hazırlayan: adem birinci e-mail: ademb@netbulmail.com
"İhanet yasaları" olarak adlandırılan "AB Uyum Yasaları"yla devlet eliyle azınlık yaratılma durumuna gidilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin yüksek Türk kültürü ve Türk kahramanlığı olduğunu açıklayan, tam bağımsızlığa büyük önem veren Atatürk'ün anlayışından uzak zihniyetin, her geçen gün yaygınlaşmakta olduğunu üzüntüyle görüyoruz. Tam bağımsızlığımızdan önemli hiçbir şey yoktur ve olamaz. AB'ne alternatif plan ve projeler üretilmelidir.
AB, Kıbrıs vb. meseleler konusunda milli duruş sergileyip çözümler üreten bir çözüm insanı Ecz. Celal Öcal'la sıcak gündemi konuştuk. Celal Öcal, 1949 yılında Balıkesir'de doğdu. E.Ü Eczacılık yüksek okulunu bitirdi. Bir süre İzmir Türk Birliği Dernekleri Sekreterliği'ni yaptı. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'na derneği temsilen delege olarak katıldı. Halen, Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği'nin başkanlık görevini yürütmektedir.
l Derneğinizin kuruluşunu ve İzmir'deki Türk Dernekleri arasındaki dayanışmanın nasıl oluştuğunu anlatır mısınız?
Celal Öcal-'Bizim de sözümüz olmalı, diye düşündüğümüz 1992 yılında, 'Türk dünyasını bir bütün olarak görecek bir dernek kurulmalı' düşüncesini hayata geçirdik. Gönlümüzden geçen, "Türk" adıyla bir dernek kurmaktı. Fakat, yasal izin gerektirdiği için Türkçe'mizin mensup olduğu dil ailesini vurgulayan bir yol seçtik ve "Ural Altay Kültür ve Dayanışma Derneği"ni kurduk. 2000 yılında "Türk" adını taşıma şerefli iznini aldık. İnsan Hakları üzerinde çok durulan fakat bir kısım siyasi çevrelerce, "Azınlık hakları, terörist hakları" olarak gösteriliyor ve istismar ediliyordu. Biz, "Ya Askerimizin, Polisimizin, mâsum halkımızın insan hakları?.." sorusunun cevabını gündeme getirmek için genel kurul kararıyla "Türk Dünyası Kültür ve insan Hakları Derneği adını aldık. Türk dernekleriyle ortak düşüncede buluşmak zorunluluğu vardı. Biz de, "Partiler üstü siyaset takip etme, Türk dünyasını bir bütün olarak görme, Türk'e fayda düşüncesinde, İzmir'imizin, Türkiye'mizin, Türk dünyasının sorunlarına duyarlı" bir çizgide birleştik. Temsil ettiğimiz toplulukların gözü, kulağı, sesi olma düşüncesini Türk dernekleri arasında hakim kıldık. Artık basın toplantılarımız Türk derneklerinin ortak imzalarıyla kamuoyuna açıklanıyordu. Türk düşmanlığı siyasetinin kurbanı olan, insanlık dışı uygulamalarla, soykırımları, zorunlu göçleri, asimilasyonları yaşamış, dini ve milli kimliği inkar edilmek istenmiş, kültür varlıkları bile yok edilmiş bir topluluğun mensuplarıydık. Bu düşmanlıkları ancak birlikte aşabilirdik. Türk Birliği Dernekleri fikri, bu düşünceden doğdu.
l AB'yi tek umut olarak görenlere acımasız eleştiriniz var. AB'ne niçin karşısınız?
Celal Öcal-Şartlarını bizim oluşturmadığımız, Türkiye'nin jeopolitik konumundan kaynaklanan sorunlarımızı kabul ettiremediğimiz, yürütülen tek taraflı politikalarla tutku haline getirilen AB'ne girmeye karşıyız. Milli egemenlik kavramına, istiklalimize darbe indiren, ülke bütünlüğüne zarar veren AB'ne giriş konusunu tehlikeli görüyoruz. Aslından şüphe eden, Türk kültürü içinde bir bütün olduğunu kabul etmeyen bir güruha AB'ne giriş yolunda büyük destek verildi. Bölücü terörle mücadele, Türk milleti ve devleti olarak ödediğimiz ağır bedele karşılık, Teröristbaşının getirildiği İmralı'da ki, seçkin konuk konumu ve 57. Hükümet'in, idam dosyasının Meclis'e getirilmesini engellemesiyle başlatılan ve idam cezasının kaldırılmasıyla sonuçlanan durum, terör yanlısı çevrelere psikolojik üstünlük kazandırırken, terörle mücadele eden Türk milleti üzerinde hayal kırıklığı yarattı. PKK'ya, AB isteği ile ve TBMM eliyle destek sağlandı.
Tam bağımsızlığımızdan önemli hiçbir şey yoktur ve olamaz
Özellikle bizim, 'ihanet yasaları' olarak adlandırdığımız 'AB Uyum Yasaları'yla devlet eliyle azınlık yaratılma durumuna gidilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin yüksek Türk kültürü ve Türk kahramanlığı olduğunu açıklayan, tam bağımsızlığa büyük önem veren Atatürk'ün anlayışından uzak zihniyetin her geçen gün yaygınlaşmakta olduğunu üzüntüyle görüyoruz. Tam bağımsızlığımızdan önemli hiçbir şey yoktur ve olamaz. AB'ne alternatif plan ve projeler üretilmelidir.
l Hükümetin, Kıbrıs politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz, Kıbrıs'ta çözüm nedir?
Celal Öcal-Esaretten-bağımsızlığa, soykırımdan-özgürlüğe ulaşılan büyük mücadeleyle kurulan KKTC ve Kıbrıs Türkleri'nin yaşadığı dramı öğretmemeyi siyaset sayan anlayış, KKTC'yi yok etme görevine talip oldu.
BM Kıbrıs Planı, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhak planıdır
AB'ne giriş yolunda KKTC engel gösterildi. Kenan Evren gibi geniş bir siyasi çevrelerden destek gören bu zihniyet, "verelim kurtulalım" anlayışında. Sayın Denktaş'ı yalnız bırakarak veya istifaya zorlayarak varılacak bir sonuç, Kıbrıs'taki Türk varlığı ve Türkiye için de felaket olur. Hükümet, Denktaş'ı devre dışı bırakarak çözüme ulaşmak istiyor. KKTC'yi tanınma yönünde Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin yaptığı hatalar, gelinen noktada etken oldu: Türk Milleti, Sayın Denktaş'ın yalnız bırakıldığı, engel gösterildiği zaman dilimini unutmayacak. BM Kıbrıs Planı, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhak planıdır. Kabul edilemez. Göndere çektiğimiz KKTC Bayrağı'nı indirecek devlet ve siyaset adamını tarihimiz affetmeyecektir.Kıbrıs'ta çözüm: KKTC'nin Türkiye'ye iltihakıdır.
l Hükümetin, Irak politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Celal Öcal-Diğer konularda da olduğu gibi Hükümet, Irak konusunda da sağlıklı bir plan üretemedi, üretmedi. Kerkük-Musul'un, Misak-ı Milli hududunda oluşu, Mondros Mütarekesi öncesindeki durum, Irak'taki Türk varlığı, Türkiye'nin güvenliğinin Iraklı Türklerin güvenliği olduğu gerçeği, Türkmen cephesinin durumu, sınır karakolları sağlıklı bir şekilde değerlendirilmedi. Irak konusunda geçmişte önümüze çıkan tarihi fırsatları değerlendirememiş olmamız, bugün karşımızda duran soranların büyümesine neden oldu. Kuzey Irak'ta adı konulmayan Kürt devletinin varlığını güçlendirdi.
Körfez harekatı sonrasında gazetelerde okuduğumuz, "Irak hududunda yeni sınır karakolları kurulacağı" haberi üzerine devrin yetkilileri; T. Özal, S.Demirel, Genel Kurmay Başkanı ve bakanlara mektup göndererek, "kurulacak sınır karakollarında yönetimin Iraklı Türklere verilmesini istemiş, Kürt aşiret guruplarına güvenilmeyeceğini" belirtmiştik O sıralar, İzmir'de Kuzey Irak'tan kaçıp gelen Iraklı Türkler birkaç sınır karakolunun personeli olacak sayıdaydı. Dileklerimize cevap dahi verilmedi. Görev Kürt aşiret guruplarına verildi. Türk devleti bu karakolların bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Karakollar beklenen faydayı sağlamadı. Yapılan denetimde görevin yerine getirilmediği görüldü, yapılan masraflar boşa gitti.
Türk düşmanlığı politikaları
Bu görev Iraklı Türklere verilseydi. Iraklı Türkler silahlı teşkilatlanmalarını öncelerden gerçekleştireceklerdi. İşin tuhaf tarafı Türkmen cephesi de sınır karakollarına projemizde destek vermedi. Can güvenliğini sağlayamayan insanlara televizyon kuruldu, okullar açıldı. Televizyonumuz basıldı boş yere şehit verdik.
Aşiret gurupları Kuzey Irak'ta dağınık yaşıyorlardı. Para dağıtılması söz konusu olduğunda Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri Kürt guruplarını bölük tabur düzeni kurarak para dağıttı. Böylece dağınık yaşayan kendi arasında sık sık kavga eden guruplar Türkiye eliyle birleştirilmiş oldu cepheleşme aleyhimize sonuç verdi.
Ankara; Barzani, Talabani guruplarına temsilcilik açmasına izin verdi. Bunlara sağladığı statü ve ilgi Türkmen cephesine gösterilmedi.
Irakta siyasi hakimiyetimizi kaybettikten sonra geride kalan Türkler, Türk düşmanlığı politikalarının kurbanı oldular, soykırımlara uğradılar. Irak'ta Kürt ve Arap yönetiminin uyguladığı insanlık dışı uygulamaları gördükten sonra Irak'ın toprak bütünlüğü bizim için bir mana ifade etmiyor. Savaşta ve barışta Türkiye Iraklı Türklerin can güvenliğine öncelikle önem vermelidir.
l Mankurtlardan, ver-kurtulculardan ve mandacılardan bahsederek "Yeniden Milli Mücadele" diyorsunuz? Şartlar bu kadar vahim midir?
Celal Öcal-Bir tutku haline sokulan AB'ne giriş, devlet anlayışımızda da büyük değişiklik yarattı. Teşhis ve tedavide birleşemeyen Türk aydını ne yazık ki azınlık ırkçılarını, Türk devleti düşmanlarını gerçek manada değerlendiremiyor.
Emperyalizmin işgal orduları ne yazık ki bizim insanımız. Bu durum yaşadığımız şartları daha da ağırlaştırıyor. Bıçak kemiğe dayandı.
l Bölücü terörle gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Celal Öcal- İzmir'de Şehit Aileleri camiasına üç proje getirilmişti.
1- Terörist başının idam dosyasının Meclis'e getirilmesini engelleyen Başbakan ve yardımcıları aleyhine dava açılması.
2- Kara mayınlarını terör örgütüne verilen ülkeler aleyhine dava açılması.
3- Özellikle silahsız devlet memuru olması nedeniyle öğretmen eşinin müracaatıyla terör örgütü aleyhine dava açılması.
Teröristbaşı, İmralı'da seçkin konuk konumuna getirildi
Normal şartlarda olay vukuat raporu alınması mümkün değildi, gerekli bilgilere ulaşamıyordunuz. Ancak, devlet desteğiyle bu davalar açılabilirdi. Yapılmadı. Başbakan ve yardımcıları aleyhine dava açmakta zorunluluk yoktu. Müracaat yeterliydi. Ancak bir müddet sonda bu projenin konuşulduğu İzmir Şehit Aileleri derneğinde bu konu konuşulmamaya başlandı. Dernek başkanı hükümetle kötü olmak istemiyordu. Evlatlarının şehit düşmesine neden olan konu unutulmuş hükümetle kötü olmayalım endişesi ön plana çıkmıştı. Başkan, hayır, dediği için İzmir'de hiç bir şehit ailesi dava açmaya yanaşmıyordu. Dava açma dilekçe örneğini gönderdiğimiz Türkiye'deki Şehit Aileleri Derneklerinden de İzmir, hayır, dediği için olumlu cevap alamamıştık. Sonunda bir şehit polis kardeşinin müracaatıyla dava açmayı gerçekleştirdik. Ankara'da da iki şehit babası da dava açtı.
Yargıtay yaptığımız başvuruyu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Sanık B. Ecevit, D. Bahçeli, M. Yılmaz. H. Sami Türk başlığıyla Anayasa suçu işlendiğini kabul eden mahkeme görevin TBMM'ne ait olduğu kararını verdi. Gönderdiğimiz mektupla milletvekillerini göreve davet ettik.
Dönemin, Kahramanmaraş Milletvekili Edip Özbaş, Başbakan aleyhine soruşturma önergesi hazırladı. Yeterli imza sayısı toparlanamadı. Eğer yerinde ve zamanında Şehit Aileleri Dernekleri Türkiye genelinde dava açsalardı, milletvekillerini sıkıştırsalardı sonuç böyle olmazdı. Kanı yerde kalmayacak diye diye siyaset yapanlar, teröristbaşını İmralı'da seçkin konuk konumuna getirdi. İdamdan da kurtardı."
"İhanet yasaları" olarak adlandırılan "AB Uyum Yasaları"yla devlet eliyle azınlık yaratılma durumuna gidilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin yüksek Türk kültürü ve Türk kahramanlığı olduğunu açıklayan, tam bağımsızlığa büyük önem veren Atatürk'ün anlayışından uzak zihniyetin, her geçen gün yaygınlaşmakta olduğunu üzüntüyle görüyoruz. Tam bağımsızlığımızdan önemli hiçbir şey yoktur ve olamaz. AB'ne alternatif plan ve projeler üretilmelidir.
AB, Kıbrıs vb. meseleler konusunda milli duruş sergileyip çözümler üreten bir çözüm insanı Ecz. Celal Öcal'la sıcak gündemi konuştuk. Celal Öcal, 1949 yılında Balıkesir'de doğdu. E.Ü Eczacılık yüksek okulunu bitirdi. Bir süre İzmir Türk Birliği Dernekleri Sekreterliği'ni yaptı. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'na derneği temsilen delege olarak katıldı. Halen, Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği'nin başkanlık görevini yürütmektedir.
l Derneğinizin kuruluşunu ve İzmir'deki Türk Dernekleri arasındaki dayanışmanın nasıl oluştuğunu anlatır mısınız?
Celal Öcal-'Bizim de sözümüz olmalı, diye düşündüğümüz 1992 yılında, 'Türk dünyasını bir bütün olarak görecek bir dernek kurulmalı' düşüncesini hayata geçirdik. Gönlümüzden geçen, "Türk" adıyla bir dernek kurmaktı. Fakat, yasal izin gerektirdiği için Türkçe'mizin mensup olduğu dil ailesini vurgulayan bir yol seçtik ve "Ural Altay Kültür ve Dayanışma Derneği"ni kurduk. 2000 yılında "Türk" adını taşıma şerefli iznini aldık. İnsan Hakları üzerinde çok durulan fakat bir kısım siyasi çevrelerce, "Azınlık hakları, terörist hakları" olarak gösteriliyor ve istismar ediliyordu. Biz, "Ya Askerimizin, Polisimizin, mâsum halkımızın insan hakları?.." sorusunun cevabını gündeme getirmek için genel kurul kararıyla "Türk Dünyası Kültür ve insan Hakları Derneği adını aldık. Türk dernekleriyle ortak düşüncede buluşmak zorunluluğu vardı. Biz de, "Partiler üstü siyaset takip etme, Türk dünyasını bir bütün olarak görme, Türk'e fayda düşüncesinde, İzmir'imizin, Türkiye'mizin, Türk dünyasının sorunlarına duyarlı" bir çizgide birleştik. Temsil ettiğimiz toplulukların gözü, kulağı, sesi olma düşüncesini Türk dernekleri arasında hakim kıldık. Artık basın toplantılarımız Türk derneklerinin ortak imzalarıyla kamuoyuna açıklanıyordu. Türk düşmanlığı siyasetinin kurbanı olan, insanlık dışı uygulamalarla, soykırımları, zorunlu göçleri, asimilasyonları yaşamış, dini ve milli kimliği inkar edilmek istenmiş, kültür varlıkları bile yok edilmiş bir topluluğun mensuplarıydık. Bu düşmanlıkları ancak birlikte aşabilirdik. Türk Birliği Dernekleri fikri, bu düşünceden doğdu.
l AB'yi tek umut olarak görenlere acımasız eleştiriniz var. AB'ne niçin karşısınız?
Celal Öcal-Şartlarını bizim oluşturmadığımız, Türkiye'nin jeopolitik konumundan kaynaklanan sorunlarımızı kabul ettiremediğimiz, yürütülen tek taraflı politikalarla tutku haline getirilen AB'ne girmeye karşıyız. Milli egemenlik kavramına, istiklalimize darbe indiren, ülke bütünlüğüne zarar veren AB'ne giriş konusunu tehlikeli görüyoruz. Aslından şüphe eden, Türk kültürü içinde bir bütün olduğunu kabul etmeyen bir güruha AB'ne giriş yolunda büyük destek verildi. Bölücü terörle mücadele, Türk milleti ve devleti olarak ödediğimiz ağır bedele karşılık, Teröristbaşının getirildiği İmralı'da ki, seçkin konuk konumu ve 57. Hükümet'in, idam dosyasının Meclis'e getirilmesini engellemesiyle başlatılan ve idam cezasının kaldırılmasıyla sonuçlanan durum, terör yanlısı çevrelere psikolojik üstünlük kazandırırken, terörle mücadele eden Türk milleti üzerinde hayal kırıklığı yarattı. PKK'ya, AB isteği ile ve TBMM eliyle destek sağlandı.
Tam bağımsızlığımızdan önemli hiçbir şey yoktur ve olamaz
Özellikle bizim, 'ihanet yasaları' olarak adlandırdığımız 'AB Uyum Yasaları'yla devlet eliyle azınlık yaratılma durumuna gidilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin yüksek Türk kültürü ve Türk kahramanlığı olduğunu açıklayan, tam bağımsızlığa büyük önem veren Atatürk'ün anlayışından uzak zihniyetin her geçen gün yaygınlaşmakta olduğunu üzüntüyle görüyoruz. Tam bağımsızlığımızdan önemli hiçbir şey yoktur ve olamaz. AB'ne alternatif plan ve projeler üretilmelidir.
l Hükümetin, Kıbrıs politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz, Kıbrıs'ta çözüm nedir?
Celal Öcal-Esaretten-bağımsızlığa, soykırımdan-özgürlüğe ulaşılan büyük mücadeleyle kurulan KKTC ve Kıbrıs Türkleri'nin yaşadığı dramı öğretmemeyi siyaset sayan anlayış, KKTC'yi yok etme görevine talip oldu.
BM Kıbrıs Planı, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhak planıdır
AB'ne giriş yolunda KKTC engel gösterildi. Kenan Evren gibi geniş bir siyasi çevrelerden destek gören bu zihniyet, "verelim kurtulalım" anlayışında. Sayın Denktaş'ı yalnız bırakarak veya istifaya zorlayarak varılacak bir sonuç, Kıbrıs'taki Türk varlığı ve Türkiye için de felaket olur. Hükümet, Denktaş'ı devre dışı bırakarak çözüme ulaşmak istiyor. KKTC'yi tanınma yönünde Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin yaptığı hatalar, gelinen noktada etken oldu: Türk Milleti, Sayın Denktaş'ın yalnız bırakıldığı, engel gösterildiği zaman dilimini unutmayacak. BM Kıbrıs Planı, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhak planıdır. Kabul edilemez. Göndere çektiğimiz KKTC Bayrağı'nı indirecek devlet ve siyaset adamını tarihimiz affetmeyecektir.Kıbrıs'ta çözüm: KKTC'nin Türkiye'ye iltihakıdır.
l Hükümetin, Irak politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Celal Öcal-Diğer konularda da olduğu gibi Hükümet, Irak konusunda da sağlıklı bir plan üretemedi, üretmedi. Kerkük-Musul'un, Misak-ı Milli hududunda oluşu, Mondros Mütarekesi öncesindeki durum, Irak'taki Türk varlığı, Türkiye'nin güvenliğinin Iraklı Türklerin güvenliği olduğu gerçeği, Türkmen cephesinin durumu, sınır karakolları sağlıklı bir şekilde değerlendirilmedi. Irak konusunda geçmişte önümüze çıkan tarihi fırsatları değerlendirememiş olmamız, bugün karşımızda duran soranların büyümesine neden oldu. Kuzey Irak'ta adı konulmayan Kürt devletinin varlığını güçlendirdi.
Körfez harekatı sonrasında gazetelerde okuduğumuz, "Irak hududunda yeni sınır karakolları kurulacağı" haberi üzerine devrin yetkilileri; T. Özal, S.Demirel, Genel Kurmay Başkanı ve bakanlara mektup göndererek, "kurulacak sınır karakollarında yönetimin Iraklı Türklere verilmesini istemiş, Kürt aşiret guruplarına güvenilmeyeceğini" belirtmiştik O sıralar, İzmir'de Kuzey Irak'tan kaçıp gelen Iraklı Türkler birkaç sınır karakolunun personeli olacak sayıdaydı. Dileklerimize cevap dahi verilmedi. Görev Kürt aşiret guruplarına verildi. Türk devleti bu karakolların bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Karakollar beklenen faydayı sağlamadı. Yapılan denetimde görevin yerine getirilmediği görüldü, yapılan masraflar boşa gitti.
Türk düşmanlığı politikaları
Bu görev Iraklı Türklere verilseydi. Iraklı Türkler silahlı teşkilatlanmalarını öncelerden gerçekleştireceklerdi. İşin tuhaf tarafı Türkmen cephesi de sınır karakollarına projemizde destek vermedi. Can güvenliğini sağlayamayan insanlara televizyon kuruldu, okullar açıldı. Televizyonumuz basıldı boş yere şehit verdik.
Aşiret gurupları Kuzey Irak'ta dağınık yaşıyorlardı. Para dağıtılması söz konusu olduğunda Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri Kürt guruplarını bölük tabur düzeni kurarak para dağıttı. Böylece dağınık yaşayan kendi arasında sık sık kavga eden guruplar Türkiye eliyle birleştirilmiş oldu cepheleşme aleyhimize sonuç verdi.
Ankara; Barzani, Talabani guruplarına temsilcilik açmasına izin verdi. Bunlara sağladığı statü ve ilgi Türkmen cephesine gösterilmedi.
Irakta siyasi hakimiyetimizi kaybettikten sonra geride kalan Türkler, Türk düşmanlığı politikalarının kurbanı oldular, soykırımlara uğradılar. Irak'ta Kürt ve Arap yönetiminin uyguladığı insanlık dışı uygulamaları gördükten sonra Irak'ın toprak bütünlüğü bizim için bir mana ifade etmiyor. Savaşta ve barışta Türkiye Iraklı Türklerin can güvenliğine öncelikle önem vermelidir.
l Mankurtlardan, ver-kurtulculardan ve mandacılardan bahsederek "Yeniden Milli Mücadele" diyorsunuz? Şartlar bu kadar vahim midir?
Celal Öcal-Bir tutku haline sokulan AB'ne giriş, devlet anlayışımızda da büyük değişiklik yarattı. Teşhis ve tedavide birleşemeyen Türk aydını ne yazık ki azınlık ırkçılarını, Türk devleti düşmanlarını gerçek manada değerlendiremiyor.
Emperyalizmin işgal orduları ne yazık ki bizim insanımız. Bu durum yaşadığımız şartları daha da ağırlaştırıyor. Bıçak kemiğe dayandı.
l Bölücü terörle gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Celal Öcal- İzmir'de Şehit Aileleri camiasına üç proje getirilmişti.
1- Terörist başının idam dosyasının Meclis'e getirilmesini engelleyen Başbakan ve yardımcıları aleyhine dava açılması.
2- Kara mayınlarını terör örgütüne verilen ülkeler aleyhine dava açılması.
3- Özellikle silahsız devlet memuru olması nedeniyle öğretmen eşinin müracaatıyla terör örgütü aleyhine dava açılması.
Teröristbaşı, İmralı'da seçkin konuk konumuna getirildi
Normal şartlarda olay vukuat raporu alınması mümkün değildi, gerekli bilgilere ulaşamıyordunuz. Ancak, devlet desteğiyle bu davalar açılabilirdi. Yapılmadı. Başbakan ve yardımcıları aleyhine dava açmakta zorunluluk yoktu. Müracaat yeterliydi. Ancak bir müddet sonda bu projenin konuşulduğu İzmir Şehit Aileleri derneğinde bu konu konuşulmamaya başlandı. Dernek başkanı hükümetle kötü olmak istemiyordu. Evlatlarının şehit düşmesine neden olan konu unutulmuş hükümetle kötü olmayalım endişesi ön plana çıkmıştı. Başkan, hayır, dediği için İzmir'de hiç bir şehit ailesi dava açmaya yanaşmıyordu. Dava açma dilekçe örneğini gönderdiğimiz Türkiye'deki Şehit Aileleri Derneklerinden de İzmir, hayır, dediği için olumlu cevap alamamıştık. Sonunda bir şehit polis kardeşinin müracaatıyla dava açmayı gerçekleştirdik. Ankara'da da iki şehit babası da dava açtı.
Yargıtay yaptığımız başvuruyu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Sanık B. Ecevit, D. Bahçeli, M. Yılmaz. H. Sami Türk başlığıyla Anayasa suçu işlendiğini kabul eden mahkeme görevin TBMM'ne ait olduğu kararını verdi. Gönderdiğimiz mektupla milletvekillerini göreve davet ettik.
Dönemin, Kahramanmaraş Milletvekili Edip Özbaş, Başbakan aleyhine soruşturma önergesi hazırladı. Yeterli imza sayısı toparlanamadı. Eğer yerinde ve zamanında Şehit Aileleri Dernekleri Türkiye genelinde dava açsalardı, milletvekillerini sıkıştırsalardı sonuç böyle olmazdı. Kanı yerde kalmayacak diye diye siyaset yapanlar, teröristbaşını İmralı'da seçkin konuk konumuna getirdi. İdamdan da kurtardı."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.