1400'lü yılların sonuna doğru korsan olan Kristof Kolomb yanına birçok korsanları da alarak Hindistan'ı yağmalamak amacı ile yola çıktılar. Ulaştıkları kara Amerika kıtasıydı. (Bu kara parçasının yeni bir kıta olduğunu keşfeden Amerigo Vespucci olduğu için Amerika adını almıştır)
Kolomb yanındaki yağmacılarla bu kıtaya vardıklarında kendilerini karşılayan yerlilere (Kızılderililere) anında zulüm ve katliam ile karşılık verdiler. Takip eden yıllarda başta ispanya, Portekiz ve İngiltere olmak üzere birçok Avrupa devletinden bu kıtaya insanlar göç etti.
Avrupalı göçmenler, yerli halkı katlettiler, koloniler kurdular. Tarihi kayıtlarda 15 milyon Kızılderili'nin katledildiği yazılıdır.
Avrupalı katliamcı göçmenler daha sonra Afrika'dan zencileri bin bir umut vaat ederek bu kıtaya taşımaya başladılar. Ama gerçek çok farklıydı. Gelen zencileri köle olarak çalıştırıyor ve satıyorlardı. İtiraz edenler anında katlediliyordu.
Avrupa'dan göç eden Haçlı zihniyetine bu kadar zulüm yetmemiş olacak ki, bu sefer de kendi aralarında savaşmaya başladılar. Kuzey-Güney savaşları yıllarca sürdü.
Her halde kendi kendilerini katletmekten bıkmış (!) olacaklar ki, 1789'da George Washington önderliğinde eyaletler bir araya gelerek Amerika Birleşik Devletleri adında birleşip, devlet oldular. Hızla sanayi devrimini tamamlayarak hem dünyada bir numara olmak, hem de tek güç olarak dünyaya hükmetmek için tekrar vahşete başladılar.
Kendi inanç önderlerinin söylemleri ve özellikle petrolün bulunmasında sonra Amerika, Ortadoğu ve Kafkaslara hakim olma gayretine girdi. Bu bölgelerde İngiliz misyonerlerinin yanında Amerikan misyoner ve ajanları da halkı Osmanlı'ya karşı kışkırtıyordu. Başarılı da oldular. Araplar, Osmanlı'yı arkadan vurdu.
Sonrasında başlayan 1. Dünya Savaşında görünürde taraf olmamasına rağmen Osmanlı'dan pay almak isteyen devletlerden biri de ABD idi.
Atatürk önderliğindeki 'Milli Mücadele' yıllarında da ABD özellikle aydın kesime verdiği umutlarla kendisini garantör olarak tanıtmak istemiş ama M. Kemal'in, 'ya istiklal ya ölüm' duruşu karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Ama hedeflerinden hiç vazgeçmedi. Doğu ve Güneydoğu sınırımızı hala tanımıyor olması bunun en açık örneğidir.
2. Dünya Savaşını, ABD'nin kendi topraklarından 10 binlerce kilometre uzaklarda yaptığı katliamları, atom bombalarını biliyorsunuz. Artı bu savaş sonunda parasını dünya parası olarak ilan etmesi ile ekonomik sömürgeciliği dünya geneline yaymış ve geminin dümenine geçmişti.
Ama ABD, kana doymuyordu. Artı rakip de istemiyordu. Rusya, ABD için tehdit idi ve bu tehdide gözdağı vermek, güney Asya'daki varlığını bitirmek için Vietnam'a girdi. Koskoca ülkeyi yerle bir ettiler, milyonlarca insanı katletti. Kullandıkları kimyasal silahların etkileri günümüzde bile görülmektedir.
Dedim ya! Kana doymadı ABD. Meksika, Küba, Nikaragua, Panama kısaca Orta ve Güney Amerika kıtasındaki hemen her devlet ile ya savaştı, ya da CIA kontrolündeki terör örgütleri vasıtasıyla o ülkelerin yönetimini ele geçirdi.
Kırklı yıllarda İslam Coğrafyasında ise tam bir ABD sevdası başladı. Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan, Irak, Kuveyt, Mısır hangi ülke aklınıza gelirse gönüllü ABD aşkı yaşıyorlardı. Bu aşkı kabul etmeyen ülkelerde ise ya iç savaş ya darbeler oluyor ve birbirleriyle savaşa başlıyorlardı. İran-Irak savaşı malumunuzdur.
Türkiye'de ise ABD'nin ayak sesleri 1942'lerde aktif olarak duyulmaya başlandı. 46, 48 yıllarında artık herkes ABD ile tanışmıştı. Öyle ki ABD ile dostluğumuzu ispat için yerini dahi bilmediğimiz topraklara vatan evlatlarını ölmeye gönderdik. (Kore)
Ülkemizde yaşanan darbe, ekonomik ve sosyal krizlerin (60, 70, 74, 77, 80, 94, 98, 2001, 2010, 11, 12, 13, 14, 15, 2016, 17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi süreçlerde) perde arkasındaki yönetmeninin ABD olduğunu biz biliyor ve anlatıyorduk. Bu gerçeği çok şükür ki, en etkili ve yetkili ağızlardan duymaya başladık. Yani Amerika Birleşik Devletleri'nin temeli kan üzerine kuruludur. Kana doymaz. Onun için dünyanın sorunu, koltuğa oturur oturmaz icraat ve çıkışlarıyla sözde tepkilere neden olan Donald Trump değil bizzat ABD'nin kendisidir.
Kolomb yanındaki yağmacılarla bu kıtaya vardıklarında kendilerini karşılayan yerlilere (Kızılderililere) anında zulüm ve katliam ile karşılık verdiler. Takip eden yıllarda başta ispanya, Portekiz ve İngiltere olmak üzere birçok Avrupa devletinden bu kıtaya insanlar göç etti.
Avrupalı göçmenler, yerli halkı katlettiler, koloniler kurdular. Tarihi kayıtlarda 15 milyon Kızılderili'nin katledildiği yazılıdır.
Avrupalı katliamcı göçmenler daha sonra Afrika'dan zencileri bin bir umut vaat ederek bu kıtaya taşımaya başladılar. Ama gerçek çok farklıydı. Gelen zencileri köle olarak çalıştırıyor ve satıyorlardı. İtiraz edenler anında katlediliyordu.
Avrupa'dan göç eden Haçlı zihniyetine bu kadar zulüm yetmemiş olacak ki, bu sefer de kendi aralarında savaşmaya başladılar. Kuzey-Güney savaşları yıllarca sürdü.
Her halde kendi kendilerini katletmekten bıkmış (!) olacaklar ki, 1789'da George Washington önderliğinde eyaletler bir araya gelerek Amerika Birleşik Devletleri adında birleşip, devlet oldular. Hızla sanayi devrimini tamamlayarak hem dünyada bir numara olmak, hem de tek güç olarak dünyaya hükmetmek için tekrar vahşete başladılar.
Kendi inanç önderlerinin söylemleri ve özellikle petrolün bulunmasında sonra Amerika, Ortadoğu ve Kafkaslara hakim olma gayretine girdi. Bu bölgelerde İngiliz misyonerlerinin yanında Amerikan misyoner ve ajanları da halkı Osmanlı'ya karşı kışkırtıyordu. Başarılı da oldular. Araplar, Osmanlı'yı arkadan vurdu.
Sonrasında başlayan 1. Dünya Savaşında görünürde taraf olmamasına rağmen Osmanlı'dan pay almak isteyen devletlerden biri de ABD idi.
Atatürk önderliğindeki 'Milli Mücadele' yıllarında da ABD özellikle aydın kesime verdiği umutlarla kendisini garantör olarak tanıtmak istemiş ama M. Kemal'in, 'ya istiklal ya ölüm' duruşu karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Ama hedeflerinden hiç vazgeçmedi. Doğu ve Güneydoğu sınırımızı hala tanımıyor olması bunun en açık örneğidir.
2. Dünya Savaşını, ABD'nin kendi topraklarından 10 binlerce kilometre uzaklarda yaptığı katliamları, atom bombalarını biliyorsunuz. Artı bu savaş sonunda parasını dünya parası olarak ilan etmesi ile ekonomik sömürgeciliği dünya geneline yaymış ve geminin dümenine geçmişti.
Ama ABD, kana doymuyordu. Artı rakip de istemiyordu. Rusya, ABD için tehdit idi ve bu tehdide gözdağı vermek, güney Asya'daki varlığını bitirmek için Vietnam'a girdi. Koskoca ülkeyi yerle bir ettiler, milyonlarca insanı katletti. Kullandıkları kimyasal silahların etkileri günümüzde bile görülmektedir.
Dedim ya! Kana doymadı ABD. Meksika, Küba, Nikaragua, Panama kısaca Orta ve Güney Amerika kıtasındaki hemen her devlet ile ya savaştı, ya da CIA kontrolündeki terör örgütleri vasıtasıyla o ülkelerin yönetimini ele geçirdi.
Kırklı yıllarda İslam Coğrafyasında ise tam bir ABD sevdası başladı. Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan, Irak, Kuveyt, Mısır hangi ülke aklınıza gelirse gönüllü ABD aşkı yaşıyorlardı. Bu aşkı kabul etmeyen ülkelerde ise ya iç savaş ya darbeler oluyor ve birbirleriyle savaşa başlıyorlardı. İran-Irak savaşı malumunuzdur.
Türkiye'de ise ABD'nin ayak sesleri 1942'lerde aktif olarak duyulmaya başlandı. 46, 48 yıllarında artık herkes ABD ile tanışmıştı. Öyle ki ABD ile dostluğumuzu ispat için yerini dahi bilmediğimiz topraklara vatan evlatlarını ölmeye gönderdik. (Kore)
Ülkemizde yaşanan darbe, ekonomik ve sosyal krizlerin (60, 70, 74, 77, 80, 94, 98, 2001, 2010, 11, 12, 13, 14, 15, 2016, 17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi süreçlerde) perde arkasındaki yönetmeninin ABD olduğunu biz biliyor ve anlatıyorduk. Bu gerçeği çok şükür ki, en etkili ve yetkili ağızlardan duymaya başladık. Yani Amerika Birleşik Devletleri'nin temeli kan üzerine kuruludur. Kana doymaz. Onun için dünyanın sorunu, koltuğa oturur oturmaz icraat ve çıkışlarıyla sözde tepkilere neden olan Donald Trump değil bizzat ABD'nin kendisidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025