AB Türkiye'den Kıbrıs'ı, Ege'yi, Kuzeydoğuyu (Ermenistan) Güneydoğuyu (Kürdistan) Karadeniz'i (Pontus), İstanbul'u hülasa tüm topraklarımızı istiyor. Hedef bu milletin Anadolu'dan sürülmesidir. AB; Türkiye'nin bölünmesini kolaylaştıracak şekilde insan hakkı, özgürlük, demokrasi talepleri konusunda çok ısrarcı hareket etmektedir. AB ve ABD yeni azınlık oluşturma ve bunlar üzerinden Türkiye'yi bölme hususunda kaşıma ve kışkırtma konusunda elinden gelen her şeyi yapıyor. İMF kanalıyla Türkiyei, abluka altına alınarak dünya'nın en borçlu ülkelerinden biri haline getirildi ve ekonomik olarak batırıldı.Türkiye'nin kapana sıkıştırıldığını görmek için çok akıllı olmaya gerek yoktur. Türkiye, AB sürecinde iradesi olmayan bir ülke haline getirildi. Adeta her söyleneni yerine getirme zorunluluğu olan bir hükümet tarafından yönetiliyor. Hükümetin tek korkusu bu durumun milletten nasıl gizleneceğidir. Bunun formülü de bulundu: Ekranlarda dış isteklere karşı bir sert çıkış ve ardından bütün istekleri yumuşak bir üslupla kabul ediş. Mesela zina yasası, AB sürecinde serbest dolaşımın olmayışı, ucu açık bir müzakere, kalıcı kısıtlamalar, hazmetme kapasitesi vs. Bu vb. konular her gündeme geldiğinde, bunu asla kabul edemeyiz diyen hükümet şuanda bütün bu konuları kabul etmiş durumda. AKP hükümeti ne olursa olsun AB'ne girelim arzusunda. Bunun için bizden ne istenirse yerine getirelim düşüncesinde. AB'de Türkiye'den ne alabilirsek alalım ancak halkını almayalım mantığını güdüyor. Türkiye kendi hedefi için bir kelime metne sokamadı. Buna karşılık AB kendi hedefini yani Türkiye'yi almamak için her istediğini metne koydu. Hazmetme kapasitesi, ucu açık bir müzakere süreci, Kalıcı kısıtlamalar vb. konular imtiyazlı ortaklığı bile aşan maddelerdir. Hükümet imtiyazlı ortaklığı kabul etmeyiz çıkışına rağmen bu maddeleri kabul ediverdi. Üstelik zafer kazanmış edası ile.ABD ve AB'ye göre; Kıbrıs Rumlara aittir. Ada'nın tamamını Rumlar temsil ediyor. AB'ne bütün Kıbrıs'ı temsilen alınmıştır. Bunun manası; KKTC devleti diye bir devlet yoktur. Türkler Kıbrıs'ta azınlıktır. Annan planındaki ısrar bu durumu resmileştirecek hususların o planda yer almasından kaynaklanıyor. Kıbrıs'ın gitmesi önemsenmiyor, milletin fark etmesinden korkuluyor. Annan planındaki en önemli husus meclis'in oluşumunda ağırlığın ezici bir çoğunlukta Rumlarda olmasıdır. Anlaşılamayan konu; bu ezici çoğunluk kaç yıl sonra ortaya çıksın meselesi ile ilgilidir.En önemli sorun AB ve ABD'yi, bu açık niyet ve fiillerine rağmen doğal müttefik ve kurtuluş kapısı gören anlayıştan hala memleket yararına bir şeyin beklenmesidir.Topraklarımızda gözü olanlarla beraber hareket edenlere ne ad verildiğini bilmeyeniniz yoktur...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012