Askerimiz, Suriye'ye girdi. Belirlenen hedeflerdeki terör unsurlarını yok edeceğinden, askeri operasyonun başarıyla tamamlanacağından hiç kuşkumda yok.
Kuşkum siyaset ayağında. Çünkü Suriye artık küresel güçlerin, gövde gösterisi yaptığı bir coğrafya ve geldiğimiz noktada atılacak bir yanlış adımın telafisi olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır.
5 yıl önce Suriye'nin resmi hükümetine yani devlete karşı PYD, IŞİD, Nusra, ÖSO gibi terör örgütlerinin başlattığı kalkışma hareketinin ABD, İsrail ve İngiliz istihbaratlarınca organize edildiği, mühimmat sağlandığı HERKESİN BİLDİĞİ BİR "sır."
Haçlı destekli kalkışma hareketinin hedefi, Kuzey'de bir Kürt yapılanması oluşturup, dört ayaklı Büyük Kürdistan hedefine yaklaşmak artı Suriye'nin, Akdeniz kıyı şeridini ele geçirip Lübnan Hizbullah'ını devre dışı bırakarak İsrail'in tam güvenliğini sağlamaktı. Ve nihayetinde Arz-ı Mevud'da, Büyük İsrail'i kurmaktı.
Bu kalkışma hareketiyle hem Suriye, hem de Türkiye can, mal, namus, vatan, ekonomi, din, iman gibi hassasiyeti tartışılmayacak konularda çok şeyler kaybettiler, kaybediliyor da. Ama dediğim gibi şuan tarihi bir fırsat yakalamış vaziyetteyiz.
Suriye, küresel bir sorun ve küresel güçlerin gövde gösteri yaptıkları bir coğrafya haline geldi, dedik. Bir tarafta Haçlı bloğu (ABD, İngiltere, Fransa, Hollanda, Danimarka, Belçika gibi)
Diğer tarafta ise Avrasya bloğu (Rusya, İran ve Çin) artı Suriye Devleti.
İşte bu noktada Fırat Kalkanı'nın başarısı, iktidarın seçeceği şıkka bağladır; Haçlı bloğu mu? Avrasya bloğu mu?
Hala doğru şıkkı bilmeyenlere, Prof. Dr. Haydar Baş'tan kopya vereyim. Sayın Baş ne diyordu;
"Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini, takdirini kazanan bir millet ve devletiz. Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına bina edilecektir.
Soruyorum şimdi Suriye'nin, bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok."
Kimlerin bu coğrafyada hesabı var?
İsrail'in var mı? Var.
ABD'nin var mı? Var.
AB ülkelerinin var mı? Var.
Bugüne kadar biz kimlerle dost idik? Bizimle hesabı olanlarla. Bundan sonra kiminle dost olmalıyız?"
Türkiye'nin yeri Avrasya bloğudur. Bunun tartışılması bile milli ve manevi çıkarlarımıza zarar verir.
Sen, İran'ı sevmeyebilirsin. Sen, Rusya'yı sevmeyebilirsin. Sen, Çin'i sevmeyebilirsin. Sevmek zorunda da değilsin. Ama senin menfaatin bu ülkeler eksenindeyse duracağın yer bellidir.
Bugüne kadar kadim dost, dedin, Katolik nikahı kıydın, her isteklerini yerine getirdin. Sonuç! Kulağımızın arkasını bile koruyamaz hale düşürüldük. Onun için iktidarın hemen dini ve milli bütünlüğümüzü sağlayıcı, ülke ve bölge güvenliği için gerekli adımlar atmasını istiyor ve bekliyoruz.
Umarın, "Suriye'de yeni bir sayfa açılmalı" diyen Başbakan Binali Yıldırım ile dün "Büyük Ortadoğu Projesi'nin asıl hedefi Türkiye'dir." diyen Bugün ise "Türkiye'nin bugün başına gelen 'birçok şeyin' Suriye'deki durum ve 'Suriye politikasının bir sonucu' gerçeğini ifade eden sözcüsü Numan Kurtulmuş, sözlerinin mahiyetlerini yerine getirirler.
Ama son üç gün gösterdi ki, Türkiye yine ABD'ye kanmış ve yanlışa gidiyor. Ben, gitmeyin diyorum?
Kuşkum siyaset ayağında. Çünkü Suriye artık küresel güçlerin, gövde gösterisi yaptığı bir coğrafya ve geldiğimiz noktada atılacak bir yanlış adımın telafisi olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır.
5 yıl önce Suriye'nin resmi hükümetine yani devlete karşı PYD, IŞİD, Nusra, ÖSO gibi terör örgütlerinin başlattığı kalkışma hareketinin ABD, İsrail ve İngiliz istihbaratlarınca organize edildiği, mühimmat sağlandığı HERKESİN BİLDİĞİ BİR "sır."
Haçlı destekli kalkışma hareketinin hedefi, Kuzey'de bir Kürt yapılanması oluşturup, dört ayaklı Büyük Kürdistan hedefine yaklaşmak artı Suriye'nin, Akdeniz kıyı şeridini ele geçirip Lübnan Hizbullah'ını devre dışı bırakarak İsrail'in tam güvenliğini sağlamaktı. Ve nihayetinde Arz-ı Mevud'da, Büyük İsrail'i kurmaktı.
Bu kalkışma hareketiyle hem Suriye, hem de Türkiye can, mal, namus, vatan, ekonomi, din, iman gibi hassasiyeti tartışılmayacak konularda çok şeyler kaybettiler, kaybediliyor da. Ama dediğim gibi şuan tarihi bir fırsat yakalamış vaziyetteyiz.
Suriye, küresel bir sorun ve küresel güçlerin gövde gösteri yaptıkları bir coğrafya haline geldi, dedik. Bir tarafta Haçlı bloğu (ABD, İngiltere, Fransa, Hollanda, Danimarka, Belçika gibi)
Diğer tarafta ise Avrasya bloğu (Rusya, İran ve Çin) artı Suriye Devleti.
İşte bu noktada Fırat Kalkanı'nın başarısı, iktidarın seçeceği şıkka bağladır; Haçlı bloğu mu? Avrasya bloğu mu?
Hala doğru şıkkı bilmeyenlere, Prof. Dr. Haydar Baş'tan kopya vereyim. Sayın Baş ne diyordu;
"Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini, takdirini kazanan bir millet ve devletiz. Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına bina edilecektir.
Soruyorum şimdi Suriye'nin, bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok."
Kimlerin bu coğrafyada hesabı var?
İsrail'in var mı? Var.
ABD'nin var mı? Var.
AB ülkelerinin var mı? Var.
Bugüne kadar biz kimlerle dost idik? Bizimle hesabı olanlarla. Bundan sonra kiminle dost olmalıyız?"
Türkiye'nin yeri Avrasya bloğudur. Bunun tartışılması bile milli ve manevi çıkarlarımıza zarar verir.
Sen, İran'ı sevmeyebilirsin. Sen, Rusya'yı sevmeyebilirsin. Sen, Çin'i sevmeyebilirsin. Sevmek zorunda da değilsin. Ama senin menfaatin bu ülkeler eksenindeyse duracağın yer bellidir.
Bugüne kadar kadim dost, dedin, Katolik nikahı kıydın, her isteklerini yerine getirdin. Sonuç! Kulağımızın arkasını bile koruyamaz hale düşürüldük. Onun için iktidarın hemen dini ve milli bütünlüğümüzü sağlayıcı, ülke ve bölge güvenliği için gerekli adımlar atmasını istiyor ve bekliyoruz.
Umarın, "Suriye'de yeni bir sayfa açılmalı" diyen Başbakan Binali Yıldırım ile dün "Büyük Ortadoğu Projesi'nin asıl hedefi Türkiye'dir." diyen Bugün ise "Türkiye'nin bugün başına gelen 'birçok şeyin' Suriye'deki durum ve 'Suriye politikasının bir sonucu' gerçeğini ifade eden sözcüsü Numan Kurtulmuş, sözlerinin mahiyetlerini yerine getirirler.
Ama son üç gün gösterdi ki, Türkiye yine ABD'ye kanmış ve yanlışa gidiyor. Ben, gitmeyin diyorum?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025