ABD Başkanı George Bush'un yemin konuşması yoğun eleştiri aldı.
Bush'un dünyaya özgürlük ihraç etme gibi bir derdinin olmadığını, tersine, dünyayı eskisinden daha kötü bir duruma soktuğunu belirten Washington'daki diplomasi çevreleri Bush idaresinin ikinci dönemde de radikal bir adım atmayacağında ittifak ettiler.
Bush gerçekten de, işbaşına geldiğinden bu yana dünyanın değişik ülkelerindeki değişik ülkelere değişik bir dış politika izledi.
Bu değişikliklerdeki samimiyet ise mevcut politikanın merkezi noktasını oluşturdu.
Bush'un ilk dönemde yaptıkları ile ikinci dönemde yapacakları arasında pek bir fark olmayacak.
Suriye, İran ve Irak'a yüklenilmeye devam edilirken İsrail, Hindistan ve Kuzey Kore politikalarında tutum aynı olacak.
İsrail yine Filistin'e yüklenecek, Hindistan yine Pakistan'ı tahrik edecek,Kuzey Kore yine Amerika'ya meydan okumayı sürdürecek.
İngiltere ve İsrail ortaklığında Irak'ta kalmaya devam eden ve burada kaldıkça her geçen gün askeri açıdan eriyen Bush yönetimi, İngilizler ile birlikte şu sıralar "bu bölgeden nasıl çekilebiliriz"in hesabı içerisinde. İngilizler ve Amerikalılar ekonomik açıdan bu bölgede belli şekilde kazanımlar elde ettiler; ama siyasal açıdan tam bir konuşlanma sağlayamadılar.
İngiliz idaresi kendi halkına Irak'ta kalmanın zorluklarını ifade etmekte zorlanırken Amerikan idaresi kaybettiği askerler yerine cepheye robot askerler göndermeyi planlıyor.
Irak'tan sonra İran'a girmeyi düşünen Washington'a ise uyarılar geliyor.
Askeri yetkililer ve düşünce kuruluşları İran'a girilme durumunda Amerika'nın çıkamayacağı görüşündeler.
İran gerçekten de Irak gibi olmayacaktır.
Bush'un eski dönemde yaptıkları ile yeni dönemde yemin ederek başladığı süreçte yapacaklarının samimiyeti sorgulanırken genel anlamda Amerikan dış siyasetinin de önüne geçilmesi gerekiyor.
Yeni dönem yeni gelişmelere ve yeni şiddete kapı aralayacak.
Amerikan samimiyetsizliği, ülke içerisindeki samimi insanları da bezdirdi.
Samimi bir işgal planı olamayacağı gibi, bu samimiyetle(!) uluslararası camiadan prim kapmaya çalışanların önüne geçilmesi gerek.
Bush'un dünyaya özgürlük ihraç etme gibi bir derdinin olmadığını, tersine, dünyayı eskisinden daha kötü bir duruma soktuğunu belirten Washington'daki diplomasi çevreleri Bush idaresinin ikinci dönemde de radikal bir adım atmayacağında ittifak ettiler.
Bush gerçekten de, işbaşına geldiğinden bu yana dünyanın değişik ülkelerindeki değişik ülkelere değişik bir dış politika izledi.
Bu değişikliklerdeki samimiyet ise mevcut politikanın merkezi noktasını oluşturdu.
Bush'un ilk dönemde yaptıkları ile ikinci dönemde yapacakları arasında pek bir fark olmayacak.
Suriye, İran ve Irak'a yüklenilmeye devam edilirken İsrail, Hindistan ve Kuzey Kore politikalarında tutum aynı olacak.
İsrail yine Filistin'e yüklenecek, Hindistan yine Pakistan'ı tahrik edecek,Kuzey Kore yine Amerika'ya meydan okumayı sürdürecek.
İngiltere ve İsrail ortaklığında Irak'ta kalmaya devam eden ve burada kaldıkça her geçen gün askeri açıdan eriyen Bush yönetimi, İngilizler ile birlikte şu sıralar "bu bölgeden nasıl çekilebiliriz"in hesabı içerisinde. İngilizler ve Amerikalılar ekonomik açıdan bu bölgede belli şekilde kazanımlar elde ettiler; ama siyasal açıdan tam bir konuşlanma sağlayamadılar.
İngiliz idaresi kendi halkına Irak'ta kalmanın zorluklarını ifade etmekte zorlanırken Amerikan idaresi kaybettiği askerler yerine cepheye robot askerler göndermeyi planlıyor.
Irak'tan sonra İran'a girmeyi düşünen Washington'a ise uyarılar geliyor.
Askeri yetkililer ve düşünce kuruluşları İran'a girilme durumunda Amerika'nın çıkamayacağı görüşündeler.
İran gerçekten de Irak gibi olmayacaktır.
Bush'un eski dönemde yaptıkları ile yeni dönemde yemin ederek başladığı süreçte yapacaklarının samimiyeti sorgulanırken genel anlamda Amerikan dış siyasetinin de önüne geçilmesi gerekiyor.
Yeni dönem yeni gelişmelere ve yeni şiddete kapı aralayacak.
Amerikan samimiyetsizliği, ülke içerisindeki samimi insanları da bezdirdi.
Samimi bir işgal planı olamayacağı gibi, bu samimiyetle(!) uluslararası camiadan prim kapmaya çalışanların önüne geçilmesi gerek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005