Yeni dünya düzeninin getirdiği düzensizliğin son yansımalarını İstanbul'da yaşadık.
Endonezya, Fas ve Suudi Arabistan'dan sonra İstanbul.
Neve Şalom ve Beth İsrael sinagoglarında patlatılan ve onlarca vatandaşımızın ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına neden olan çirkin saldırılar tüm dünyaca kınandı.
Özellikle son on yılda artış gösteren ve Yahudi orijinli sivil ve kamu alanlarına düzenlenen saldırıları iyi irdelemek lazım.
1990'da Birinci Körfez harekatı sırasında ABD Başkanı George Bush tarafından ortaya atılan Yeni Dünya Düzeni, o yıllardan günümüze dünyaya bir düzen veremedi. Bırakın mevcut statükoyu, dünya barışı, son on yıllık süreçte insanlık adına hiçbir kazanım elde edemedi.
Körfez Harekatı'nda yüzlerce sivil öldürüldü, Bosna-Hersek'te binlerce Müslüman can verdi, Afganistan'da çoluk çocuk denmeden bombalar yağdırıldı, Irak'ta, Filistin'de diğer coğrafyalarda da insanlar ölmeye/öldürülmeye devam ediyor.
Dünya barışını tesis adına ortaya atılan sözde adımlar ve nutuklarsa çözümü daha da zorlaştırıyor.
Son on yıllık siyasal sürece damgasını vuran ve dünyanın jandarmalığını temsil eden Amerikan patentli Yeni Dünya Düzeni kuramı bugün Oğul Bush eliyle temsil ediliyor.
Kendi halkınca zekası alay konusu edilen, en yakın müttefiki İngilizler tarafından Aptal olarak nitelendirilen, Hristiyanlık öğretisini temel edinerek Mesihi açıklamalarda bulunan, kurtarıcı olduğunu söyleyerek Haçlı seferlerine kendini hazırlayan bir başkan.
İstanbul'daki çirkin saldırıyı kınayan ve yardım talebinde bulunan Başkan Bush, terörle sonuna kadar savaşacaklarının altını çizdi.
Terörün hiçbir türü hiç kimse tarafından elbette tasvip edilemez. Sivil hedeflere yönelik, misilleme nitelikli tedhişçilik faaliyetlerinin biran evvel engellenmesi gerekiyor.
Bu, asıl hedef olmalı ve olmak da zorunda. Hiçbir ülkenin de bu konuda taviz vermemesi gerekiyor.
Teröre taviz vermemekle beraber asıl ve öncelikli prensip; ona ortam hazırlamamak.
Teröre ortam hazırlamamak...
Ne yazık ki bu konuda aktif bir politika uygulanamıyor. Başta ABD olmak üzere Avrupa'daki çoğu ülke ve uluslararası kuruluşların bu konudaki uygulamaları yetersiz.
Avrupa ülkeleri PKK-KADEK terör örgütüne sempati besliyorlar.
Başkan Bush ve kadrosu yaptıkları ve ardına gizlendikleri İslami kurumları hedef alan söylemlerinden geri adım atmaktan uzaklar.
Ortadoğu ve Asya'daki dini çatışmalarda Avrupa ülkeleri açık açık taraf tutuyorlar.
Göstermelik barış adımları atılırken bataklıkların kurutulması adına net bir fiil yok.
Terör eylemlerine es geçmek demek ona ümit vermek demek.
Kurutulamayan bataklıklardaki sinekler de bir zaman sonra geliyor ve sizi evinizin içinde ısırıyor.
Newyork'ta, Londra'da, Paris'te...
İstanbul'daki saldırılara bu gözle bakmak lazım.
Saldırıyı yapmak kadar o saldırılara zemin hazırlayanlar da o derece suçlu.
Bush'un da, Avrupa'nın da bunda payı var.
Endonezya, Fas ve Suudi Arabistan'dan sonra İstanbul.
Neve Şalom ve Beth İsrael sinagoglarında patlatılan ve onlarca vatandaşımızın ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına neden olan çirkin saldırılar tüm dünyaca kınandı.
Özellikle son on yılda artış gösteren ve Yahudi orijinli sivil ve kamu alanlarına düzenlenen saldırıları iyi irdelemek lazım.
1990'da Birinci Körfez harekatı sırasında ABD Başkanı George Bush tarafından ortaya atılan Yeni Dünya Düzeni, o yıllardan günümüze dünyaya bir düzen veremedi. Bırakın mevcut statükoyu, dünya barışı, son on yıllık süreçte insanlık adına hiçbir kazanım elde edemedi.
Körfez Harekatı'nda yüzlerce sivil öldürüldü, Bosna-Hersek'te binlerce Müslüman can verdi, Afganistan'da çoluk çocuk denmeden bombalar yağdırıldı, Irak'ta, Filistin'de diğer coğrafyalarda da insanlar ölmeye/öldürülmeye devam ediyor.
Dünya barışını tesis adına ortaya atılan sözde adımlar ve nutuklarsa çözümü daha da zorlaştırıyor.
Son on yıllık siyasal sürece damgasını vuran ve dünyanın jandarmalığını temsil eden Amerikan patentli Yeni Dünya Düzeni kuramı bugün Oğul Bush eliyle temsil ediliyor.
Kendi halkınca zekası alay konusu edilen, en yakın müttefiki İngilizler tarafından Aptal olarak nitelendirilen, Hristiyanlık öğretisini temel edinerek Mesihi açıklamalarda bulunan, kurtarıcı olduğunu söyleyerek Haçlı seferlerine kendini hazırlayan bir başkan.
İstanbul'daki çirkin saldırıyı kınayan ve yardım talebinde bulunan Başkan Bush, terörle sonuna kadar savaşacaklarının altını çizdi.
Terörün hiçbir türü hiç kimse tarafından elbette tasvip edilemez. Sivil hedeflere yönelik, misilleme nitelikli tedhişçilik faaliyetlerinin biran evvel engellenmesi gerekiyor.
Bu, asıl hedef olmalı ve olmak da zorunda. Hiçbir ülkenin de bu konuda taviz vermemesi gerekiyor.
Teröre taviz vermemekle beraber asıl ve öncelikli prensip; ona ortam hazırlamamak.
Teröre ortam hazırlamamak...
Ne yazık ki bu konuda aktif bir politika uygulanamıyor. Başta ABD olmak üzere Avrupa'daki çoğu ülke ve uluslararası kuruluşların bu konudaki uygulamaları yetersiz.
Avrupa ülkeleri PKK-KADEK terör örgütüne sempati besliyorlar.
Başkan Bush ve kadrosu yaptıkları ve ardına gizlendikleri İslami kurumları hedef alan söylemlerinden geri adım atmaktan uzaklar.
Ortadoğu ve Asya'daki dini çatışmalarda Avrupa ülkeleri açık açık taraf tutuyorlar.
Göstermelik barış adımları atılırken bataklıkların kurutulması adına net bir fiil yok.
Terör eylemlerine es geçmek demek ona ümit vermek demek.
Kurutulamayan bataklıklardaki sinekler de bir zaman sonra geliyor ve sizi evinizin içinde ısırıyor.
Newyork'ta, Londra'da, Paris'te...
İstanbul'daki saldırılara bu gözle bakmak lazım.
Saldırıyı yapmak kadar o saldırılara zemin hazırlayanlar da o derece suçlu.
Bush'un da, Avrupa'nın da bunda payı var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005