Bir taraftan AB'nin üst düzey yetkilileri AB'nin dağıldığını itiraf ediyorlar, bir taraftan AB ülkeleri AB'den ayrılmayı yüksek sesle dile getiriyorlar; diğer taraftan da batan AB Türkiye'yi dışlamaya devam ediyor.
Avrupalı Hıristiyan Demokratlar, AB içinde yapısal değişiklikler öngören 'AB'nin geleceğine dair' beş maddelik bir taslak hazırladı ve bu taslakta, AB'nin geleceğinde 'tam üye' Türkiye'ye yer olmadığı belirtiliyor. Taslakta şu ifadeler geçiyor:
"Sadece coğrafi açıdan büyük bölümü Avrupa'da yer alan ülkeler AB'ye üye olabilir."
"Türkiye AB'ye tam üye olmaz, bu hem AB hem de Türkiye için 'kritik' olur."
"Türkiye AB'ye tam üye değil, AB çevresinde, 'AB ile partner ülkeler zincirinin bir halkası' olabilir."
Hazırlanan bu taslak, 1999'dan bu yana tam üyeliğe aday olduğumuz, 2005'ten bu yana da tam üyelik için müzakereler yürüttüğümüz AB'nin kapısının bize kapalı olduğunu net olarak gösteriyor.
Peki, farz-ı muhal kapısı açık olsaydı bir anlamı var mıydı? Elbette yok, çünkü AB dağılıyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz, AB'li liderler de üstü üste itiraf ediyorlar.
Almanya Başbakan Yardımcısı, Başbakan Angela Merkel'in Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinin iktidar ortağı olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) lideri Sigmar Gabriel, Avrupa Birliğinin geleceğine ilişkin yaptığı açıklamada, "birliğin dağılmak üzere olduğunu" vurguladı.
Der Spiegel dergisine konuşan Gabriel, Fransa ve İtalya gibi ülkelerin mali açıklarını azaltmaya yönelik çabalarının Avrupa'yı siyasi risklerle karşı karşıya bıraktığını açıkladı.
Daha önce de ekonomi bakanlığı yapan Gabriel, muhafazakarların yatırımdan çok mali disipline önem vermesinin Avrupa ülkelerinde aşırı sağcı liderlerin başa gelmesinde etkili olduğunu açıklarken, artık AB'nin parçalanamaz bir bütün olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti.
Gabriel, Almanya'nın Euro bölgesinde kemer sıkma politikaları konusundaki ısrarının, Avrupa'yı her zamankinden daha fazla bölünmüş hale getirdiğini açıkladı.
23 Haziran'da gerçekleştirilen referandumla İngiltere'nin Brexit, yani AB'den ayrılma kararı alması AB ülkeleri için önemli ve pratik bir örnek teşkil etti.
Hatta İngiltere bu kararı, karşılaşacağı zararı hesaba katarak verdi. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel, Londra'daki finans sektöründe 30 bin kişinin işine son verileceğini, 1,8 trilyon euroluk iş hacmine darbe vuracağını belirtti.
İngiltere, AB'den ayrılmaması durumunda daha büyük bedeller ödeyeceğini bildiği için, zararın neresinden dönersek kardır mantığıyla olaya bakıyor. Bu aşamadan sonra AB'de kalmak, batan AB gemisiyle tamamen batmak anlamına geliyor.
Uzmanlar İngiltere'den sonra AB'den ayrılacak olan ülkenin İtalya olduğunu ifade ediyorlar.
İtalya'nın AB'de kalmasını isteyen İtalyan Başbakan Renzi, ülkesini anayasa değişikliği referandumuna götürdü ama büyük bir mağlubiyetle karşılaştı. Bunun üzerine, tıpkı Brexit referandumunda istediği neticeyi alamayan İngiltere Başbakanı David Cameron gibi istifa etmek zorunda kaldı.
Erken seçime gidilecek olan İtalya'da iktidarın en güçlü adayı Beppe Grillo liderliğindeki 5 Yıldız Hareketi?
Anayasa değişikliğine şiddetle karşı çıkan Grillo'nun Renzi'nin ardından başbakanlık koltuğuna oturacak kişi olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Sadece 7 yıl önce kurulan 5 Yıldız Hareketi'nin önde gelen isimleri arasında, son yerel seçimlerde başkent Roma'nın belediye başkanlığını kazanan Virginia Raggi de bulunuyor.
Grillo ve Raggi'nin en büyük hedefi ise İtalya'yı AB'den ayırmak?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar öncesinden öngördüğü, "AB, Türkiye'yi asla almayacak" ve "AB 15 yıl içinde dağılacak" öngörülerini bugün bütün gerçekliğiyle yaşıyoruz.
Türkiye çaresiz değil, doğru karar verdiği takdirde asla yalnız kalmaz.
Bugün Türkiye'ye AB'den, ABD'den, NATO'dan çok daha fazla imkanlar sunan, karşılıklı ilişkileri, menfaatleri gözeten BRICS, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Avrasya Birliği gibi birlikler var.
Ama batan AB'de ısrarı olursak BRICS'e, bize zerre menfaati olmayan NATO'da ısrarcı olursak ŞİÖ'ye girebilmemiz mümkün değil.
Siyasilerimiz, Astana süreciyle yaşadığımız gerçekleri de dikkate alarak doğru karar vermeleri gerekmektedir.
Avrupalı Hıristiyan Demokratlar, AB içinde yapısal değişiklikler öngören 'AB'nin geleceğine dair' beş maddelik bir taslak hazırladı ve bu taslakta, AB'nin geleceğinde 'tam üye' Türkiye'ye yer olmadığı belirtiliyor. Taslakta şu ifadeler geçiyor:
"Sadece coğrafi açıdan büyük bölümü Avrupa'da yer alan ülkeler AB'ye üye olabilir."
"Türkiye AB'ye tam üye olmaz, bu hem AB hem de Türkiye için 'kritik' olur."
"Türkiye AB'ye tam üye değil, AB çevresinde, 'AB ile partner ülkeler zincirinin bir halkası' olabilir."
Hazırlanan bu taslak, 1999'dan bu yana tam üyeliğe aday olduğumuz, 2005'ten bu yana da tam üyelik için müzakereler yürüttüğümüz AB'nin kapısının bize kapalı olduğunu net olarak gösteriyor.
Peki, farz-ı muhal kapısı açık olsaydı bir anlamı var mıydı? Elbette yok, çünkü AB dağılıyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz, AB'li liderler de üstü üste itiraf ediyorlar.
Almanya Başbakan Yardımcısı, Başbakan Angela Merkel'in Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinin iktidar ortağı olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) lideri Sigmar Gabriel, Avrupa Birliğinin geleceğine ilişkin yaptığı açıklamada, "birliğin dağılmak üzere olduğunu" vurguladı.
Der Spiegel dergisine konuşan Gabriel, Fransa ve İtalya gibi ülkelerin mali açıklarını azaltmaya yönelik çabalarının Avrupa'yı siyasi risklerle karşı karşıya bıraktığını açıkladı.
Daha önce de ekonomi bakanlığı yapan Gabriel, muhafazakarların yatırımdan çok mali disipline önem vermesinin Avrupa ülkelerinde aşırı sağcı liderlerin başa gelmesinde etkili olduğunu açıklarken, artık AB'nin parçalanamaz bir bütün olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti.
Gabriel, Almanya'nın Euro bölgesinde kemer sıkma politikaları konusundaki ısrarının, Avrupa'yı her zamankinden daha fazla bölünmüş hale getirdiğini açıkladı.
23 Haziran'da gerçekleştirilen referandumla İngiltere'nin Brexit, yani AB'den ayrılma kararı alması AB ülkeleri için önemli ve pratik bir örnek teşkil etti.
Hatta İngiltere bu kararı, karşılaşacağı zararı hesaba katarak verdi. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel, Londra'daki finans sektöründe 30 bin kişinin işine son verileceğini, 1,8 trilyon euroluk iş hacmine darbe vuracağını belirtti.
İngiltere, AB'den ayrılmaması durumunda daha büyük bedeller ödeyeceğini bildiği için, zararın neresinden dönersek kardır mantığıyla olaya bakıyor. Bu aşamadan sonra AB'de kalmak, batan AB gemisiyle tamamen batmak anlamına geliyor.
Uzmanlar İngiltere'den sonra AB'den ayrılacak olan ülkenin İtalya olduğunu ifade ediyorlar.
İtalya'nın AB'de kalmasını isteyen İtalyan Başbakan Renzi, ülkesini anayasa değişikliği referandumuna götürdü ama büyük bir mağlubiyetle karşılaştı. Bunun üzerine, tıpkı Brexit referandumunda istediği neticeyi alamayan İngiltere Başbakanı David Cameron gibi istifa etmek zorunda kaldı.
Erken seçime gidilecek olan İtalya'da iktidarın en güçlü adayı Beppe Grillo liderliğindeki 5 Yıldız Hareketi?
Anayasa değişikliğine şiddetle karşı çıkan Grillo'nun Renzi'nin ardından başbakanlık koltuğuna oturacak kişi olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Sadece 7 yıl önce kurulan 5 Yıldız Hareketi'nin önde gelen isimleri arasında, son yerel seçimlerde başkent Roma'nın belediye başkanlığını kazanan Virginia Raggi de bulunuyor.
Grillo ve Raggi'nin en büyük hedefi ise İtalya'yı AB'den ayırmak?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar öncesinden öngördüğü, "AB, Türkiye'yi asla almayacak" ve "AB 15 yıl içinde dağılacak" öngörülerini bugün bütün gerçekliğiyle yaşıyoruz.
Türkiye çaresiz değil, doğru karar verdiği takdirde asla yalnız kalmaz.
Bugün Türkiye'ye AB'den, ABD'den, NATO'dan çok daha fazla imkanlar sunan, karşılıklı ilişkileri, menfaatleri gözeten BRICS, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Avrasya Birliği gibi birlikler var.
Ama batan AB'de ısrarı olursak BRICS'e, bize zerre menfaati olmayan NATO'da ısrarcı olursak ŞİÖ'ye girebilmemiz mümkün değil.
Siyasilerimiz, Astana süreciyle yaşadığımız gerçekleri de dikkate alarak doğru karar vermeleri gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025