Hani şu birilerinin küfürle itham ettiği, bir akademisyenin Yahudi ve Hıristiyan olmak daha iyidir, çünkü onlar küfürdedir dediği Şia’nın tevhid inancını hiç merak ettiniz mi?
Tevhid inancı; İslam’ın esası olan Allah’ı birleme inancı.
Yüce Allah, işte bu tevhid inancından uzak oldukları için özelde Yahudilik ve Hıristiyanlık için, genelde bütün inanışlar için şu değişmez ve değiştirilmez hükmü vermiştir; hepsi batıldır, hepsi küfürdür.
Lâ tebdile li–kelimatillah/Allah’ın hükmünde değişiklik asla olmaz.
Yegâne tevhid inancı İslam inancıdır.
İslam’ın öğrettiği ve esas aldığı tevhid inancı da; “e canım Allah birdir işte” cümlesiyle geçiştirilecek, baştan savılacak bir şey değildir.
Tevhid inancının nasıl olması gerektiğini, hangi sağlam temellere dayanması gerektiğini, bir Sunnî olarak ben de az biraz biliyordum.
Ama büyük Şia alimi Horasanî’nin “Usûl–i Din İle Tanışma” adlı eserinden bu konuyu okuyunca önce cehaletimden hicap duydum, sonra da çok mutlu oldum.
Mutlu oldum, çünkü cehaletimi az da olsa yenebildim.
Gerçi ben, öğretmenlik yıllarımda öğrencilerime hep şunu derdim; okudukça cahilliğim artıyor.
Bana göre çok doğru bir yaklaşım. İnsan okudukça ne kadar bilgiye muhtaç olduğunu, ne kadar az şey bildiğini de öğreniyor.
Benim sunduğum iki kitaba karşılık bana bir kucak dolusu kitap hediye eden ve böylece de Şia’nın tevhid inancını az da olsa öğrenmeme vesile olan Mehdi Aksu hocaya da kucak dolusu teşekkürlerimi sunayım peşinen.
Buyurun! İşte size bir Şii âlimin eserinden Şia’nın tevhid inancı.
Aynen katarım.
Tevhid
Tevhid; âlemlerin Rabbinin ecza ve sıfatlardan bileşmeyen yegane varlık olduğuna inanmaktır. –Çünkü her mürekkep varlığın, eczaya ve o eczayı oluşturana ihtiyacı vardır. Muhtaç bir varlığın ise kendisine ve diğerlerine varlık verip yoktan var etmesi muhal ve imkânsızdır– İlahlığında ve sıfatlarında da ortağı yoktur.
1– Birlik ve teklik zatının özü olan Allah Teâlâ’nın kutlu zatından başka her varlık aza ve parçalardan oluşmuştur. O’ndan başka her şey parçalara bölünür. Tıpkı varlıkta cismin madde ve surete bölünmesi, vehim ve hayalde zamanın ‘an’lara bölünmesi, akılda insanlık ve varlığa bölünmesi, her sınırlı varlığın hadde ve mahduda bölünmesi gibi.
Cemel savaşında adamın biri: “Ey Emir’ül Müminin! ‘Allah birdir’ mi diyorsun?” dedi. Bunun üzerine insanlar: “Emir’ül Müminin’in içinde bulunduğu bu ortamda bu sorulacak soru mudur?” diye onun üzerine yürüdüler.
Fakat Emiru’l Müminin: “Bırakın onu” buyurdu. “Onun bizden istediği şeyi biz de bu insanlardan istiyoruz; maksadımız Allah’ın birliğidir.”
Daha sonra şöyle buyurdu.
“Allah birdir sözü dört kısımdır: Bunlardan ikisi Allah’a yakışmaz. Diğer ikisi ise Allah’ta vardır.
Allah’a yakışmayan ikisi şudur:
1– Sayılarda olan birliktir; O’nun birliği sayısal birlik değildir.
Çünkü ‘iki’si olan her bir, ‘iki’si olmayan bire söylenmez: “Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler elbette kâfir olmuşlardır” (Maide, 73).
2– Cinsin bir türü kastedilen ‘bir’, “O halktan biridir” sözünde olduğu gibi. Allah Teâlâ’ya sınıf ve türden biri anlamında bir demek caiz değildir; çünkü bu kullanımda benzetme vardır; hâlbuki Allah’ın benzeri yoktur.”
Allah’ta olanlar ise şunlardır:
1– Benzeri olmayan ‘Bir’.
2– Allah Teâlâ varlık, akıl ve vehimde bölünmeyen ‘Bir’dir. (Biharu’l–Envar, c.3, s.206).
(Devam edecek)
Tevhid inancı; İslam’ın esası olan Allah’ı birleme inancı.
Yüce Allah, işte bu tevhid inancından uzak oldukları için özelde Yahudilik ve Hıristiyanlık için, genelde bütün inanışlar için şu değişmez ve değiştirilmez hükmü vermiştir; hepsi batıldır, hepsi küfürdür.
Lâ tebdile li–kelimatillah/Allah’ın hükmünde değişiklik asla olmaz.
Yegâne tevhid inancı İslam inancıdır.
İslam’ın öğrettiği ve esas aldığı tevhid inancı da; “e canım Allah birdir işte” cümlesiyle geçiştirilecek, baştan savılacak bir şey değildir.
Tevhid inancının nasıl olması gerektiğini, hangi sağlam temellere dayanması gerektiğini, bir Sunnî olarak ben de az biraz biliyordum.
Ama büyük Şia alimi Horasanî’nin “Usûl–i Din İle Tanışma” adlı eserinden bu konuyu okuyunca önce cehaletimden hicap duydum, sonra da çok mutlu oldum.
Mutlu oldum, çünkü cehaletimi az da olsa yenebildim.
Gerçi ben, öğretmenlik yıllarımda öğrencilerime hep şunu derdim; okudukça cahilliğim artıyor.
Bana göre çok doğru bir yaklaşım. İnsan okudukça ne kadar bilgiye muhtaç olduğunu, ne kadar az şey bildiğini de öğreniyor.
Benim sunduğum iki kitaba karşılık bana bir kucak dolusu kitap hediye eden ve böylece de Şia’nın tevhid inancını az da olsa öğrenmeme vesile olan Mehdi Aksu hocaya da kucak dolusu teşekkürlerimi sunayım peşinen.
Buyurun! İşte size bir Şii âlimin eserinden Şia’nın tevhid inancı.
Aynen katarım.
Tevhid
Tevhid; âlemlerin Rabbinin ecza ve sıfatlardan bileşmeyen yegane varlık olduğuna inanmaktır. –Çünkü her mürekkep varlığın, eczaya ve o eczayı oluşturana ihtiyacı vardır. Muhtaç bir varlığın ise kendisine ve diğerlerine varlık verip yoktan var etmesi muhal ve imkânsızdır– İlahlığında ve sıfatlarında da ortağı yoktur.
1– Birlik ve teklik zatının özü olan Allah Teâlâ’nın kutlu zatından başka her varlık aza ve parçalardan oluşmuştur. O’ndan başka her şey parçalara bölünür. Tıpkı varlıkta cismin madde ve surete bölünmesi, vehim ve hayalde zamanın ‘an’lara bölünmesi, akılda insanlık ve varlığa bölünmesi, her sınırlı varlığın hadde ve mahduda bölünmesi gibi.
Cemel savaşında adamın biri: “Ey Emir’ül Müminin! ‘Allah birdir’ mi diyorsun?” dedi. Bunun üzerine insanlar: “Emir’ül Müminin’in içinde bulunduğu bu ortamda bu sorulacak soru mudur?” diye onun üzerine yürüdüler.
Fakat Emiru’l Müminin: “Bırakın onu” buyurdu. “Onun bizden istediği şeyi biz de bu insanlardan istiyoruz; maksadımız Allah’ın birliğidir.”
Daha sonra şöyle buyurdu.
“Allah birdir sözü dört kısımdır: Bunlardan ikisi Allah’a yakışmaz. Diğer ikisi ise Allah’ta vardır.
Allah’a yakışmayan ikisi şudur:
1– Sayılarda olan birliktir; O’nun birliği sayısal birlik değildir.
Çünkü ‘iki’si olan her bir, ‘iki’si olmayan bire söylenmez: “Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler elbette kâfir olmuşlardır” (Maide, 73).
2– Cinsin bir türü kastedilen ‘bir’, “O halktan biridir” sözünde olduğu gibi. Allah Teâlâ’ya sınıf ve türden biri anlamında bir demek caiz değildir; çünkü bu kullanımda benzetme vardır; hâlbuki Allah’ın benzeri yoktur.”
Allah’ta olanlar ise şunlardır:
1– Benzeri olmayan ‘Bir’.
2– Allah Teâlâ varlık, akıl ve vehimde bölünmeyen ‘Bir’dir. (Biharu’l–Envar, c.3, s.206).
(Devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024