Peygamber Efendimizin (as): "Beni seviyorsanız fakirliğe, Allah'ı seviyorsanız belaya hazır olun" buyuruyor. Burada denilmek istenen nedir?
Peygamber hayatı insanın kalbi manada Allah'tan gayrına kapalı olmasıdır. Buna İslam'da zühd hayatı denir. Bu, kalbinize Allah'ın muhabbetinden, sevgisinden başka bir şey koymamanızdır. Diğer şeyler hep kulun kalbi manada fakirliğidir. Yoksa pılının pırtının, zenginliğinin olmaması manasında değildir. Bir insan düşünün ki hiç bir şeyi yoktur. Ama dünya hırsından geçilmez. "O benim olacak, bu benim olacak" diye koşturur, hiç bir şey de elde edemez. insanın cebi dolu olacak, eli kârda olacak ama gönlü yarda olacak. Cepteki gönüldekine mani olmayacak. Peygamber Efendimiz'e gelen Kur'an'ı kabul etmeyen insana sen "Müslüman" diyemezsin. Bunu deme hakkını hiç kimse kimseye veremez. Çünkü imanın ölçüsünü koyan ne sensin ne de benim. Bazıları zannediyorlar ki, bu ölçüyü mezhep imamları koymuştur. İmanda ölçü, Allah'ın ve Resulü'nün dediğidir. Burada ne bir mezhep imamı, ne bir ulema ölçü koymamıştır. Konulan ölçüler Allah'a aittir, peygamberine aittir. Kur'an'ın değil tamamını, bir ayetini inkar etmek bile küfre mucip bir harekettir. Zira Cenab-ı Hak, "Onlar ki ayetlerimizden bazılarını kabul, bazılarını reddederler. Onlar kafirlerin ta kendisidir" (Nahl, 15/90-93 buyuruyor.Başka? Bütün peygamberlere inanacagız. Özellikle son peygamber Hz. Muhammed'i (sav) tasdik edecek, O'nu kabul edecek ve O'nun yolundan gideceğiz. "Kabul ettim" diyorsun; ama Peygamberle ne ilgin, ne alakan var. Peygamber Efendimiz'in getirdiğini her mümin yaşamakla mükelleftir.Bir mü'min, "Kur'an'a, Peygamber'e inandım" demek suretiyle İslam akaidini kabul ediyor. Bu da imanın altı şartını yerine getirmekle ancak mümkün olabiliyor. Bir insanın Müslüman olabilmesi için İslam'ın altı şartını mutlak surette kabulü zaruridir. Bunlar nelerdir? Allah'ın birliğine, eşi ve benzeri olmadığına inanmaktır. Biz icmalî olarak, Cenab-ı Hakk'ın birliğine iman edip, O'nun sıfat-ı bari sahibi olduğunu kabul ederiz.Bir Rabbin Allah olabilmesi için Kur'an'ın, bizzat Cenab-ı Hakk'ın vasfettiği ilahlık sıfatlarına malik olması lazımdır. Sen öyle bir Allah tarif edersin ki bu Allah -haşa- doğar, sonu olur. Bu itikattaki Rab, Allah olmaz. Yine sen "Allah" der, O'nun doğduğunu veya doğurduğunu söylersen şirk koşmuş olursun. Burada ifade etmeye çalıştığım husus, Kur'an'ın, İslam'ın, özellikle Hz. Muhammed'in (sav) beyanı veçhile iman esaslarını kabul etmek her Müslüman'ın üzerine farz-ı ayindir. Bir Müslüman, Allah'ın meleklerine de, Kur'an nasıl tarif etmişse öyle inanacaktır.
HİKMETİN SIRLARI / Prof.Dr.Haydar Baş'ın kaleminden
Peygamber hayatı insanın kalbi manada Allah'tan gayrına kapalı olmasıdır. Buna İslam'da zühd hayatı denir. Bu, kalbinize Allah'ın muhabbetinden, sevgisinden başka bir şey koymamanızdır. Diğer şeyler hep kulun kalbi manada fakirliğidir. Yoksa pılının pırtının, zenginliğinin olmaması manasında değildir. Bir insan düşünün ki hiç bir şeyi yoktur. Ama dünya hırsından geçilmez. "O benim olacak, bu benim olacak" diye koşturur, hiç bir şey de elde edemez. insanın cebi dolu olacak, eli kârda olacak ama gönlü yarda olacak. Cepteki gönüldekine mani olmayacak. Peygamber Efendimiz'e gelen Kur'an'ı kabul etmeyen insana sen "Müslüman" diyemezsin. Bunu deme hakkını hiç kimse kimseye veremez. Çünkü imanın ölçüsünü koyan ne sensin ne de benim. Bazıları zannediyorlar ki, bu ölçüyü mezhep imamları koymuştur. İmanda ölçü, Allah'ın ve Resulü'nün dediğidir. Burada ne bir mezhep imamı, ne bir ulema ölçü koymamıştır. Konulan ölçüler Allah'a aittir, peygamberine aittir. Kur'an'ın değil tamamını, bir ayetini inkar etmek bile küfre mucip bir harekettir. Zira Cenab-ı Hak, "Onlar ki ayetlerimizden bazılarını kabul, bazılarını reddederler. Onlar kafirlerin ta kendisidir" (Nahl, 15/90-93 buyuruyor.Başka? Bütün peygamberlere inanacagız. Özellikle son peygamber Hz. Muhammed'i (sav) tasdik edecek, O'nu kabul edecek ve O'nun yolundan gideceğiz. "Kabul ettim" diyorsun; ama Peygamberle ne ilgin, ne alakan var. Peygamber Efendimiz'in getirdiğini her mümin yaşamakla mükelleftir.Bir mü'min, "Kur'an'a, Peygamber'e inandım" demek suretiyle İslam akaidini kabul ediyor. Bu da imanın altı şartını yerine getirmekle ancak mümkün olabiliyor. Bir insanın Müslüman olabilmesi için İslam'ın altı şartını mutlak surette kabulü zaruridir. Bunlar nelerdir? Allah'ın birliğine, eşi ve benzeri olmadığına inanmaktır. Biz icmalî olarak, Cenab-ı Hakk'ın birliğine iman edip, O'nun sıfat-ı bari sahibi olduğunu kabul ederiz.Bir Rabbin Allah olabilmesi için Kur'an'ın, bizzat Cenab-ı Hakk'ın vasfettiği ilahlık sıfatlarına malik olması lazımdır. Sen öyle bir Allah tarif edersin ki bu Allah -haşa- doğar, sonu olur. Bu itikattaki Rab, Allah olmaz. Yine sen "Allah" der, O'nun doğduğunu veya doğurduğunu söylersen şirk koşmuş olursun. Burada ifade etmeye çalıştığım husus, Kur'an'ın, İslam'ın, özellikle Hz. Muhammed'in (sav) beyanı veçhile iman esaslarını kabul etmek her Müslüman'ın üzerine farz-ı ayindir. Bir Müslüman, Allah'ın meleklerine de, Kur'an nasıl tarif etmişse öyle inanacaktır.
HİKMETİN SIRLARI / Prof.Dr.Haydar Baş'ın kaleminden
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.