İnsanoğlunun hayatta belki de en zor imtihanı servetle olan imtihanıdır. İslam tarihinde de birçok örneklerine rastladığımız hadiselerde, Müslümanın gerektiğinde en değerli varlığı olan canını vermekten kaçınmadığı dönemlerinin yanında, dünya menfaatine yenik düştüğü dönemleri de olmuştur.
Uhud Muharebesinde Müslümanlar bunun en ağır bedelini ödemiştir. Servet toplamak, ganimet toplamak niyetiyle Okçuların mevzilerini terki neticesinde kazanılmış bir muharebenin kaybedilmesine sebebiyet verilmiştir.
Uhud Muharebesinden sonra Peygamberimiz; ümmetin bundan sonra eski cahiliye adetlerine dönmeyeceğini, ancak dünya sevgisine yenik düşebileceği hakkındaki kaygılarını dile getirerek ümmeti uyarmıştır.
Dünya malı ve servet, sürekli insanların imtihanı olmaya devam etmektedir ve bu imtihan kıyamete kadar sürecektir.
Servet, yokluğunda gerçekleştirilemeyen birçok fiilin önünü açmaktadır. Mesela yoklukta bir kimsenin ne kadar cimri ya da cömert olduğunun anlaşılması zordur. Kişinin cimri ya da cömert olduğu servetle meydana çıkar. Servet bazen çok haramın da kapısını açar…
Servet imtihanının zorluğu hakkında Müslümanlara en açık örnek, Salebe’nin durumudur. Salebe, yoklukta sürekli Resûlullah’ın arkasında mescitte namaz kılan ve mescit kuşu diye vasıflanan sade bir Müslümandı.
Salebe Peygamberimiz Aleyhisselama gelip, “Ya Resûlallah! Bana mal vermesi için, Allah’a dua et!” diye ısrarda bulunurdu.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Yazıklar olsun sana ey Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az, şükrünü yerine getiremeyeceğin çoktan hayırlıdır. Ey Salebe! Hakkını ödeyeceğin az, hakkını ödemeye güç yetiremeyeceğin çoktan hayırlıdır!” diye uyarıda bulunurdu.
Peygamberin defalarca onu uyarmasına rağmen o illa da servet sahibi olmayı istediğini ve servetini Hak yolda harcayacağına dair beyanda bulundu. Bunun üzerine, Peygamberimiz (s.a.v.), “Ey Allah’ım! Salebeye mal ver!” diyerek dua etti.
Salebe bir koyun edindi. Koyun bereketlendi. Öyle bir hal aldı ki. Salebe Cuma namazına bile gelemeyecek durumlara düştü. Cuma günü, oradan geçen yolculardan, Medineliler hakkında haberler sormakla yetinir oldu.
Peygamberimiz ashaba, Salebe’nin halini sorup öğrenince, “Vâh Salebe’ye! Vâh Salebe’ye! Vâh Salebe’ye!” buyurdu.
Salebe, servet sahibi olduktan sonra namazlarını aksatmakla kalmayıp, sonunda zekâtını dahi vermemiştir. Ve hatta yaptıkları kınanmış, hakkında ayet nazil olmuştur: “İçlerinden, ‘Eğer Allah bize lutuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz’ diye Allah’a söz verenler de vardır. Fakat Allah lutuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için o da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.” (Tevbe, 75-77).
Lise yıllarımı hatırlıyorum da o zaman Müslümanlar pek zengin değillerdi. Ancak daha ahlaklı, daha takva ve daha imanlı bir haldeydiler. Sürekli dualarında zengin olmaktan, serveti Hak yoluna harcamaktan bahsederlerdi. Zaman oldu, Müslümanlar servet sahibi oldu ama çoğu da mücahitlikten mütahitliğe terfi ettiler. Takvayı bıraktılar. Fetvayla da yetinmeyip ruhsatlara sığındılar. Sonunda da sapıklığa düştüler.
Her şeye rağmen samimi bir şekilde Rabbine dua edip, gayret edip de servet sahibi olan, servet imtihanını geçen kimseler de yok değildir. Sözümüz ve ikazımız, Salebe yolunda olanlaradır.
Servetle imtihan zor iş vesselam! Ya Rabbi hesabını veremeyeceğimiz servetten bizi muhafaza eyle! Âmin.
Uhud Muharebesinde Müslümanlar bunun en ağır bedelini ödemiştir. Servet toplamak, ganimet toplamak niyetiyle Okçuların mevzilerini terki neticesinde kazanılmış bir muharebenin kaybedilmesine sebebiyet verilmiştir.
Uhud Muharebesinden sonra Peygamberimiz; ümmetin bundan sonra eski cahiliye adetlerine dönmeyeceğini, ancak dünya sevgisine yenik düşebileceği hakkındaki kaygılarını dile getirerek ümmeti uyarmıştır.
Dünya malı ve servet, sürekli insanların imtihanı olmaya devam etmektedir ve bu imtihan kıyamete kadar sürecektir.
Servet, yokluğunda gerçekleştirilemeyen birçok fiilin önünü açmaktadır. Mesela yoklukta bir kimsenin ne kadar cimri ya da cömert olduğunun anlaşılması zordur. Kişinin cimri ya da cömert olduğu servetle meydana çıkar. Servet bazen çok haramın da kapısını açar…
Servet imtihanının zorluğu hakkında Müslümanlara en açık örnek, Salebe’nin durumudur. Salebe, yoklukta sürekli Resûlullah’ın arkasında mescitte namaz kılan ve mescit kuşu diye vasıflanan sade bir Müslümandı.
Salebe Peygamberimiz Aleyhisselama gelip, “Ya Resûlallah! Bana mal vermesi için, Allah’a dua et!” diye ısrarda bulunurdu.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Yazıklar olsun sana ey Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az, şükrünü yerine getiremeyeceğin çoktan hayırlıdır. Ey Salebe! Hakkını ödeyeceğin az, hakkını ödemeye güç yetiremeyeceğin çoktan hayırlıdır!” diye uyarıda bulunurdu.
Peygamberin defalarca onu uyarmasına rağmen o illa da servet sahibi olmayı istediğini ve servetini Hak yolda harcayacağına dair beyanda bulundu. Bunun üzerine, Peygamberimiz (s.a.v.), “Ey Allah’ım! Salebeye mal ver!” diyerek dua etti.
Salebe bir koyun edindi. Koyun bereketlendi. Öyle bir hal aldı ki. Salebe Cuma namazına bile gelemeyecek durumlara düştü. Cuma günü, oradan geçen yolculardan, Medineliler hakkında haberler sormakla yetinir oldu.
Peygamberimiz ashaba, Salebe’nin halini sorup öğrenince, “Vâh Salebe’ye! Vâh Salebe’ye! Vâh Salebe’ye!” buyurdu.
Salebe, servet sahibi olduktan sonra namazlarını aksatmakla kalmayıp, sonunda zekâtını dahi vermemiştir. Ve hatta yaptıkları kınanmış, hakkında ayet nazil olmuştur: “İçlerinden, ‘Eğer Allah bize lutuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz’ diye Allah’a söz verenler de vardır. Fakat Allah lutuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için o da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.” (Tevbe, 75-77).
Lise yıllarımı hatırlıyorum da o zaman Müslümanlar pek zengin değillerdi. Ancak daha ahlaklı, daha takva ve daha imanlı bir haldeydiler. Sürekli dualarında zengin olmaktan, serveti Hak yoluna harcamaktan bahsederlerdi. Zaman oldu, Müslümanlar servet sahibi oldu ama çoğu da mücahitlikten mütahitliğe terfi ettiler. Takvayı bıraktılar. Fetvayla da yetinmeyip ruhsatlara sığındılar. Sonunda da sapıklığa düştüler.
Her şeye rağmen samimi bir şekilde Rabbine dua edip, gayret edip de servet sahibi olan, servet imtihanını geçen kimseler de yok değildir. Sözümüz ve ikazımız, Salebe yolunda olanlaradır.
Servetle imtihan zor iş vesselam! Ya Rabbi hesabını veremeyeceğimiz servetten bizi muhafaza eyle! Âmin.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Çukurova Hüseyin Baş’ı bağrına bastı / 18.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024
- Hüseyin Baş, 'ABD ve İsrail emellerine ulaştı' diyor / 12.12.2024
- Suriye asıl sahiplerinin eline mi geçti? / 11.12.2024
- Halep oradaysa arşın buradadır / 10.12.2024
- Her insanın ameli boynuna bağlanacak / 09.12.2024
- İffeti olmayandan doğruluk beklenmez / 07.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024
- Hüseyin Baş, 'ABD ve İsrail emellerine ulaştı' diyor / 12.12.2024
- Suriye asıl sahiplerinin eline mi geçti? / 11.12.2024
- Halep oradaysa arşın buradadır / 10.12.2024
- Her insanın ameli boynuna bağlanacak / 09.12.2024
- İffeti olmayandan doğruluk beklenmez / 07.12.2024