Prof. Dr. Haydar Baş hocamı eserleriyle tanıdım. Her eserini günlerce aç kalmış bir insanın her türlü yiyeceğin olduğu bir masaya oturduğunda duyduğu iştah ile okudum. Okudukça acıktım, acıktıkça okudum. Bütün konuşmalarını, açıklamalarını, yazılarını bütün dikkatimle takip etmeye çalıştım.
Ve anladım ki! Prof. Dr. Haydar Baş 73 yıllık bir ömrünü tek amaç, hedef için yaşamış. O hedefi Yüce Allah (c.c) kitabı keriminde şöyle gösteriyor; "Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur." (Tevbe, 72)
Hocamınız bütün hedefi, amacı bu idi, Allah rızasına ulaşmak, nail olmak idi.
Allah rızasına nasıl ulaşılır? Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'in hayatına baktığımızda bu sorunun cevabı karşımıza çıkar.
Ahlak, ibadet, cömertlik, sevgi, saygı, hoşgörü, güler yüzlülük, iyilik, vefa, sebat, sabır, dua, yardımseverlik gibi ne kadar iyi hal, iyi huy varsa Onlar mükemmel insan profilini hayata geçirdiler.
Prof. Dr. Haydar Baş'ta, o kaynaktan beslendiği için bütün bu üstün vasıfları şahsında sergiledi.
Tabi bu üstün vasıfları şahsiyetlerinde hayata geçirenler ki, başta Peygamberimiz, Ehl-i Beyt'i ve Peygamberler olmak üzere bütün arifi billah insanlar zulme maruz kaldı, çileler çekti.
Muhterem Hocamın hayatı da bu hedef üzerinde çile ve kendisine yapılan zulme karşı mücadele ve sabır ile geçti.
Ama o duruşundan zerre taviz vermedi. İslam, dedi. Hz. Peygamber, dedi. Ehl-i Beyt, dedi. Devlet, dedi. Millet, dedi. Bayrak, dedi.
Siyasi, sosyal, dini daha doğrusu hayatın her alanında kendisini hasım ilan edenlere bile el uzattı. Çünkü hedefi Allah'ın rızasıydı. Gayretini Hz. Peygamberden, kuvvetini İmam Ali'den almıştı. Nasibi olanlar geldi. Olmayanlar saplandıkları bataklıkta kaldı.
Muhterem Hocam öyle bir insandı ki, tahsili ilahiyat olmasına rağmen her konuda, her alanda tespitlerini yapar, fikirlerini ortaya koyar ve çıkış yolunu gösterirdi.
Zaman şahit oldu ki, Sayın Baş'ın öngörüleri gerçekleşti. Çıkış yoluna gidenler kurtuldu. Gitmeyenler ise kaybetti.
Sayın Baş siyasete girdiğinde öyle bir siyasetçi kimliği ortaya koydu ki, dünyada bir örneği daha yok.
İlginçtir! Fikirleri her daim gündem olsa da ismi gizlenen bir gerçek oldu. Evet, Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıldan fazladır Türkiye'nin her daim gündemi ve de her daim gizlenen gerçeğidir.
Hep gündemidir. Çünkü yıllardan beri milletin ve ekran önünde olanlar devlet ve milletin sorunlarına çözüm ve çıkış bulamamışlar, bildik söylemlerin etkileri azalınca akılcı söylemler aramışlar ve o aklı, Prof. Dr. Haydar Baş'ta bulmuşlar ve Onun söylemleri ile siyasi rant ve reyting elde etmişlerdir.
Yani söylenenler Haydar Baş'a ait plan, proje ve fikirlerdir. Haliyle gündem Haydar Baş'tır. Sayın Baş'ın ismi gizlendiği içinde gizlenen gerçeğidir.
Sayın Baş ilim adamıdır, bilim adamıdır, gönül adamıdır. Mandacı değil ulusalcıdır. Şövonist değil milliyetçidir. Dinci değil dindardır. Kinci değil merhamet ehlidir. Sözde değil özde Atatürkçüdür. Evlattır, kardeştir, dosttur, babadır, candır.
Dünyanın ve ülkemizin siyaset tarihinde söylenemeyenleri söyleyen, plan ve projelerini noterden tasdik ettiren liderdir O.
Sayın Baş'ın bu kadar kendine güvenmesi ve iddialı olması laf ile değildir. İlim iledir, bilim iledir. En önemlisi ise mahlukatın yaratılış sebebini bilmesi, madde ile mana alemi arasındaki çizgiyi görebilmesi ileydi.
Prof. Dr. Haydar Baş, Yüce Allah'ın (c.c) Hz. Peygambere (s.a.a.v), Hz. Peygamberinde İmam Ali'ye (a.s) öğrettiği ilimden beslenen eşsiz bir şahsiyetti.
Ne demek istediğimi tam bir yıl önce Azerbaycan İktisat Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Güliyev Hocamız şu cümlelerle dile getiriyordu;
"Ekonomi sahasında eğitimi olmayan bir insanın, ekonomide devrim yaratan bir eser yazması, sosyolojide eğitimi olmayan bir kişinin, sosyolojide devrim yaratan bir eser yazması, tarih alanında eğitimi olmayan bir kişinin, tarihçi bilim adamlarını bile hayrete getiren ve 'biz bunları bilmiyorduk' dedirten, Hoş Geldin Atatürk kitabını yazması, kendini Sünni olarak ifade eden bir kişinin, 12 Ehl-i Beyt İmamı hakkında Sünni âlemde devrim yaratan bir kitap yazması mümkün müdür?
Eğer bütün bu eserleri kaleme alan bir kişi ise ben, size soruyorum; 'Böyle bir insan bu bilgileri nereden getiriyor?' Bu soruya doğru düzgün cevap verirsek nasıl şanslı insanlar olduğumuzu da idrak edebileceğiz"
İdrak edebilenlere ne mutlu!
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025