Akşam vakti hava kararmaya yüz tutup da evlerden isimler teker teker çağırılmaya başladı mı; önce oyunu yarıda bırakıp gitmeye mecbur kalanlar başlar, ardından da bütün mahalle çocukları tutturur:
"Evli evine, köylü köyüne evi olmayan sıçan deliğine..."
Bu basit tekerleme, ilk duyduğumdan beri tüylerimi ürpertir.
Sıçan deliği nasıl bir yer ki, bir insan oraya nasıl sığar?
Düşmüşe, çocuk, sıçan deliğini reva görürse, anası babası neler etmez?
Çocukluk yıllarım boyunca yaşıtlarım zengin, ünlü olmayı hayallerken, ben hep uçsuz bucaksız düzlüklerde at koşturanlara imrendim.
Yer döşek bulutlar yorgan olduktan sonra iş, yastık yapacak taşın iyisini bulmaya...
O da olmadı, umut yarına.
Sarah Mendelson'un araştırması iki gün önce elime geçti.
Kitabın başlığı, İngilizcesiyle "Barracks and brothels-peacekeepers and human trafficking in Balkans" yaklaşık Türkçe karşılığı "Kışla ve genelev, Balkanlarda barışgücü ve insan ticareti."
Konu yeni değil, meşhurdur, Castro'nun Kongo'ya gönderdiği askerlerin hepsi AIDS kapınca on yıl ülkelerine geri dönememiş avare dolaşmışlardı.
Ama çarpıcı. Mendelson'un verdiği resmi rakamlara göre Bosna ve Kosova'da barış gücüyle bağlantılı çalışan onbin kişilik bir hayat kadını ordusu var. Bunların yüzde onu, henüz çocuk.
Yine de gizli arşivlerin açılmasına, koca bir kitapla konunun gündem olmasına sebep insani kaygılar değil. Pentagon, her rütbeden askerinin çete denetimindeki insanlarla özel ilişkiler yaşamasını sakıncalı görüyor, fuhuş çetelerinin farklı örgütlere silah ve bilgi sağladığından şüpheleniliyor.
On yıl önce İtalya'da yaşayan bir dostumdan duymuştum, otoban kenarları Boşnak ve Sırp hayat kadınlarıyla dolu diye. İhtimal vermedim, mücahit bir milletin kızları bunu yapacak, olur şey değil.
Ama "soykırım bitti, artık rahata kavuştular" dediğimiz zamanda çekilmiş fotoğraf karesi öyle demiyor.
"Üst düzey komutanlarla işbirliği içindeki suç örgütleri kızları kaçırıyor, kimliklerine el koyuyor, zorla senet imzalatıyor sonra da köle olarak kullanıyor. Binlerce silahlı adamı bulunan çetelere karşı ailelerin yapacağı hiç bir şey yok."
At hayvanlar içinde belki de en asili. Kurt sürüsünün kokusunu kilometrelerce uzaktan aldı mı yerinde duramaz.
Süvari ise verir kamçıyı. Ne bu huysuzluk diye homurdanarak.
Türk milleti evsizlik değil vatansızlığın, barış gücü değil işgal gücünün kokusunu aldı.
Devletin zirvesinden veryansın edenlere iki cümle:
Efendiler, nasıl işgal ettiğiniz koltuklar, rütbeler zamanı gelince hesabı sorulacak birer emanetse; vatana millete sahip çıkma vazifesi de ancak bir emanettir.
En tecrübelinizin eh haydi elli yılı olsun devlet kapısında...
Bu millet beşbin yıldır devlet idare ediyor.
"Evli evine, köylü köyüne evi olmayan sıçan deliğine..."
Bu basit tekerleme, ilk duyduğumdan beri tüylerimi ürpertir.
Sıçan deliği nasıl bir yer ki, bir insan oraya nasıl sığar?
Düşmüşe, çocuk, sıçan deliğini reva görürse, anası babası neler etmez?
Çocukluk yıllarım boyunca yaşıtlarım zengin, ünlü olmayı hayallerken, ben hep uçsuz bucaksız düzlüklerde at koşturanlara imrendim.
Yer döşek bulutlar yorgan olduktan sonra iş, yastık yapacak taşın iyisini bulmaya...
O da olmadı, umut yarına.
Sarah Mendelson'un araştırması iki gün önce elime geçti.
Kitabın başlığı, İngilizcesiyle "Barracks and brothels-peacekeepers and human trafficking in Balkans" yaklaşık Türkçe karşılığı "Kışla ve genelev, Balkanlarda barışgücü ve insan ticareti."
Konu yeni değil, meşhurdur, Castro'nun Kongo'ya gönderdiği askerlerin hepsi AIDS kapınca on yıl ülkelerine geri dönememiş avare dolaşmışlardı.
Ama çarpıcı. Mendelson'un verdiği resmi rakamlara göre Bosna ve Kosova'da barış gücüyle bağlantılı çalışan onbin kişilik bir hayat kadını ordusu var. Bunların yüzde onu, henüz çocuk.
Yine de gizli arşivlerin açılmasına, koca bir kitapla konunun gündem olmasına sebep insani kaygılar değil. Pentagon, her rütbeden askerinin çete denetimindeki insanlarla özel ilişkiler yaşamasını sakıncalı görüyor, fuhuş çetelerinin farklı örgütlere silah ve bilgi sağladığından şüpheleniliyor.
On yıl önce İtalya'da yaşayan bir dostumdan duymuştum, otoban kenarları Boşnak ve Sırp hayat kadınlarıyla dolu diye. İhtimal vermedim, mücahit bir milletin kızları bunu yapacak, olur şey değil.
Ama "soykırım bitti, artık rahata kavuştular" dediğimiz zamanda çekilmiş fotoğraf karesi öyle demiyor.
"Üst düzey komutanlarla işbirliği içindeki suç örgütleri kızları kaçırıyor, kimliklerine el koyuyor, zorla senet imzalatıyor sonra da köle olarak kullanıyor. Binlerce silahlı adamı bulunan çetelere karşı ailelerin yapacağı hiç bir şey yok."
At hayvanlar içinde belki de en asili. Kurt sürüsünün kokusunu kilometrelerce uzaktan aldı mı yerinde duramaz.
Süvari ise verir kamçıyı. Ne bu huysuzluk diye homurdanarak.
Türk milleti evsizlik değil vatansızlığın, barış gücü değil işgal gücünün kokusunu aldı.
Devletin zirvesinden veryansın edenlere iki cümle:
Efendiler, nasıl işgal ettiğiniz koltuklar, rütbeler zamanı gelince hesabı sorulacak birer emanetse; vatana millete sahip çıkma vazifesi de ancak bir emanettir.
En tecrübelinizin eh haydi elli yılı olsun devlet kapısında...
Bu millet beşbin yıldır devlet idare ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012