Düne kadar tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye, yıllardır tarımı ihmal etmekten ve yanlış tarım politikaları yüzünden bugün, tarımın temeli toprağı bile ithal edecek durum düştü.
Türkiye, bugün IMF ve AB dayatmaları nedeniyle, tarım ürünlerinin tamamına yakınını değişik ölçeklerde ithal etmek zorunda bırakıldı. Uzun yıllardır tarım konusunda çalışan ve önemli araştırmalara imza atan gazeteci yazar Tuncer Beybağa, Yeni Mesaj'a verdiği mülakatta "Türkiye ekonomisinin kökünün tarım" olduğunu dile getirdi. Beybağa "Bu sektör yok olmaya yüz tutarsa, Türkiye ekonomisi de onunla beraber çöker" dedi. Bir ülkede en stratejik sektör hiç kuşkusuz tarımdır. IMF talimatları doğrultusunda yapılan uygulamalarla batma noktasına gelen tarım sektörü ve üretici olan milletin efendisi köylü bugün sefilleri oynamaktadır. Millî gelirimizde önemli yer tutan tarım ürünlerinin yasalarla önünün kesilmesi, tarıma teşviklerin kaldırılarak sınırlamalar getirilmesi, üretime kota uygulanması ve ithalatın arttırılması neticesinde tarımın önü tıkanmıştır. Bundan kısa zaman önce kendi kendine yetebilen birkaç ülkeden biri olan Türkiye, bugün IMF ve AB programlarındaki dayatmaların etkisiyle, tarım ürünlerinin tamamına yakınını değişik ölçeklerde ithal etmek zorunda bırakılmıştır. İklim ve toprak verimliliği ile en avantajlı olduğumuz tarım sektörü küresel güçlerin ve uluslararası sermayenin ortaklaşa yaptıkları uygulamalar sonucu yok edilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olarak çiftçi Aydın İstasyon Meydanına dökülerek, AKP hükümetini her konuda olduğu gibi tarım konusunda da gittiği yanlış yoldan döndürmek istemiştir ve maalesef bu ses Ankara'da yankı bulmamıştır. Teslimiyetçi politikalarla AKP yoluna devam etmektedir.
Bu uyarı görevlerini yıllardan beri yapmakta olan gazeteci yazar Tuncer Beybağa ile siz değerli Yeni Mesaj okurları için görüştük. Beybağa "Eli nasırlı, bağrı parelenmiş" başta Ege olmak üzere Türk çiftçisinin sorunlarını, keşfedilmedik nokta bırakmayacak şekilde bilen, araştıran yazan ve çözümler üreten mahir bir kalem. İzleyiniz.
n Sayın Tuncer Beybağa, bize öncelikle öz geçmişiniz hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
Tuncer Beybağa- 1950 yılında İzmir'in Ödemiş ilçesinde doğdum. İlkokulu Ödemiş'te, Orta ve Liseyi de İzmir Buca'da okudum. Ege Üniversitesi'nin Kimya Mühendisliği Fakültesinden 1972 yılında mezun oldum. 12 yıl amatör olarak basketbol oynadım. 1974-1975 yılları içinde yedek subay olarak Erzincan'da askerlik görevimi ifa ettim. Eğitimci bir hanımefendi ile evlendim. Ziraat mühendisi bir erkek evlat sahibiyim.
Medya tarıma şaşı bakıyor
n Siz sürekli olarak tarım konusunda yazı yazıyorsunuz. Niçin başka konularda değil de tarım konusunda yazmayı tercih ediyorsunuz?
Beybağa- Ülkemizin nüfusunun %35-40'ına yakın insanının uğraştığı bir sektör olmasına rağmen basında haber dışında bahsi geçmediğinden tarımı ve insanlarını köşe yazılarıma taşıyorum. Yalnızca seçim zamanlarında hatırlanan, o zaman ayaklarına gidilip halleri sorulan, çektikleri dertleri, sıkıntıları araştırılmayan insanların sesleri, solukları olarak iki yıldır Haber Ekspres gazetesinde, onların yaşadıklarını kaleme alıp kamuoyuna duyuruyorum. Çocukluk yıllarında dedem, bize şöyle bir soru sorardı: İyi insan kime denir? Ve sonra da kendisi şöyle bir cevap verirdi: Malından, parasından, bilgisinden ait olduğu topluma, ulusuna ışık veren kişilere "iyi insan denir", derdi. Ben de aldığım bu feyizle sahip olduğum değerleri milletimin fertleri ile paylaşmak istiyorum. Yıllardır bilgisiz, eğitimsiz bırakılan tarım kesimini sütunlarımda akademisyenlerle, yetkililerle buluşturarak kucaklaşmalarını sağlıyorum.
Eğer çiftçi üretmezse
n Siz, Türk tarımının Türkiye'nin ekonomik çıkış noktası olduğunu söylüyorsunuz. Niçin?
Beybağa- Tarımla uğraşan insanımızın ülke nüfusuna oranı % 35-40 ise de geçimini tarımdan sağlayan insanımızın sayısı ülke nüfusunun %60'ın tekabül eder. %35-40 fiilî olarak tarımda çalışan insanın oranıdır. % 20-25 de tarımdaki insanların ürettikleri mahsulleri alıp, işleyip, paketleyip, satan, fabrikalarında hammadde olarak kullanan sanayici, işadamı, tüccar, ihracatçı ile onların işletmelerinde, fabrikalarında, mağazalarında çalışan işçilerdir. Eğer çiftçi üretmezse tüm bu insanlar neyi işleyip, neyi ihraç edip, hangi mahsulü, mamulü satacaklar? Onun için Türkiye'nin ekonomisinin kökü tarımdır. Bu sektör yok olmaya yüz tutarsa, Türkiye ekonomisi de onunla beraber çöker.
n Tarım konusunda potansiyeli belli ve dünyadaki bir çok ülkenin imrendiği boyutta olan Türkiye, tarımda niçin sefilleri oynuyor?
Beybağa- Yıllardır Türk tarımı ülkeyi idare eden siyasi iradelerin oy deposu olmuştur. Tarım kesimi sadece seçim zamanlarında hatırlanıp gerçekleşmeyecek vaadlerle kandırılarak bu kesimin özüne uygun olmayan politikalara kurban edilmiştir. Gelişmiş ülkelerin çiftçileri karşısında yalnız bırakılarak sahip olduğu destekler IMF'nin, Dünya Bankası'nın talimatları ile bir bir ortadan kaldırılmıştır. Tarımın girdilerinin maliyetleri arttırılırken ürünlerinin fiyatları tam aksine geriletilmiştir. Teknolojik gelişmelerden yoksun bırakılarak insan gücüne dayalı üretim tekniğine mahkûm edilmiştir. Tarımın gereksinimi olan sulama yapıları zamanında planlanıp yapılmadığından dereler, nehirler boşa akarken artezyen sulamalarına da mahkûm edilen bu kesimin mazot ve elektriğe de büyük bedeller ödemesine sebep olunmuştur. Tarım arazileri korunmayarak üretimden düşürülmüştür. Yabancı devletlerin danışmanlarının talimatları doğrultusunda yerli tohumlar yok edilmiş, çiftçi hibrit tohumlara bağımlı hale getirilmiş, zamanında sahip olduğu organik tarım yok edilerek Avrupa'lının kimyasallarına, genetik yapısı bozulmuş tohumlarına pazar edilmiştir. Toprağının ekolojik dengesi kontrolsüzce kullanılan böcek öldürücü, ot yok edici ilaçlarla bozulmuştur. Şimdi de gelişmiş ülkelerin büyük desteklerle finanse ettiği çiftçilerinin ürettikleri tarım ürünlerinin maliyetinin yarattığı ucuzlukla ithal bombardımanına tâbi tutulmaktadır. Her türlü tarımsal ürün, damızlık hayvan pazarlayan uluslararası şirketlerin arenası haline gelmiştir Türkiye. Son altmış yılda tarım, üç yıl arka arkaya ilk defa bu dönem gerilemiştir. Türk tarımını kalkındırmak, ürettikleri ile kendi kendine yeten yedi ülkeden biri haline getirmek için Atatürk'ün dediği gibi köylüyü tekrar milletin efendisi haline getirmeliyiz.
Doğrudan gelir desteği tuzağı
n Şu anda, tarım kesimine yönelik olarak "doğrudan gelir desteği" diye bir proje uygulanıyor. Bu tür bir destek şekli tarım kesimi için kâr mıdır, zarar mıdır?
Beybağa- Doğrudan tarım desteği, uygulandığı tarihten itibaren yanlış bir destektir. Böylece üretene değil sadece tapu sahibine destek verilmekte. Bu desteğin ülke ekonomisine kazandırdığı bir katma değer de yoktur. Aksine insanların tembelliğe itilmesine sebep oluyor. İnsanlarımız, çalışmadan, emek harcamadan para kazanmaya alıştırılıyor. Bu, doğrudan desteğin uygulanmasında bazı yörelerde yetkililere ibraz edilen tapuların toplamı o ilçenin yüzölçümünden bile fazla çıkmıştır. Bazı ilçelerde de doğrudan destek için müracaat eden insan sayısı ilçe nüfusunu bile geçmiştir. Halbuki destek, üretilen ürüne verilse, yetiştirilen mahsulün miktarı artar, niteliği, niceliği yükselir. İnsanların alın teri değerlenir. Ekonomi de katma değer kazanır.
AB'de tarım hayatî önem taşır
n Günümüz Türkiye'sinde tarıma bakış iyice belli oldu. Uygulanan politikalara gerekçe olarak AB, ABD başta olmak üzere dünyadaki uygulamalar gösteriliyor. Dünyanın tarım konusundaki tavrı nedir? Bizdeki gibi midir?
Beybağa- İnsanlığın devamı tarıma bağlı. Dünya, tarımın önemini bildiği için çiftçi kesimini destekleyip üretmeye teşvik ediyor. Ülkemizde olduğu gibi çiftçi horlanmaz ve çiftçinin hakkına, emeğine göz dikilmez. Öpülesi nasırlı elleri baştacı edilir, korunur. AB ile ABD bir çiftçi cennetidir. Çünkü sanayicisi de, tüketicisi de tarıma verilen desteğin kendisine yansıyacağını iyi bilir. Yıllardır kapısında beklerken "şamar oğlanı"na döndüğümüz AB'nin ortak bütçesinin yarısından fazlasının tarımı desteklemeye ayrıldığını biliyor musunuz? AB'nin halkı için gıda güvenliği, beslenme ihtiyacı çok önemlidir. Çünkü Avrupa bunu 2. Dünya Savaşında aç kalarak öğrendi. Çok acı da olsa bundan büyük bir ders çıkardı. Bu yüzden AB'de tarım hayati bir önem taşır. Ama bu kafalar bize gelince dayatırlar. 'Tarımdaki destekleri çekin, şu ürünü ekmeyin, şu ürünü ekin' baskıları yaparlar.
Tarıma beton tehdidi
n Türk tarımına yönelik tehdit sadece IMF'den, AB'den me geliyor? Mesela bizim hiç mi kabahatimiz yok?
Beybağa- Tarıma yönelik bir tehdit de tarım arazilerinin hoyratça talanıdır. Tarım arazileri ülkenin insanını doyuran, sanayisine hammadde veren, millî ekonomisine katma değer kazandıran bir hayat kaynağıdır. Ama Türkiye'mizde bugüne kadar yapılamayan arazi sınıflandırması yüzünden tarım arazileri yok ediliyor. Dileyen dilediği yere bina, fabrika yaparak hızla tarım arazilerini tüketiyor. İzmirliler hatırlayacaklardır. Bir zamanlar Bornova'nın bamyası vardı. Kale'nin baklası, Balçova'nın domatesi, Buca'nın üzümü meşhurdu. Şimdi hepsinin sadece adı kaldı. Tarih olup gitti. Bu ürünlerin doğduğu tarım topraklarını ortadan kaldırdık. Şimdi sıra Torbalı, Tire, Menemen, Kemalpaşa'nın topraklarına geldi. Tarım Bakanlığı, varlığını borçlu olduğu tarım topraklarına bugüne kadar maalesef sahip olamadı.
n Peki yapılması gereken nedir?
Beybağa- İş başa düşüyor. Tüm ziraat odaları, tüm üretici birlikleri, tarım kredi birlikleri, sulama kooperatifleri varoluşlarının sebebi olan tarım arazilerine, hep beraber kuracakları güçlü bir üst birlik sahip çıkmalı. Türkiye'deki tüm tarım arazilerinin tespit edilip haritaları çıkarılarak tarımsal SİT'e alınması gerçekleştirilmeli. Ülkemizde derhal bir arazi sınıflandırmasına gidilmeli.
Çiftçiler ne istiyor?
n Türkiye, Cumhuriyet tarihinde bir ilke tanık oldu. Çiftçiler ilk kez bir miting yapma ihtiyacı hissetti. Aydın'da yapıldı bu miting. Çiftçiler ne istiyor ki miting yapma ihtiyacı bile hissettiler?
Beybağa- Çiftçi kimseden iane istemiyor, sadak istemiyor, himmet ise hiç beklemiyor. Tarımın girdilerini dünya çiftçileri gibi aynı değerde kullanmak istiyor. Üretimde kullandığı gübrede, ilaçta, mazotta, elektrikte ÖTV, KDV, gümrük vergileri gibi kamburları sırtında taşımak istemiyor. Ülkenin akarsuları boşa akarken tarlasını sulayacak su için yüzlerce metre derindeki yeraltı suyuna mahkum edilmek istemiyor. Toprağının mirasyedi gibi talan edilip, satılmasını, gelişigüzel yapılaşmalarla işgal edilmesini, milyonlarca yılda meydana gelen tarım alanlarının hoyratça yok edilmesini istemiyor. Tarımda kullandıkları kredilerin faizlerinin ağırlığı altında ezilmek istemiyor. Zamanında verilmeyen pirimlerinin ve desteklerinin AB ülkeleri ayarında olmasını istiyor.
Türkiye, bugün IMF ve AB dayatmaları nedeniyle, tarım ürünlerinin tamamına yakınını değişik ölçeklerde ithal etmek zorunda bırakıldı. Uzun yıllardır tarım konusunda çalışan ve önemli araştırmalara imza atan gazeteci yazar Tuncer Beybağa, Yeni Mesaj'a verdiği mülakatta "Türkiye ekonomisinin kökünün tarım" olduğunu dile getirdi. Beybağa "Bu sektör yok olmaya yüz tutarsa, Türkiye ekonomisi de onunla beraber çöker" dedi. Bir ülkede en stratejik sektör hiç kuşkusuz tarımdır. IMF talimatları doğrultusunda yapılan uygulamalarla batma noktasına gelen tarım sektörü ve üretici olan milletin efendisi köylü bugün sefilleri oynamaktadır. Millî gelirimizde önemli yer tutan tarım ürünlerinin yasalarla önünün kesilmesi, tarıma teşviklerin kaldırılarak sınırlamalar getirilmesi, üretime kota uygulanması ve ithalatın arttırılması neticesinde tarımın önü tıkanmıştır. Bundan kısa zaman önce kendi kendine yetebilen birkaç ülkeden biri olan Türkiye, bugün IMF ve AB programlarındaki dayatmaların etkisiyle, tarım ürünlerinin tamamına yakınını değişik ölçeklerde ithal etmek zorunda bırakılmıştır. İklim ve toprak verimliliği ile en avantajlı olduğumuz tarım sektörü küresel güçlerin ve uluslararası sermayenin ortaklaşa yaptıkları uygulamalar sonucu yok edilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olarak çiftçi Aydın İstasyon Meydanına dökülerek, AKP hükümetini her konuda olduğu gibi tarım konusunda da gittiği yanlış yoldan döndürmek istemiştir ve maalesef bu ses Ankara'da yankı bulmamıştır. Teslimiyetçi politikalarla AKP yoluna devam etmektedir.
Bu uyarı görevlerini yıllardan beri yapmakta olan gazeteci yazar Tuncer Beybağa ile siz değerli Yeni Mesaj okurları için görüştük. Beybağa "Eli nasırlı, bağrı parelenmiş" başta Ege olmak üzere Türk çiftçisinin sorunlarını, keşfedilmedik nokta bırakmayacak şekilde bilen, araştıran yazan ve çözümler üreten mahir bir kalem. İzleyiniz.
n Sayın Tuncer Beybağa, bize öncelikle öz geçmişiniz hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
Tuncer Beybağa- 1950 yılında İzmir'in Ödemiş ilçesinde doğdum. İlkokulu Ödemiş'te, Orta ve Liseyi de İzmir Buca'da okudum. Ege Üniversitesi'nin Kimya Mühendisliği Fakültesinden 1972 yılında mezun oldum. 12 yıl amatör olarak basketbol oynadım. 1974-1975 yılları içinde yedek subay olarak Erzincan'da askerlik görevimi ifa ettim. Eğitimci bir hanımefendi ile evlendim. Ziraat mühendisi bir erkek evlat sahibiyim.
Medya tarıma şaşı bakıyor
n Siz sürekli olarak tarım konusunda yazı yazıyorsunuz. Niçin başka konularda değil de tarım konusunda yazmayı tercih ediyorsunuz?
Beybağa- Ülkemizin nüfusunun %35-40'ına yakın insanının uğraştığı bir sektör olmasına rağmen basında haber dışında bahsi geçmediğinden tarımı ve insanlarını köşe yazılarıma taşıyorum. Yalnızca seçim zamanlarında hatırlanan, o zaman ayaklarına gidilip halleri sorulan, çektikleri dertleri, sıkıntıları araştırılmayan insanların sesleri, solukları olarak iki yıldır Haber Ekspres gazetesinde, onların yaşadıklarını kaleme alıp kamuoyuna duyuruyorum. Çocukluk yıllarında dedem, bize şöyle bir soru sorardı: İyi insan kime denir? Ve sonra da kendisi şöyle bir cevap verirdi: Malından, parasından, bilgisinden ait olduğu topluma, ulusuna ışık veren kişilere "iyi insan denir", derdi. Ben de aldığım bu feyizle sahip olduğum değerleri milletimin fertleri ile paylaşmak istiyorum. Yıllardır bilgisiz, eğitimsiz bırakılan tarım kesimini sütunlarımda akademisyenlerle, yetkililerle buluşturarak kucaklaşmalarını sağlıyorum.
Eğer çiftçi üretmezse
n Siz, Türk tarımının Türkiye'nin ekonomik çıkış noktası olduğunu söylüyorsunuz. Niçin?
Beybağa- Tarımla uğraşan insanımızın ülke nüfusuna oranı % 35-40 ise de geçimini tarımdan sağlayan insanımızın sayısı ülke nüfusunun %60'ın tekabül eder. %35-40 fiilî olarak tarımda çalışan insanın oranıdır. % 20-25 de tarımdaki insanların ürettikleri mahsulleri alıp, işleyip, paketleyip, satan, fabrikalarında hammadde olarak kullanan sanayici, işadamı, tüccar, ihracatçı ile onların işletmelerinde, fabrikalarında, mağazalarında çalışan işçilerdir. Eğer çiftçi üretmezse tüm bu insanlar neyi işleyip, neyi ihraç edip, hangi mahsulü, mamulü satacaklar? Onun için Türkiye'nin ekonomisinin kökü tarımdır. Bu sektör yok olmaya yüz tutarsa, Türkiye ekonomisi de onunla beraber çöker.
n Tarım konusunda potansiyeli belli ve dünyadaki bir çok ülkenin imrendiği boyutta olan Türkiye, tarımda niçin sefilleri oynuyor?
Beybağa- Yıllardır Türk tarımı ülkeyi idare eden siyasi iradelerin oy deposu olmuştur. Tarım kesimi sadece seçim zamanlarında hatırlanıp gerçekleşmeyecek vaadlerle kandırılarak bu kesimin özüne uygun olmayan politikalara kurban edilmiştir. Gelişmiş ülkelerin çiftçileri karşısında yalnız bırakılarak sahip olduğu destekler IMF'nin, Dünya Bankası'nın talimatları ile bir bir ortadan kaldırılmıştır. Tarımın girdilerinin maliyetleri arttırılırken ürünlerinin fiyatları tam aksine geriletilmiştir. Teknolojik gelişmelerden yoksun bırakılarak insan gücüne dayalı üretim tekniğine mahkûm edilmiştir. Tarımın gereksinimi olan sulama yapıları zamanında planlanıp yapılmadığından dereler, nehirler boşa akarken artezyen sulamalarına da mahkûm edilen bu kesimin mazot ve elektriğe de büyük bedeller ödemesine sebep olunmuştur. Tarım arazileri korunmayarak üretimden düşürülmüştür. Yabancı devletlerin danışmanlarının talimatları doğrultusunda yerli tohumlar yok edilmiş, çiftçi hibrit tohumlara bağımlı hale getirilmiş, zamanında sahip olduğu organik tarım yok edilerek Avrupa'lının kimyasallarına, genetik yapısı bozulmuş tohumlarına pazar edilmiştir. Toprağının ekolojik dengesi kontrolsüzce kullanılan böcek öldürücü, ot yok edici ilaçlarla bozulmuştur. Şimdi de gelişmiş ülkelerin büyük desteklerle finanse ettiği çiftçilerinin ürettikleri tarım ürünlerinin maliyetinin yarattığı ucuzlukla ithal bombardımanına tâbi tutulmaktadır. Her türlü tarımsal ürün, damızlık hayvan pazarlayan uluslararası şirketlerin arenası haline gelmiştir Türkiye. Son altmış yılda tarım, üç yıl arka arkaya ilk defa bu dönem gerilemiştir. Türk tarımını kalkındırmak, ürettikleri ile kendi kendine yeten yedi ülkeden biri haline getirmek için Atatürk'ün dediği gibi köylüyü tekrar milletin efendisi haline getirmeliyiz.
Doğrudan gelir desteği tuzağı
n Şu anda, tarım kesimine yönelik olarak "doğrudan gelir desteği" diye bir proje uygulanıyor. Bu tür bir destek şekli tarım kesimi için kâr mıdır, zarar mıdır?
Beybağa- Doğrudan tarım desteği, uygulandığı tarihten itibaren yanlış bir destektir. Böylece üretene değil sadece tapu sahibine destek verilmekte. Bu desteğin ülke ekonomisine kazandırdığı bir katma değer de yoktur. Aksine insanların tembelliğe itilmesine sebep oluyor. İnsanlarımız, çalışmadan, emek harcamadan para kazanmaya alıştırılıyor. Bu, doğrudan desteğin uygulanmasında bazı yörelerde yetkililere ibraz edilen tapuların toplamı o ilçenin yüzölçümünden bile fazla çıkmıştır. Bazı ilçelerde de doğrudan destek için müracaat eden insan sayısı ilçe nüfusunu bile geçmiştir. Halbuki destek, üretilen ürüne verilse, yetiştirilen mahsulün miktarı artar, niteliği, niceliği yükselir. İnsanların alın teri değerlenir. Ekonomi de katma değer kazanır.
AB'de tarım hayatî önem taşır
n Günümüz Türkiye'sinde tarıma bakış iyice belli oldu. Uygulanan politikalara gerekçe olarak AB, ABD başta olmak üzere dünyadaki uygulamalar gösteriliyor. Dünyanın tarım konusundaki tavrı nedir? Bizdeki gibi midir?
Beybağa- İnsanlığın devamı tarıma bağlı. Dünya, tarımın önemini bildiği için çiftçi kesimini destekleyip üretmeye teşvik ediyor. Ülkemizde olduğu gibi çiftçi horlanmaz ve çiftçinin hakkına, emeğine göz dikilmez. Öpülesi nasırlı elleri baştacı edilir, korunur. AB ile ABD bir çiftçi cennetidir. Çünkü sanayicisi de, tüketicisi de tarıma verilen desteğin kendisine yansıyacağını iyi bilir. Yıllardır kapısında beklerken "şamar oğlanı"na döndüğümüz AB'nin ortak bütçesinin yarısından fazlasının tarımı desteklemeye ayrıldığını biliyor musunuz? AB'nin halkı için gıda güvenliği, beslenme ihtiyacı çok önemlidir. Çünkü Avrupa bunu 2. Dünya Savaşında aç kalarak öğrendi. Çok acı da olsa bundan büyük bir ders çıkardı. Bu yüzden AB'de tarım hayati bir önem taşır. Ama bu kafalar bize gelince dayatırlar. 'Tarımdaki destekleri çekin, şu ürünü ekmeyin, şu ürünü ekin' baskıları yaparlar.
Tarıma beton tehdidi
n Türk tarımına yönelik tehdit sadece IMF'den, AB'den me geliyor? Mesela bizim hiç mi kabahatimiz yok?
Beybağa- Tarıma yönelik bir tehdit de tarım arazilerinin hoyratça talanıdır. Tarım arazileri ülkenin insanını doyuran, sanayisine hammadde veren, millî ekonomisine katma değer kazandıran bir hayat kaynağıdır. Ama Türkiye'mizde bugüne kadar yapılamayan arazi sınıflandırması yüzünden tarım arazileri yok ediliyor. Dileyen dilediği yere bina, fabrika yaparak hızla tarım arazilerini tüketiyor. İzmirliler hatırlayacaklardır. Bir zamanlar Bornova'nın bamyası vardı. Kale'nin baklası, Balçova'nın domatesi, Buca'nın üzümü meşhurdu. Şimdi hepsinin sadece adı kaldı. Tarih olup gitti. Bu ürünlerin doğduğu tarım topraklarını ortadan kaldırdık. Şimdi sıra Torbalı, Tire, Menemen, Kemalpaşa'nın topraklarına geldi. Tarım Bakanlığı, varlığını borçlu olduğu tarım topraklarına bugüne kadar maalesef sahip olamadı.
n Peki yapılması gereken nedir?
Beybağa- İş başa düşüyor. Tüm ziraat odaları, tüm üretici birlikleri, tarım kredi birlikleri, sulama kooperatifleri varoluşlarının sebebi olan tarım arazilerine, hep beraber kuracakları güçlü bir üst birlik sahip çıkmalı. Türkiye'deki tüm tarım arazilerinin tespit edilip haritaları çıkarılarak tarımsal SİT'e alınması gerçekleştirilmeli. Ülkemizde derhal bir arazi sınıflandırmasına gidilmeli.
Çiftçiler ne istiyor?
n Türkiye, Cumhuriyet tarihinde bir ilke tanık oldu. Çiftçiler ilk kez bir miting yapma ihtiyacı hissetti. Aydın'da yapıldı bu miting. Çiftçiler ne istiyor ki miting yapma ihtiyacı bile hissettiler?
Beybağa- Çiftçi kimseden iane istemiyor, sadak istemiyor, himmet ise hiç beklemiyor. Tarımın girdilerini dünya çiftçileri gibi aynı değerde kullanmak istiyor. Üretimde kullandığı gübrede, ilaçta, mazotta, elektrikte ÖTV, KDV, gümrük vergileri gibi kamburları sırtında taşımak istemiyor. Ülkenin akarsuları boşa akarken tarlasını sulayacak su için yüzlerce metre derindeki yeraltı suyuna mahkum edilmek istemiyor. Toprağının mirasyedi gibi talan edilip, satılmasını, gelişigüzel yapılaşmalarla işgal edilmesini, milyonlarca yılda meydana gelen tarım alanlarının hoyratça yok edilmesini istemiyor. Tarımda kullandıkları kredilerin faizlerinin ağırlığı altında ezilmek istemiyor. Zamanında verilmeyen pirimlerinin ve desteklerinin AB ülkeleri ayarında olmasını istiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.