bir kalabalık oluşturma misyonunun misyonerleridir. Kendilerine özgürlükçü liberal denilenlere, bilmem kaçıncı cumhuriyetçilere Türk'ün kendi kendini yönetebilme özgüvenini yok etme görevi verilmiştir. Aldıkları talimatlar doğrultusunda kuruldukları gazete köşelerinden, televizyon koltuklarından, üniversite kürsülerinden, şuradan buradan sürekli Türk milletine telkin ettikleri laflar aşağı yukarı şöyledir: "Siz kendi kendinizi yönetemeyecek, kendi vatanınızı idare edemeyecek, kendi devletinizi yürütemeyecek kadar akılsız, beceriksiz, bilgisiz adamlarsınız. Sizin bir efendiye ihtiyacınız var. O da Avrupa Birliği'dir, Amerika'dır, şudur budur. Anayasanızın, kanunlarınızın nasıl yapılmasına onlar karar verir. Sizin mebuslarınız da batıdan gelen siyasi talimatlar doğrultusunda yasal düzenleme ve uyum yapma memurlarıdır. Bu devirde bağımsız devlet ve millet olmaz. Dünya küçüldü, küçük bir köye döndü, siz batıdan, uygar dünyadan kopamazsınız, onlar ne derse onu yapmak zorundasınız; yoksa ayakta kalamazsınız, yaşama imkanınız olmaz. Hayatta kalmak istiyorsanız Batılı efendilerimizin talimatlarından zinhar ayrılmayınız."
Yine aynı anlayışa göre vatanımızdaki yer altı ve yer üstü, tabii ya da yapma bütün ekonomik değerlerimizi, bütün büyük işletmelerimizi, fabrikalarımızı, para getiren ve para dağıtan bütün kurumlarımızı yabancılara teslim etmek, dünyayla birlikte hareket etmek oluyor. Küresel dünyanın gerekleri oluyor. Paran varsa sen de al, sen niye almıyorsun, sen almazsan gavurun almasına bir şey diyemeyiz, oluyor. Paranın dini imanı olmaz, oluyor. Bu çağdaş dünyada artık sen ben mi var, hepimiz dünya vatandaşıyız, oluyor. Oluyor da oluyor. Böylece bunlara ekonomik, siyasi, kültürel vs. her anlamda Türk millî şuurunu, bağımsızlık ruhunu öldürme, yok etme görevi verilmiş. Onlar bu doğrultuda yoğun olarak çalışıyorlar.
Millî doğruluşumuzun temellerinden biri, öncelikle bizi her Allahın günü entelektüel gevezeliklerle kandırmaya çalışan, milletimiz katında hiçbir sosyal tabanı olmayan, ama iri basın yayın organlarını işgal etmiş, şunun bunun fonlarıyla semirmiş, kendilerine liberal denilen bu adamları iyi tanımak, çıkarmak istedikleri fitnelerin farkına varmak ve onların laflarına hiçbir şekilde yüz vermemek ve itibar etmemektir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015