‘Suratı insan, kalbi hayvan kalbidir’
Hz. Ali (a.s.) buyurdu: “Bir başkası da var, ilim sahibi olmadığı halde kendini âlim diye tanıtır. Kitabı dilediği gibi anlatmakta, hakkı hevasına uydurmaktadır, insanlara büyük günahlar için güvence verir. Büyük suçları onlara küçük gösterir. Suratı insan, kalbi ise hayvan kalbidir”
12.10.2022 06:00:00





Hz. Ali Efendimiz, iyi ve kötü insanların sıfatlarını ve Ehl-i Beyt'in makamını beyan ettiği hutbesinde buyurdu ki: "Ey Allah'ın kulları! Allah'ın kullarından en sevdiği, nefsine karşı Allah'ın kendisine yardım ettiği kişidir. O kimse hüznü giyinip kuşanmış, korkuya bürünmüştür. Derken, hidayet ışığı gönlünü aydınlatmış, orada kalacağı gün için azığını hazırlamış, uzağı kendine yakınlaştırmış, zorluğu kolaylaştırmıştır. Bakıp görmüş, zikredip, zikrini çoğaltmıştır. O, tatlı suyu kana kana içmiş, suyun kaynağına varması kolaylaşmış, bir kez daha içip kanmış, tertemiz doğru yola ulaşmıştır. Şehvet elbiselerinden soyunmuş, bütün üzüntü ve kederlerinden kurtulmuş da, tek bir üzüntüyle baş başa kalmıştır. Körlük sıfatından çıkmış, heva ve heves ehlinden ayrılmış; hidayet kapılarının anahtarı olup, kötülük kapısına kilit vurmuştur.
Doğru yolu görmüş ve onu izlemiştir. İşaretleri bilmiş, darboğazları geçmiştir. Yapışılması gereken kulpların en sağlamına yapışmış, tutulacak iplerin en kuvvetlisine sarılmıştır. Artık o gün ışığı gibi parlak yakîni inanca ermiştir. Kendini şanı yüce olan Allah için işlerin en yücesine öyle bir adamıştır ki onun tüm emirlerini yerine getirmekte ve her şeyi aslına doğru döndürmektedir.
O, karanlıkların ışığı, şüphelerin gidericisi, belirsizliklerin anahtarı, güçlükleri gideren, uçsuz bucaksız çöllerde yol gösterendir. Söyler, anlatır; susar, kurtulur. İhlâsla Allah'a yönelir, Allah da ona ihlas verir. O, Allah'ın dininin madenlerinden, arzının direklerindendir. Adaleti kendisine farz kılmıştır. Adaletinin ilk uygulaması, kendisini heva ve heveslerinden uzaklaştırmasıdır. Hakkı tanır ve onunla amel eder. Hayırda yönelmeyeceği bir son yoktur. Faydalı sanıp da kast etmeyeceği şey yoktur. Dizginlerini Kur'an'ın emrine vermiştir. Kur'an onun öncüsü ve önderidir. O, yükünü nereye indirirse o da oraya iner, konduğu yere konar. Bir başkası da var, ilim sahibi olmadığı halde kendini âlim diye tanıtır. Cahillerden ve sapıklardan birkaç sapıklığı ve cehaleti almış, insanlara aldatış ağlarını germiş, sahte sözler söylemektedir. Kitabı dilediği gibi anlatmakta, hakkı hevasına uydurmaktadır, insanlara büyük günahlar için güvence verir. Büyük suçları onlara küçük gösterir. Şüpheli şeylerde 'duraklarım' der de şüphelerin içine düşer; 'bidatlerden sakınırım' der fakat onların içine yuvarlanır. Suratı insan, kalbi ise hayvan kalbidir. Hidayet kapısını bilmez ki yönelsin, körlük kapısını bilmez ki ondan yüz çevirsin. Dirilerin ölüsü odur.
Ey insanlar! Son Peygamberin söylediği şu sözü alın. 'Bizden olup da ölen gerçekte ölmemiştir ve bizden olup da eskiyen gerçekte eskimemiştir.' Bilmediğiniz şeyi söylemeyin. Hakkın çoğu, inkâr ettiğiniz şeylerdir. Aleyhinde bir delilinizin olmadığı kimseden özür dileyin; o kimse de benim. Ben aranızda değerli emanetin büyüğü (Kur'an) ile amel etmedim mi? Değerli emanetin küçüğünü (Ehl-i Beyt'imi), size bırakmadım mı?
Sizin içinize iman bayrağını yerleştirdim. Size helalin ve haramın hududunu bildirdim. Size karşı adil davranarak afiyet elbisesini giydirdim. Fiilimle, kavlimle, size iyiliği sergiledim. Size kendimde üstün ahlakı göstermedim mi? Derinliğini gözlerin idrak edemediği ve akılların erişemediği hususlarda, kendi görüşlerinizle amel etmeyin.
Öyle ki bazıları dünya Ümeyyeoğulları'na bağlanmış, sütü onlara bağışlanmış, en hayırlısı onlara sunulmuş ve bu ümmetin başından kılıçları kalkmayacak zannettiler? Böyle zannedenler büyük bir yanılgı içindedirler. Hayır, o, sadece bir zaman için hayatın lezzetlerinden tattıkları bir çalımlık baldır, sonra hepsini kusacaklar."
(Nehcü'l–Belağa'dan…)
Doğru yolu görmüş ve onu izlemiştir. İşaretleri bilmiş, darboğazları geçmiştir. Yapışılması gereken kulpların en sağlamına yapışmış, tutulacak iplerin en kuvvetlisine sarılmıştır. Artık o gün ışığı gibi parlak yakîni inanca ermiştir. Kendini şanı yüce olan Allah için işlerin en yücesine öyle bir adamıştır ki onun tüm emirlerini yerine getirmekte ve her şeyi aslına doğru döndürmektedir.
O, karanlıkların ışığı, şüphelerin gidericisi, belirsizliklerin anahtarı, güçlükleri gideren, uçsuz bucaksız çöllerde yol gösterendir. Söyler, anlatır; susar, kurtulur. İhlâsla Allah'a yönelir, Allah da ona ihlas verir. O, Allah'ın dininin madenlerinden, arzının direklerindendir. Adaleti kendisine farz kılmıştır. Adaletinin ilk uygulaması, kendisini heva ve heveslerinden uzaklaştırmasıdır. Hakkı tanır ve onunla amel eder. Hayırda yönelmeyeceği bir son yoktur. Faydalı sanıp da kast etmeyeceği şey yoktur. Dizginlerini Kur'an'ın emrine vermiştir. Kur'an onun öncüsü ve önderidir. O, yükünü nereye indirirse o da oraya iner, konduğu yere konar. Bir başkası da var, ilim sahibi olmadığı halde kendini âlim diye tanıtır. Cahillerden ve sapıklardan birkaç sapıklığı ve cehaleti almış, insanlara aldatış ağlarını germiş, sahte sözler söylemektedir. Kitabı dilediği gibi anlatmakta, hakkı hevasına uydurmaktadır, insanlara büyük günahlar için güvence verir. Büyük suçları onlara küçük gösterir. Şüpheli şeylerde 'duraklarım' der de şüphelerin içine düşer; 'bidatlerden sakınırım' der fakat onların içine yuvarlanır. Suratı insan, kalbi ise hayvan kalbidir. Hidayet kapısını bilmez ki yönelsin, körlük kapısını bilmez ki ondan yüz çevirsin. Dirilerin ölüsü odur.
Ey insanlar! Son Peygamberin söylediği şu sözü alın. 'Bizden olup da ölen gerçekte ölmemiştir ve bizden olup da eskiyen gerçekte eskimemiştir.' Bilmediğiniz şeyi söylemeyin. Hakkın çoğu, inkâr ettiğiniz şeylerdir. Aleyhinde bir delilinizin olmadığı kimseden özür dileyin; o kimse de benim. Ben aranızda değerli emanetin büyüğü (Kur'an) ile amel etmedim mi? Değerli emanetin küçüğünü (Ehl-i Beyt'imi), size bırakmadım mı?
Sizin içinize iman bayrağını yerleştirdim. Size helalin ve haramın hududunu bildirdim. Size karşı adil davranarak afiyet elbisesini giydirdim. Fiilimle, kavlimle, size iyiliği sergiledim. Size kendimde üstün ahlakı göstermedim mi? Derinliğini gözlerin idrak edemediği ve akılların erişemediği hususlarda, kendi görüşlerinizle amel etmeyin.
Öyle ki bazıları dünya Ümeyyeoğulları'na bağlanmış, sütü onlara bağışlanmış, en hayırlısı onlara sunulmuş ve bu ümmetin başından kılıçları kalkmayacak zannettiler? Böyle zannedenler büyük bir yanılgı içindedirler. Hayır, o, sadece bir zaman için hayatın lezzetlerinden tattıkları bir çalımlık baldır, sonra hepsini kusacaklar."
(Nehcü'l–Belağa'dan…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.