Son günlerde 35 vatandaşımızın yanlış istihbarat kurbanı olarak bombalanılarak hayatlarını kaybetmesi hakkında herkes kendi penceresinden değerlendirmeler yapmaktadır. Umarız olayın gerçek failleri bir an önce bulunup kanun karşısında gereken cezaya çarptırılır.
Ama ne yazık ki ölenleri geri getirmek mümkün olmayacaktır… İktidar ve muhalefet, havanda su dövmeye ve tiyatro oynamaya devam etmekte, herkes topu başkasına atmaya çalışmakta, bu arada en büyük sorun ortada durmaktadır.
Gerçek sorun, bölgede yaşayan vatandaşların öyle ya da böyle, aç ve işsiz bırakılmasının neticesinde tehlikeli yolları seçtiği, aşını ekmeğini temin etmek için neden hayatını tehlikeye attığıdır.
Onlar istemez miydi ki rahat bir işleri olsun, ceplerinde akşam evlerine bir parça ekmek götürecek paraları olsun… Elbette isterlerdi…
Eğer vatandaşları açlıktan bu ve benzeri yollara başvuruyorsa burada sorgulanması gereken sosyal devlet anlayışıdır. Bizim tarihimizde ve kültürümüzde sosyal devletin adı baba devlettir. Ama maalesef bu yapı şu anda baba devlet görüntüsünü yansıtmamaktadır. Çünkü evlatları iş ve aş bulmakta zorlanmaktadır.
“Milli Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” eserlerinin sahibi bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş, bu gerçekleri yıllar önce görerek işsizliği aşsızlığı ve terörü bitirecek yegâne anlayışın “baba devlet” anlayışı olduğuna dikkatleri çekmişti.
Her fırsatta; “Biz sosyal devlet projelerimizi hayata geçirdiğimizde devlet, baba olacak ve artık evlatlarını dağa çıkarmayacak” demişti ve gene aynı ifadeleri söylüyor.
Bu tespitin altı defalarca çizilmeli, ilim fikir siyaset adamları bu tespiti en ince ayrıntısına varıncaya kadar incelemeli, çözümler bu eksende şekillenmelidir.
AB ve ABD dayatmalarıyla çıkarılan kanunlar, yapılan uygulamalar göstermiştir ki; devlet, baba vasfından uzaklaştırılmış, ordusu günden güne pasifleştirilmiş ve yıpratılmış, özelleştirme adı altında kurumları, yer altı ve yerüstü zenginlikleri elden çıkarılmış, ekonomik ve siyasi olarak gücü günden güne zayıflamış bir devlet yapısının, vatandaşına güven vermesi asla mümkün görünmemektedir.
Yapısı zayıflamış bir devletin, milletine umut ve güven vermesi; ekonomisi ve ordusu zayıflamış bir devletin, düşmanlara korku vermesi beklenemez.
Devletin yapısının hantal olduğu gerekçesiyle zayıflatılması fikri, küresel güçlerin bir oyunu olmasına rağmen, siyasi derinliği olmayan devlet adamları bu oyuna geldiler ve devletin yapısını her yönden zayıflattılar. Daha açık bir ifadeyle; devleti, “baba devlet” olmaktan çıkardılar. Yönetimde ve sosyal hayatta görülen aksamaların temelinde de babasız kalmış bir aile gibi sahipsizlik ve dağılma süreci yaşanmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ısrarla üzerinde durduğu, “Milli Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” projeleriyle de kurallaştırdığı “baba devlet” vasfı, devletin ebed müddet yaşaması için olmazsa olmaz bir şarttır.
Ailesi güçlü, kurum ve kuruluşlarıyla devleti güçlü, ordusu güçlü bir devlet, ancak ve ancak “baba devlet” yapısı ile oluşur ve bu “baba devlet” de sadece terörün değil, yaşanan bütün sosyal problemlerin üstesinden gelir.
Geçmişte söylenen “ya devlet başa, ya kuzgun leşe” sözü, bu anlayışın ürünüdür. Bu anlayışın hâkim olduğu dönemdeki gücümüze bakın, bir de bugünkü gücümüze ve itibarımıza bakın… Ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaksınız, değerli dostlar…
Ama ne yazık ki ölenleri geri getirmek mümkün olmayacaktır… İktidar ve muhalefet, havanda su dövmeye ve tiyatro oynamaya devam etmekte, herkes topu başkasına atmaya çalışmakta, bu arada en büyük sorun ortada durmaktadır.
Gerçek sorun, bölgede yaşayan vatandaşların öyle ya da böyle, aç ve işsiz bırakılmasının neticesinde tehlikeli yolları seçtiği, aşını ekmeğini temin etmek için neden hayatını tehlikeye attığıdır.
Onlar istemez miydi ki rahat bir işleri olsun, ceplerinde akşam evlerine bir parça ekmek götürecek paraları olsun… Elbette isterlerdi…
Eğer vatandaşları açlıktan bu ve benzeri yollara başvuruyorsa burada sorgulanması gereken sosyal devlet anlayışıdır. Bizim tarihimizde ve kültürümüzde sosyal devletin adı baba devlettir. Ama maalesef bu yapı şu anda baba devlet görüntüsünü yansıtmamaktadır. Çünkü evlatları iş ve aş bulmakta zorlanmaktadır.
“Milli Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” eserlerinin sahibi bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş, bu gerçekleri yıllar önce görerek işsizliği aşsızlığı ve terörü bitirecek yegâne anlayışın “baba devlet” anlayışı olduğuna dikkatleri çekmişti.
Her fırsatta; “Biz sosyal devlet projelerimizi hayata geçirdiğimizde devlet, baba olacak ve artık evlatlarını dağa çıkarmayacak” demişti ve gene aynı ifadeleri söylüyor.
Bu tespitin altı defalarca çizilmeli, ilim fikir siyaset adamları bu tespiti en ince ayrıntısına varıncaya kadar incelemeli, çözümler bu eksende şekillenmelidir.
AB ve ABD dayatmalarıyla çıkarılan kanunlar, yapılan uygulamalar göstermiştir ki; devlet, baba vasfından uzaklaştırılmış, ordusu günden güne pasifleştirilmiş ve yıpratılmış, özelleştirme adı altında kurumları, yer altı ve yerüstü zenginlikleri elden çıkarılmış, ekonomik ve siyasi olarak gücü günden güne zayıflamış bir devlet yapısının, vatandaşına güven vermesi asla mümkün görünmemektedir.
Yapısı zayıflamış bir devletin, milletine umut ve güven vermesi; ekonomisi ve ordusu zayıflamış bir devletin, düşmanlara korku vermesi beklenemez.
Devletin yapısının hantal olduğu gerekçesiyle zayıflatılması fikri, küresel güçlerin bir oyunu olmasına rağmen, siyasi derinliği olmayan devlet adamları bu oyuna geldiler ve devletin yapısını her yönden zayıflattılar. Daha açık bir ifadeyle; devleti, “baba devlet” olmaktan çıkardılar. Yönetimde ve sosyal hayatta görülen aksamaların temelinde de babasız kalmış bir aile gibi sahipsizlik ve dağılma süreci yaşanmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ısrarla üzerinde durduğu, “Milli Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” projeleriyle de kurallaştırdığı “baba devlet” vasfı, devletin ebed müddet yaşaması için olmazsa olmaz bir şarttır.
Ailesi güçlü, kurum ve kuruluşlarıyla devleti güçlü, ordusu güçlü bir devlet, ancak ve ancak “baba devlet” yapısı ile oluşur ve bu “baba devlet” de sadece terörün değil, yaşanan bütün sosyal problemlerin üstesinden gelir.
Geçmişte söylenen “ya devlet başa, ya kuzgun leşe” sözü, bu anlayışın ürünüdür. Bu anlayışın hâkim olduğu dönemdeki gücümüze bakın, bir de bugünkü gücümüze ve itibarımıza bakın… Ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaksınız, değerli dostlar…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025