Teravih namazı ihmale gelmez
Bazı kimselerin hafife alarak teravih namazını ihmal etmelerine rağmen, akıl ve izan sahipleri için Efendimizin sünnetinde, teravih kılmaya teşvik vardır
28.03.2024 00:32:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Bildiğiniz gibi Peygamber Efendimiz, "Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluştur" buyurarak bizlere ikazlarda bulunmuştur.
Değerli okurlarımız, Ramazan'ın yarısını geçmiş durumdayız, sayılı günler çabuk geçiyor. Her zaman yaşanılan aynı durumdur. Geldi gelecek derken bir de bakarsınız ki sayılı günler gelmiş geçmiş...
Bu yazımızda Ramazan ayına mahsus bir namaz olan teravih namazı hakkında bilgileri kaynaklardan aktarmak istedik.
Resûlullah (s.a.a.) Ramazan'da mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da O'nunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tâbi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hazreti Muhammed (s.a.a.) mescide gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resûlullah (s.a.a.) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaate şöyle buyurdu: "Sizin cemaatle teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak Ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım." (Buharî, Teheccud, 57).
Bazı kimselerin hafife alarak teravih namazını kılmakta ihmallik etmesine rağmen, akıl ve izan sahipleri için Efendimizin bu davranışında, teravih kılmaya teşvik olduğu işareti vardır. Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer'in (r.a.) uygulamasına dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekât olarak cemaatle kılınmasına karşı çıkmadı. (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126).
Diğer yandan Abdullah b. Abbas'ın (r.a.) Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldığı ve arkasından da üç rekât vitir namazını kıldığı rivayet edilmiştir.
İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer'in (r.a.) bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: "Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekât kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed'in (s.a.a.) bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır." (et Tahtavî, Haşiye, 334).
Bu bilgiler ışığında akl-ı selim düşünen Müslüman, sadece Ramazan ayına mahsus olan teravih namazlarını da ihmal etmemelidir.
İçinde çok kıymetli sırlar ve hazineler saklı olan şeyler, ancak erbabınca ve kişinin gayretince öğrenilir. Teravih namazı da bu neviden bir ibadettir. Allah (c.c.) ibadetlerimizin, dört teravih namazının ve bu sayede Peygamberimizin müjdesinin; "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" sırrına ermeyi nasip eylesin.
Değerli okurlarımız, Ramazan'ın yarısını geçmiş durumdayız, sayılı günler çabuk geçiyor. Her zaman yaşanılan aynı durumdur. Geldi gelecek derken bir de bakarsınız ki sayılı günler gelmiş geçmiş...
Bu yazımızda Ramazan ayına mahsus bir namaz olan teravih namazı hakkında bilgileri kaynaklardan aktarmak istedik.
Resûlullah (s.a.a.) Ramazan'da mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da O'nunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tâbi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hazreti Muhammed (s.a.a.) mescide gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resûlullah (s.a.a.) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaate şöyle buyurdu: "Sizin cemaatle teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak Ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım." (Buharî, Teheccud, 57).
Bazı kimselerin hafife alarak teravih namazını kılmakta ihmallik etmesine rağmen, akıl ve izan sahipleri için Efendimizin bu davranışında, teravih kılmaya teşvik olduğu işareti vardır. Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer'in (r.a.) uygulamasına dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekât olarak cemaatle kılınmasına karşı çıkmadı. (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126).
Diğer yandan Abdullah b. Abbas'ın (r.a.) Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldığı ve arkasından da üç rekât vitir namazını kıldığı rivayet edilmiştir.
İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer'in (r.a.) bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: "Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekât kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed'in (s.a.a.) bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır." (et Tahtavî, Haşiye, 334).
Bu bilgiler ışığında akl-ı selim düşünen Müslüman, sadece Ramazan ayına mahsus olan teravih namazlarını da ihmal etmemelidir.
İçinde çok kıymetli sırlar ve hazineler saklı olan şeyler, ancak erbabınca ve kişinin gayretince öğrenilir. Teravih namazı da bu neviden bir ibadettir. Allah (c.c.) ibadetlerimizin, dört teravih namazının ve bu sayede Peygamberimizin müjdesinin; "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" sırrına ermeyi nasip eylesin.