Arap coğrafyasında başlatılan ve adına “Arap Baharı” denilen harekat Türkiye’de çok önceleri başlatıldı. Kimisi gördü, kimisi görmedi. Adına demokrasi denildi, sivilleşme denildi, aklınıza ne gelirse o denildi.
Hukukun üstünlüğü ilkesiyle başladı her şey. Ama kimin hukuku? Kimin için hukuk? Sorularının cevapları bulunmadan, tak, tak kanunlar çıkartıldı, kanun hükmünde kararnameler yapıldı, yeni başkanlar atandı ve hukuk son sürat işlemeye baladı.
Bugün askerleri kapsama alanına alan hukuktan bahsedelim. Kalfalık döneminde başlayan kazı çalışmaları, ele geçen plan, belge, cd vs. şeyler sonrası peş peşe tutuklamalar. Her gün yeni bir rütbeye kelepçe takılıyordu benim ülkemde. En son Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı tutuklandı ve tutuklanan en rütbeli komutan sıfatını aldı. Ta ki 2012’nin ilk haftasına kadar. Evet, birilerinin hukuku bu ülkenin eski Genel Kurmay başkanını tutukladı hem de 7 yıl birlikte görev yaptığı iktidar aleyhine oluşumlara girişmekten ötürü.
Ben tek soru soracağım; Eğer aleyhinde suç oluşturacak deliller varsa İlker Başbuğ tutuklanmadan yargılanamaz mıydı?
Şimdi bakalım medyada işletilen bu hukuka ve tutuklanan eski Genel Kurmay başkanı için neler denilmiş;
Ahmet Erimhan (YENİ MESAJ 7 Ocak 2012)
2011’in son ve 2012’nin ilk haftasında iki beklenmedik olay yaşadık. Birincisi Uludere’de 35 vatandaşın ölümü ile sonuçlanan elim olay, ikincisi Orgeneral Başbuğ’un tutuklanması…
Bu iki tarihi önemdeki hadiseyi nasıl yorumlamalıyız? Zamanlaması, aralarında irtibat olup olmadığı hususu, taşıdığı mesaj, ölümler ve tutuklamadan memnuniyet duyanlar ve duymayanlar, ilaveten arka plandaki oyuncular kimdir diye sorular sorarak baktığımızda acaba nasıl bir sonuç ile karşı karşıyayız?
Bu iki olayı düz mantığın dışına çıkarak değerlendirmek zorundayız. Aksi takdirde olanı biteni anlamak mümkün olmayacaktır.
Tabloyu netleştirelim.
Önce 3 temel veri…
1– 2012 Anayasa yılıdır.
2– 2012 Abdullah Gül’ün görev süresinin 7’mi 5’mi olacağının netleşeceği yıldır.
3– 2012 İsrail’in İran’a dönük savaş hazırlıklarının zirve yaptığı yıldır…
Başbakan, 35 kişinin ölümünden de Orgeneral Başbuğ’un tutuklamasından da rahatsızdır... Şu saatten sonra huzuru ve statükoyu bozan her şeye Başbakan karşı çıkacaktır. Çünkü statüko Başbakan’ın ta kendisidir…
Dahası yabancı basın ilk defa 35 kişinin ölümünden askeri değil Başbakan’ı sorumlu tutmuştur…
***
Melih Aşık (Milliyet) “Darbeye teşebbüs ve terör örgütü kurmak ve yönetmek!” Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ önceki gün bu gerekçelerle tutuklandı. Ülkenin, ordunun ve NATO’nun en gizli sırlarına vakıf olmuş... 500 bin kişilik silahlı kuvvetlerin komutanı... Emrinde yarım milyonluk silahlı örgüt varken hükümeti devirmek için bu örgütü kullanmıyor... Ayrı bir terör örgütü kuruyor... Her anı gözaltında olan komutanın böyle bir örgüt kurduğundan ve yönettiğinden yıllardır işbaşında olan iktidarın haberi olmuyor... MİT’in, Emniyet İstihbaratının ruhu duymuyor... Ne zaman ki komutan emekli oluyor... Bu müthiş gerçek o zaman tespit ediliyor... Savcılık, bilgi ve belgeleri topladıktan sonra komutanı tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ediyor. Mahkeme savcıdan gelen bilgi ve belgeleri inandırıcı bulmuş olacak ki... Tutuklama kararını hiç beklemeden veriyor.
***
Ahmet Hakan (Hürriyet): ‘Başbuğ tutuklandı’ cümlesinin mesajı ne? “Biz icabında genelkurmay başkanlarını da tutuklarız, ayağınızı denk alın” sonucunu çıkardım... Özgürlük ve demokrasinin alıp başını gittiği bir ortamda... Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabiliyor olmasından müthiş bir huzur, muazzam bir eşitlik duygusu ve acayip rahatlama çıkar. Özgürlük ve demokrasinin sınırlandığı bir ortamda ise... Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabiliyor olmasından gözdağı çıkar, “ayağınızı denk alın” uyarısı çıkar, “en iyisi hepiniz bize teslim olun” mesajı çıkar…”
***
Güngör Mengi (Vatan) “Sanki sabahtan itibaren her şeyi tutuklanan bir Genelkurmay Başkanı’nın hapse atıldığını görmek isteyen bir güç kontrol ediyordu… Bu olayı Türkiye’de demokratikleşmenin memnuniyet verici bir göstergesi diye pazarlayanlar, adil ve bağımsız yargı düzenine sahip bulunmayan bir ülkede demokrasi olamayacağını unutan veya kasten saklayan insanlardır. Başbuğ’a yöneltilen terör ve darbe suçlamalarını kamu vicdanı haklı bulmayacaktır. Genelkurmay başkanının bile tutuklanması, ülkedeki adalet ve eşitliğin değil, herkese gözdağı vermek uğruna bir genelkurmay başkanının bile kolayca harcanabileceğinin delilidir…”
***
Yılmaz Özdil (Hürriyet) “Bunların Genelkurmay Başkanı’nın harbi teröriste “terörist demeyelim” dediği ülkede... Terörle mücadele eden Genelkurmay Başkanı’nın “terör örgütü elebaşı” diye tutuklanması normaldir. İlker Başbuğ, terörist. Öbürleri, terörişko.
BİRİLERİDE ŞÖYLE DİYOR
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder; “Geciken bir karar
***
Nagehan Alçı (Akşam) “Sivilleşmenin zaferi”
***
Mahmut Övür (Sabah) “Hukukun üstünlüğü hep sözdeydi ve silahı elinde bulunduranların hukuku geçerliydi. 2007’de başlayan Ergenekon dava süreci bu durumu değiştiren ilk adım oldu.”
***
Ahmet Altan (Taraf) “Nedense, AKP böyle bir şeffaf sistem kurmaya yanaşmıyor, Ergenekon’u, Balyoz’u, andıçı yakalıyor, sorumlularını yargı önüne çıkartıyor ama o suçların içinde beslenip büyüdüğü karanlık sistemi yok etmiyor, şeffaflaştırmıyor… AKP, bu ülkeyi değiştirme, yeni bir sistem kurma şansına ve gücüne sahip, bunu yapmıyorsa gücü olmadığından değil, “karanlığın verdiği olağanüstü iktidar duygusundan” hoşlandığı için yapmıyordur.”
Hukukun üstünlüğü ilkesiyle başladı her şey. Ama kimin hukuku? Kimin için hukuk? Sorularının cevapları bulunmadan, tak, tak kanunlar çıkartıldı, kanun hükmünde kararnameler yapıldı, yeni başkanlar atandı ve hukuk son sürat işlemeye baladı.
Bugün askerleri kapsama alanına alan hukuktan bahsedelim. Kalfalık döneminde başlayan kazı çalışmaları, ele geçen plan, belge, cd vs. şeyler sonrası peş peşe tutuklamalar. Her gün yeni bir rütbeye kelepçe takılıyordu benim ülkemde. En son Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı tutuklandı ve tutuklanan en rütbeli komutan sıfatını aldı. Ta ki 2012’nin ilk haftasına kadar. Evet, birilerinin hukuku bu ülkenin eski Genel Kurmay başkanını tutukladı hem de 7 yıl birlikte görev yaptığı iktidar aleyhine oluşumlara girişmekten ötürü.
Ben tek soru soracağım; Eğer aleyhinde suç oluşturacak deliller varsa İlker Başbuğ tutuklanmadan yargılanamaz mıydı?
Şimdi bakalım medyada işletilen bu hukuka ve tutuklanan eski Genel Kurmay başkanı için neler denilmiş;
Ahmet Erimhan (YENİ MESAJ 7 Ocak 2012)
2011’in son ve 2012’nin ilk haftasında iki beklenmedik olay yaşadık. Birincisi Uludere’de 35 vatandaşın ölümü ile sonuçlanan elim olay, ikincisi Orgeneral Başbuğ’un tutuklanması…
Bu iki tarihi önemdeki hadiseyi nasıl yorumlamalıyız? Zamanlaması, aralarında irtibat olup olmadığı hususu, taşıdığı mesaj, ölümler ve tutuklamadan memnuniyet duyanlar ve duymayanlar, ilaveten arka plandaki oyuncular kimdir diye sorular sorarak baktığımızda acaba nasıl bir sonuç ile karşı karşıyayız?
Bu iki olayı düz mantığın dışına çıkarak değerlendirmek zorundayız. Aksi takdirde olanı biteni anlamak mümkün olmayacaktır.
Tabloyu netleştirelim.
Önce 3 temel veri…
1– 2012 Anayasa yılıdır.
2– 2012 Abdullah Gül’ün görev süresinin 7’mi 5’mi olacağının netleşeceği yıldır.
3– 2012 İsrail’in İran’a dönük savaş hazırlıklarının zirve yaptığı yıldır…
Başbakan, 35 kişinin ölümünden de Orgeneral Başbuğ’un tutuklamasından da rahatsızdır... Şu saatten sonra huzuru ve statükoyu bozan her şeye Başbakan karşı çıkacaktır. Çünkü statüko Başbakan’ın ta kendisidir…
Dahası yabancı basın ilk defa 35 kişinin ölümünden askeri değil Başbakan’ı sorumlu tutmuştur…
***
Melih Aşık (Milliyet) “Darbeye teşebbüs ve terör örgütü kurmak ve yönetmek!” Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ önceki gün bu gerekçelerle tutuklandı. Ülkenin, ordunun ve NATO’nun en gizli sırlarına vakıf olmuş... 500 bin kişilik silahlı kuvvetlerin komutanı... Emrinde yarım milyonluk silahlı örgüt varken hükümeti devirmek için bu örgütü kullanmıyor... Ayrı bir terör örgütü kuruyor... Her anı gözaltında olan komutanın böyle bir örgüt kurduğundan ve yönettiğinden yıllardır işbaşında olan iktidarın haberi olmuyor... MİT’in, Emniyet İstihbaratının ruhu duymuyor... Ne zaman ki komutan emekli oluyor... Bu müthiş gerçek o zaman tespit ediliyor... Savcılık, bilgi ve belgeleri topladıktan sonra komutanı tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ediyor. Mahkeme savcıdan gelen bilgi ve belgeleri inandırıcı bulmuş olacak ki... Tutuklama kararını hiç beklemeden veriyor.
***
Ahmet Hakan (Hürriyet): ‘Başbuğ tutuklandı’ cümlesinin mesajı ne? “Biz icabında genelkurmay başkanlarını da tutuklarız, ayağınızı denk alın” sonucunu çıkardım... Özgürlük ve demokrasinin alıp başını gittiği bir ortamda... Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabiliyor olmasından müthiş bir huzur, muazzam bir eşitlik duygusu ve acayip rahatlama çıkar. Özgürlük ve demokrasinin sınırlandığı bir ortamda ise... Genelkurmay başkanlarının da tutuklanabiliyor olmasından gözdağı çıkar, “ayağınızı denk alın” uyarısı çıkar, “en iyisi hepiniz bize teslim olun” mesajı çıkar…”
***
Güngör Mengi (Vatan) “Sanki sabahtan itibaren her şeyi tutuklanan bir Genelkurmay Başkanı’nın hapse atıldığını görmek isteyen bir güç kontrol ediyordu… Bu olayı Türkiye’de demokratikleşmenin memnuniyet verici bir göstergesi diye pazarlayanlar, adil ve bağımsız yargı düzenine sahip bulunmayan bir ülkede demokrasi olamayacağını unutan veya kasten saklayan insanlardır. Başbuğ’a yöneltilen terör ve darbe suçlamalarını kamu vicdanı haklı bulmayacaktır. Genelkurmay başkanının bile tutuklanması, ülkedeki adalet ve eşitliğin değil, herkese gözdağı vermek uğruna bir genelkurmay başkanının bile kolayca harcanabileceğinin delilidir…”
***
Yılmaz Özdil (Hürriyet) “Bunların Genelkurmay Başkanı’nın harbi teröriste “terörist demeyelim” dediği ülkede... Terörle mücadele eden Genelkurmay Başkanı’nın “terör örgütü elebaşı” diye tutuklanması normaldir. İlker Başbuğ, terörist. Öbürleri, terörişko.
BİRİLERİDE ŞÖYLE DİYOR
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder; “Geciken bir karar
***
Nagehan Alçı (Akşam) “Sivilleşmenin zaferi”
***
Mahmut Övür (Sabah) “Hukukun üstünlüğü hep sözdeydi ve silahı elinde bulunduranların hukuku geçerliydi. 2007’de başlayan Ergenekon dava süreci bu durumu değiştiren ilk adım oldu.”
***
Ahmet Altan (Taraf) “Nedense, AKP böyle bir şeffaf sistem kurmaya yanaşmıyor, Ergenekon’u, Balyoz’u, andıçı yakalıyor, sorumlularını yargı önüne çıkartıyor ama o suçların içinde beslenip büyüdüğü karanlık sistemi yok etmiyor, şeffaflaştırmıyor… AKP, bu ülkeyi değiştirme, yeni bir sistem kurma şansına ve gücüne sahip, bunu yapmıyorsa gücü olmadığından değil, “karanlığın verdiği olağanüstü iktidar duygusundan” hoşlandığı için yapmıyordur.”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025