KKTC seçimlerinden çıkan "kilitlenme" sonucu, bu kilidin anahtarı olarak da Ankara'yı adres gösterdi. Ankara, Kıbrıs sorununun çözülmesinde "son durak" olma durumuyla bir anda karşı karşıya kaldı. Bu sonucu bekleyip beklemediği net değil.
Birçok yabancı gazete ve yorumcu "AKP'nin böyle bir durumu öngörmediği, hazırlıksız yakalandığı" yönünde yorumlar yapmıştı. Bu yorumlardan kısa bir süre sonra Ankara, "KKTC'nin kaderini belirleme" konusunda hazırlıksız olmadığını ispat etme gayretine girercesine birkaç girişimde bulundu. Önce AKP'nin, Kıbrıs konusunda Annan Planı temelinde hazırladığı bir taslak metin ortalıkta dolaştı. Sonra Genelkurmay'ın görüşleri... Derken KKTC'de Meclis'e girmeye hak kazanan 4 siyasi partinin liderinin Ankara'ya davet edilmesi yani Kıbrıs Zirvesi!
Önceki gün Ankara'da; Başbakan, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve diğer önemli yetkililerle KKTC'den davet edilen 4 siyasi parti liderinin katılımıyla bir zirve gerçekleşti.
Bu zirvenin sonucunu birçok medya organı şu spot cümleyle özetledi: Zirveden hem AB'ye (Annan Planı'na) hem de Denktaş'a destek çıktı.
Bu, baştan sakat ve olabilirliği 'sıfır noktasında gezinen' bir cümle.
Zirveye katılan tarafların görüş ve çözüm stratejilerinin sert ve diğer tarafa tahammülü imkan dahilinden çıkaracak bir uçurumla birbirinden ayıran bir netlik ve nitelikte olduğu herkes tarafından bilinirken, böyle bir zirveden 'bu cümleyle özetlenebilecek bir çözüm' çıkmaz, çıkamaz!
Çünkü böyle bir çözüm yok. "Hem Denktaş'ı destekleyip, hem de Annan Planı ve AB'yi desteklemek" diye bir politika olamaz.
Zirvenin gerçek ve manipüle edilmemiş sonucunda zaten böyle bir sonuç da yok. Sadece görüntüde Denktaş'ı destekleyen bir cümle geçiyor. O cümle de "ama"lı bir cümle. Her zaman olduğu gibi "ama"dan sonra hüsran:
Denktaş'ı destekliyoruz ama...
Zirvenin sonuç açıklamasındaki şu cümleye dikkat edin:
"Kıbrıs sorununa hakça ve kalıcı bir çözüm bulunması, Türkiye ve KKTC'nin ortak arzu ve hedefi olup, Türkiye, BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonuna desteğini sürdürmekte ve adanın gerçekleri temelinde bir çözüme müzakere yoluyla hızla ulaşılması konusundaki siyasi kararlığını teyit etmektedir."
Annan'ın "iyi niyet misyonuna destek"ten daha ne anlaşılabilir ki?
"Annan Planı'nı sonuna kadar destekliyoruz". Benim anladığım bu.
"Denktaş ve yeni kurulacak KKTC hükümetiyle yakın danışma ve işbirliği içinde olunacak" cümlesi de bundan böyle Denktaş'ın hükmünün kalmadığı, yeni muhatabın Talat önderliğinde kurdurulacak KKTC hükümeti olduğunu müjdeliyor!
Talat'ın da sevinçle müjdelediği gibi "Denktaş'ın sadece sembolik bir konumu var". Denktaş artık Kıbrıs davasının sembolü değil, AKP'nin sembolik balonu! Tabii bunu sindirip, kabul ederse.
Ankara'da yapılan Kıbrıs Zirvesi de aşırı "sembolize" cümlelerin kullanıldığı "sembolik" bir zirve! Sembolik, çünkü hükümet Denktaş'ın ve KKTC'nin ipini 3 Kasım öncesinde çekmiş. Şimdi "AB yolunda Kıbrıs'ı kurtarma(!)" tiyatrosu sahneleniyor, o kadar!
***
26 Aralık'ta ABD Başkanı Bush'un Yunan Başbakanı Simitis ve Rum lider Papadapulos'a gönderdiği bir mektup vardı ya! İşte o mektubun aynısından bir tane de, yani bir "emirname" de bizim Başbakan'a göndermiş Bush.
Bush, Simitis'e gönderdiği emirnamede "Kıbrıs'ta Annan planı temelinde bir çözüm için çaba gösterin ve Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos'u bu konuda cesaretlendirin" ifadelerini kullanmıştı.
Reuters'ın haberine göre, Bush Erdoğan'a gönderdiği emirnamesinde de Kıbrıs'ta şu anda anlaşmaya varılmasıyla adanın bir bütün olarak AB'ye girmesi için bir fırsat penceresi bulunduğunu ifade ederek, "Bu pencerenin kapanmasına izin vermemeliyiz. Taraflar, iyi niyetle ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan Planı temelinde hemen müzakere masasına dönmelidirler" diyor.
Kamuoyuna açıklanamayan bu emirname, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün son iki haftadır Kıbrıs konusunda konuşurken ve politika üretirken kimleri dikkate aldıklarını göstermiş oluyor.
26 Aralık'ta Başbakan Erdoğan'a 'Kıbrıs ödevini' gönderdiği emirnameyle veren Bush, 26 Ocak'ta da, (emirnameden tam bir ay sonra) Washington'da rapor alacak. Bakacak emirler yerine getiriliyor mu, getirilmiyor mu?
Birçok yabancı gazete ve yorumcu "AKP'nin böyle bir durumu öngörmediği, hazırlıksız yakalandığı" yönünde yorumlar yapmıştı. Bu yorumlardan kısa bir süre sonra Ankara, "KKTC'nin kaderini belirleme" konusunda hazırlıksız olmadığını ispat etme gayretine girercesine birkaç girişimde bulundu. Önce AKP'nin, Kıbrıs konusunda Annan Planı temelinde hazırladığı bir taslak metin ortalıkta dolaştı. Sonra Genelkurmay'ın görüşleri... Derken KKTC'de Meclis'e girmeye hak kazanan 4 siyasi partinin liderinin Ankara'ya davet edilmesi yani Kıbrıs Zirvesi!
Önceki gün Ankara'da; Başbakan, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve diğer önemli yetkililerle KKTC'den davet edilen 4 siyasi parti liderinin katılımıyla bir zirve gerçekleşti.
Bu zirvenin sonucunu birçok medya organı şu spot cümleyle özetledi: Zirveden hem AB'ye (Annan Planı'na) hem de Denktaş'a destek çıktı.
Bu, baştan sakat ve olabilirliği 'sıfır noktasında gezinen' bir cümle.
Zirveye katılan tarafların görüş ve çözüm stratejilerinin sert ve diğer tarafa tahammülü imkan dahilinden çıkaracak bir uçurumla birbirinden ayıran bir netlik ve nitelikte olduğu herkes tarafından bilinirken, böyle bir zirveden 'bu cümleyle özetlenebilecek bir çözüm' çıkmaz, çıkamaz!
Çünkü böyle bir çözüm yok. "Hem Denktaş'ı destekleyip, hem de Annan Planı ve AB'yi desteklemek" diye bir politika olamaz.
Zirvenin gerçek ve manipüle edilmemiş sonucunda zaten böyle bir sonuç da yok. Sadece görüntüde Denktaş'ı destekleyen bir cümle geçiyor. O cümle de "ama"lı bir cümle. Her zaman olduğu gibi "ama"dan sonra hüsran:
Denktaş'ı destekliyoruz ama...
Zirvenin sonuç açıklamasındaki şu cümleye dikkat edin:
"Kıbrıs sorununa hakça ve kalıcı bir çözüm bulunması, Türkiye ve KKTC'nin ortak arzu ve hedefi olup, Türkiye, BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonuna desteğini sürdürmekte ve adanın gerçekleri temelinde bir çözüme müzakere yoluyla hızla ulaşılması konusundaki siyasi kararlığını teyit etmektedir."
Annan'ın "iyi niyet misyonuna destek"ten daha ne anlaşılabilir ki?
"Annan Planı'nı sonuna kadar destekliyoruz". Benim anladığım bu.
"Denktaş ve yeni kurulacak KKTC hükümetiyle yakın danışma ve işbirliği içinde olunacak" cümlesi de bundan böyle Denktaş'ın hükmünün kalmadığı, yeni muhatabın Talat önderliğinde kurdurulacak KKTC hükümeti olduğunu müjdeliyor!
Talat'ın da sevinçle müjdelediği gibi "Denktaş'ın sadece sembolik bir konumu var". Denktaş artık Kıbrıs davasının sembolü değil, AKP'nin sembolik balonu! Tabii bunu sindirip, kabul ederse.
Ankara'da yapılan Kıbrıs Zirvesi de aşırı "sembolize" cümlelerin kullanıldığı "sembolik" bir zirve! Sembolik, çünkü hükümet Denktaş'ın ve KKTC'nin ipini 3 Kasım öncesinde çekmiş. Şimdi "AB yolunda Kıbrıs'ı kurtarma(!)" tiyatrosu sahneleniyor, o kadar!
***
26 Aralık'ta ABD Başkanı Bush'un Yunan Başbakanı Simitis ve Rum lider Papadapulos'a gönderdiği bir mektup vardı ya! İşte o mektubun aynısından bir tane de, yani bir "emirname" de bizim Başbakan'a göndermiş Bush.
Bush, Simitis'e gönderdiği emirnamede "Kıbrıs'ta Annan planı temelinde bir çözüm için çaba gösterin ve Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos'u bu konuda cesaretlendirin" ifadelerini kullanmıştı.
Reuters'ın haberine göre, Bush Erdoğan'a gönderdiği emirnamesinde de Kıbrıs'ta şu anda anlaşmaya varılmasıyla adanın bir bütün olarak AB'ye girmesi için bir fırsat penceresi bulunduğunu ifade ederek, "Bu pencerenin kapanmasına izin vermemeliyiz. Taraflar, iyi niyetle ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan Planı temelinde hemen müzakere masasına dönmelidirler" diyor.
Kamuoyuna açıklanamayan bu emirname, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün son iki haftadır Kıbrıs konusunda konuşurken ve politika üretirken kimleri dikkate aldıklarını göstermiş oluyor.
26 Aralık'ta Başbakan Erdoğan'a 'Kıbrıs ödevini' gönderdiği emirnameyle veren Bush, 26 Ocak'ta da, (emirnameden tam bir ay sonra) Washington'da rapor alacak. Bakacak emirler yerine getiriliyor mu, getirilmiyor mu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012