Terör acısından daha çok, "acziyet içinde kalmışlığın" acısının içimizi daha fazla acıttığı bir sırada; "acziyet" kelimesiyle yan yana müthiş bir ikili oluşturan Başbakan Erdoğan'ın Londra'daki basın toplantısında yaptığı "talihsiz" açıklamaları büyük bir üzüntüyle millet olarak takip ettik.Zaman zaman ifade ediyorum, "Başbakan Erdoğan'ın şifrelerini çözmek istiyorsanız, önünde yazılı metin olmadan "spontane" (kendiliğinden, aniden yapılan) konuşmalarına - özellikle de basın toplantılarındaki ters sorulara verdiği cevaplara- dikkat kesilmeniz kâfi gelecektir. Çünkü bu spontane cevaplarda başbakan bütün ruh halini, fikrini, zikrini ve şifrelerini açık ediyor. Danışman ve akıl hocalarının kontrol mekanizması bu tür durumlarda devre dışı kalıyor ve biz de başbakan Erdoğan'ı "duru ve saf" haliyle yakalamış oluyoruz. İşte Londra'daki basın toplantısı da böyle anlardan bir tanesiydi. Başbakan Erdoğan'a şu soru soruldu: "Türkiye, Kürtlerin kendi geleceklerini tayin etme hakkına neden karşı çıkıyor?"İşte Erdoğan'ın tarihe geçecek cevabı: "Bir şeyi karıştırıyorsunuz, Irak'taki Kürt devleti olayı bizim sorunumuz değil. Sorun Irak'ın kuzeyinde terör örgütünün konuşlanması ve orada eğitim alıp vatandaşlarımızı hatta Kürt kökenli vatandaşlarımızı öldürmeleridir. PKK'nın kesinlikle benim Kürt vatandaşlarımı temsil gibi bir hakkı söz konusu değildir. Zaten bu bölgede benim partim birinci konumdadır." Demek ki Türkiye onyıllardır ve hatta Cumhuriyet kurulduğundan bu yana "devlet politikası" ve hatta "kırmızı çizgi" olarak addettiği "Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmaması" konusunda tarihi bir yanılgı içinde. Baksanıza, Başbakan Erdoğan'a göre Türkiye'nin öyle bir sorunu yok. Biz Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, Başbakanın da ifadesiyle bu olayı "karıştırıyoruz"!Hızımızı kesmeden diğer sorularla devam edelim: "Neden Türkiye de İsrail'in Lübnan'a girdiği gibi Irak'a girmiyor?"Erdoğan'ın cevabı: "İkisi farklı durumlar. Askeri gerekçeler teknik boyutuyla bize aktarılır. Biz de karar veririz. Sınır ötesi ve sıcak takip farklı kavramlardır. Sınır ötesi dediğiniz olay illa kara birliklerinin gitmesi olayı değildir."Neden farklı olsun ki sayın başbakan! İsrail, Lübnan'ın "kendisine göre terörist saydığı" bazı örgütleri barındırmakla suçluyordu ve o örgütler iki askerini Lübnan'da saklıyordu. İsrail de iki asker için (bu savaş bahanesi olsa da fark etmez) Lübnan'da taş üstünde taş bırakmadı. Bizim durum, İsrail'e göre daha vahim noktada. 2 değil 8 askerimiz kaçırıldı. Terör örgütü PKK için Kuzey Irak ve oradaki peşmerge yönetimi tek hayat kaynağı. Ve en can alıcı son soruyu Oxford Üniversitesi'nde okuyan subay kızı Lale Can yöneltti sayın Başbakana: "Neden ABD'nin gözünde bizimki terör sayılmıyor? Neden subaylarımız şehit olurken hiçbir şey yapamıyoruz. Bizim farkımız ne diğer ülkelerden?"İşte Erdoğan'ın cevabı: "ABD de kendisine yönelik terörü halledebilmiş bir ülke değil. ABD ile terör konusundaki görüşmelerimiz devam ediyor. Bu konuda müşterek bir çalışmanın içine gireceğiz. Subay kızı olduğun için bununla mücadeleyi babana soracaksın. O da askeri boyutunu anlatacak. Biz işin siyasi ve diplomatik boyutuyla uğraşıyoruz." Erdoğan'ın bu cevabıyla ilgili herhangi bir yorum yapmamayı tercih ediyoruz. Çünkü sözün bittiği ender yerlerden birisiyle karşı karşıyayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012