Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, Veda Hutbesinde İnsan Hakları" eserinde, suç, suçlu, ceza ve adalet münasebeti hususunda şu bilgilere yer veriliyor:
"Kefâretler:
Bunlar da İslâm'da verilen cezaların bir türü olup başlıca üçe ayrılırlar:
1. Diyet vermek,
2. Köle affetmek,
3. İki ay ara vermeden oruç tutmak.
Görüldüğü üzere İslâm'da işlenen suçun cinsi, türü, şekli ve mahiyetine göre hangi hukuka giriyorsa ona münasip ve mutabık olan cezayı tatbik etmek esastır. Bu hem adâlet gereğidir, hem de caydırıcılığı vardır. Hem de cezalar tek tip olmadığından insan fıtratını uyarır, onu suç işlemeğe meyletmekten uzaklaştırır. Her şeyden evvel işlenen bir kötülük kimin hukukunu ihlâldir, ceza ona göredir. İşlenen suçun çeşidi ve boyutu nedir? Tatbik edilecek ceza ona göredir. Hangi hukuk ihlâli sözkonusudur; Allah'ın hukuku mu? Amme hukuku mu? Şahsın hukuku mu? Hangisi ve nasıl? Ceza buna göredir.
Bir hukuk sisteminde adâletin ihlâli ya az bir suça büyük bir ceza ya da ağır bir suça hafif bir ceza şeklindedir. Her ikisi de zulümdür. Ya suçluya haksızlık yapılır, ya da mağdura... Her ikisi de haksızlıktır. Adâlet ise, haklıya hakkını gerekli ve yeterli şekilde vermek, haksıza da yaptığı haksızlık oranında haddini bildirmektir. İşte bu orta yoldur, ilmî yoldur ve adâlettir. Aksi halde durum ne olursa olsun ya zulüm yapmak veya ona alet olmak sözkonusudur.
Burada mühim olan adâletin ölçüsüdür. Adâlet ölçüsü, "suça göre ceza" prensibi üzerine kurulur. Bu prensipte suçun büyüklüğünün takdiri büyük önem taşıyor. Suçun büyüklüğünde ise; o suçun insana ve onun yaratılış gayesine verdiği zarar, insanın yaratılış gayesi olan Allah'a kulluğu ne derecede menfi etkilediği, amme hukukunda ve içtimai düzende açtığı tahribat, şahıslara verdiği maddi ve manevi zararlar...
Buna ilaveten kötü örnek olmak suretiyle yanlış bir çığır açmak vs. gibi hususlardaki zararları tam bir takdir ölçüsüyle ölçmek büyük önem taşımaktadır. Bütün bu incelik ve derinliklere hakkıyla nüfuz etmek bir insan için imkansız olduğundan Allah-u Teâlâ kulu kendi haline bırakmamış, yine o insanın saadeti için takdiri kendisi yapmış, adâlet ölçüsünü ortaya koymuştur. Çünkü insanı ve onun neye muhtaç olduğunu en iyi bilen Allah'tır. "Yaratan bilmez mi? Çünkü Latif'tir, her şeyden haberdardır" mealindeki ayet bu gerçeğin açık bir teyididir.
Evet, soru şeklindeki bu ayet her akl-ı selimi durdurur ve onu tasdike mecbur bırakır. Yaratan yarattığını bilmez mi? Evet bilir. Madem bilir; suçun takdirini, adâletin ölçüsünü, cezasının şekil ve boyu- tunu O'na bırakmak akla, hikmete en uygun hareket değil midir?"
(devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020