Bir milletin haysiyetli ve namuslu bir varlığa, hürmete layık bir medeniyete sahip olması için evvela o milletin her şeyin üstünde özel bir niteliğe, belirli ve olumlu bir karaktere sahip olması gerekir. Milletlerin hayatı ve varlığı millet olma kimliklerini korumalarıyla doğru orantılıdır.
Bir toplumun millet olabilmesi zannedildiği kadar basit değildir. Millet olabilme vasıflarını taşıyan bir kimlik ve medeniyet gerektir. Çile ile rahatın, yoklukla bereketin, kederle sevincin, rahmetle zahmetin, külfetle nimetin, feragatin, fedakârlığın, şecaatin, sadakatin, gözyaşının, alın terinin, kanın, canın beslediği, koruyup yücelttiği bir inanç gerek, bir fikir gerek, bir ideal gerek, zaman gerek, mekân gerek, insan gerek… Ve bu inancın, bu fikrin, bu insanın mührünü taşıyan bir tarih gerek, tarih… Öyle bir tarih ki, kimi onu gözyaşıyla, kimi de kanı ile sulamış ve canı ile de beslemiş olsun.
Tarih bir milletin hafızasıdır. Bir insan sağlıklı düşünüp hareket edebilmek için nasıl iyi bir hafızaya muhtaçsa, milletler de kâr ve zararını hesap edebilecek güçlü bir hafızaya, tarih şuuruna muhtaçtır. Geçmiş ne kadar eski, ne kadar engin ve ne kadar zenginse, gelecek de o nispette parlak olacaktır. Zira, dünü olmayanın yarını, kökü olmayanın gövdesi, dalları, yaprakları ve meyveleri olmaz. (Prof. Dr. Haydar Baş, Makalat, İcmal Yay. İstanbul, s. 261-288).
Müslüman-Türk kimliğiyle aziz milletimizin tarihi, iftihar edilebilecek nitelikte kahramanlıklarla doludur ve başka milletlere yol gösterebilecek mahiyette zengindir. Türkler, tarihinin her döneminde ilimde, teknikte, sanatta, kısaca medeniyette insanlığa örnek olmuş asil bir millettir. Kurduğu devletler de ve taşıdığı meziyetleriyle dünyada adaletin, can ve mal emniyetinin, namus emniyetinin, huzur ve barışın her zaman bayraktarı olmuştur. Milli kimlik ve karakterimize sahip olduğumuz dönemlerde dünyada liderliğimiz devam etmiş, onu kaybettiğimizde ise zillete düşmüşüzdür.
Bu kimlik ve model hakkında Prof. Dr. Haydar Baş Bey şunları ifade etmektedir:
"Müslüman-Türk kimliğinde Allah'a (cc), Resulü Hz. Muhammed'e (s.a.v.) iman var. Ehl-i Beytine ve Resulü'nün yolunda gidenlere aşk ve sevgi var; ibadet, taat var, insanlığa hizmet var. Milletiyle bir ve beraber olmak var, büyükleri saymak var, düşkünlere el tutmak var. Hak hesabına insanlara ve insanlığa tasarruf etmek var. Hakk'ı sevip O'nu zikretmek var. Hidayetten mahrum olanlara acıyıp onlara Hakk'ı taşıyarak tebliğ etmek var. Milletçe el ele, gönül gönüle olup, çalışıp yükselmek var. Sabretmek var. Tevekkül ve tefekkür ehli olmak var. İnancını iç dünyasında iktidar etmiş Yunuslar, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar, Ahmet Yeseviler var. Yani, inanmış bir Türk kimliği modeli var. Kısaca; geleneğine, örfüne, tarihine, diline, dinine bağlı bir Müslüman Türk kimliği modeli var." (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kur'an-ı Kerim'in Cevabı, İcmal Yay., İst, 1998, s.253) .
Milli kimlik ve şuuruna sahip olamayan milletlerin yok olmaları yahut başka milletlerin boyunduruğu altında yaşamaları kaçınılmazdır. Bu itibarla; çocuklarımıza ve gençlerimize her şeyden önce öz benliğimizi ve de kimliğimizi öğretmemiz; vatanını, bayrağını, sancağını, dinini ve devletini canından aziz bilen bir Müslüman-Türk genci modeli yetiştirmemiz şarttır.
Bir toplumun millet olabilmesi zannedildiği kadar basit değildir. Millet olabilme vasıflarını taşıyan bir kimlik ve medeniyet gerektir. Çile ile rahatın, yoklukla bereketin, kederle sevincin, rahmetle zahmetin, külfetle nimetin, feragatin, fedakârlığın, şecaatin, sadakatin, gözyaşının, alın terinin, kanın, canın beslediği, koruyup yücelttiği bir inanç gerek, bir fikir gerek, bir ideal gerek, zaman gerek, mekân gerek, insan gerek… Ve bu inancın, bu fikrin, bu insanın mührünü taşıyan bir tarih gerek, tarih… Öyle bir tarih ki, kimi onu gözyaşıyla, kimi de kanı ile sulamış ve canı ile de beslemiş olsun.
Tarih bir milletin hafızasıdır. Bir insan sağlıklı düşünüp hareket edebilmek için nasıl iyi bir hafızaya muhtaçsa, milletler de kâr ve zararını hesap edebilecek güçlü bir hafızaya, tarih şuuruna muhtaçtır. Geçmiş ne kadar eski, ne kadar engin ve ne kadar zenginse, gelecek de o nispette parlak olacaktır. Zira, dünü olmayanın yarını, kökü olmayanın gövdesi, dalları, yaprakları ve meyveleri olmaz. (Prof. Dr. Haydar Baş, Makalat, İcmal Yay. İstanbul, s. 261-288).
Müslüman-Türk kimliğiyle aziz milletimizin tarihi, iftihar edilebilecek nitelikte kahramanlıklarla doludur ve başka milletlere yol gösterebilecek mahiyette zengindir. Türkler, tarihinin her döneminde ilimde, teknikte, sanatta, kısaca medeniyette insanlığa örnek olmuş asil bir millettir. Kurduğu devletler de ve taşıdığı meziyetleriyle dünyada adaletin, can ve mal emniyetinin, namus emniyetinin, huzur ve barışın her zaman bayraktarı olmuştur. Milli kimlik ve karakterimize sahip olduğumuz dönemlerde dünyada liderliğimiz devam etmiş, onu kaybettiğimizde ise zillete düşmüşüzdür.
Bu kimlik ve model hakkında Prof. Dr. Haydar Baş Bey şunları ifade etmektedir:
"Müslüman-Türk kimliğinde Allah'a (cc), Resulü Hz. Muhammed'e (s.a.v.) iman var. Ehl-i Beytine ve Resulü'nün yolunda gidenlere aşk ve sevgi var; ibadet, taat var, insanlığa hizmet var. Milletiyle bir ve beraber olmak var, büyükleri saymak var, düşkünlere el tutmak var. Hak hesabına insanlara ve insanlığa tasarruf etmek var. Hakk'ı sevip O'nu zikretmek var. Hidayetten mahrum olanlara acıyıp onlara Hakk'ı taşıyarak tebliğ etmek var. Milletçe el ele, gönül gönüle olup, çalışıp yükselmek var. Sabretmek var. Tevekkül ve tefekkür ehli olmak var. İnancını iç dünyasında iktidar etmiş Yunuslar, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar, Ahmet Yeseviler var. Yani, inanmış bir Türk kimliği modeli var. Kısaca; geleneğine, örfüne, tarihine, diline, dinine bağlı bir Müslüman Türk kimliği modeli var." (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kur'an-ı Kerim'in Cevabı, İcmal Yay., İst, 1998, s.253) .
Milli kimlik ve şuuruna sahip olamayan milletlerin yok olmaları yahut başka milletlerin boyunduruğu altında yaşamaları kaçınılmazdır. Bu itibarla; çocuklarımıza ve gençlerimize her şeyden önce öz benliğimizi ve de kimliğimizi öğretmemiz; vatanını, bayrağını, sancağını, dinini ve devletini canından aziz bilen bir Müslüman-Türk genci modeli yetiştirmemiz şarttır.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Çukurova Hüseyin Baş’ı bağrına bastı / 18.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024
- Hüseyin Baş, 'ABD ve İsrail emellerine ulaştı' diyor / 12.12.2024
- Suriye asıl sahiplerinin eline mi geçti? / 11.12.2024
- Halep oradaysa arşın buradadır / 10.12.2024
- Her insanın ameli boynuna bağlanacak / 09.12.2024
- İffeti olmayandan doğruluk beklenmez / 07.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024
- Hüseyin Baş, 'ABD ve İsrail emellerine ulaştı' diyor / 12.12.2024
- Suriye asıl sahiplerinin eline mi geçti? / 11.12.2024
- Halep oradaysa arşın buradadır / 10.12.2024
- Her insanın ameli boynuna bağlanacak / 09.12.2024
- İffeti olmayandan doğruluk beklenmez / 07.12.2024