PKK ilk silahlı eylemini 15 Ağustos 1984’te gerçekleştirdiği için bu 15 Ağustosta da ses getirecek haberleri medyada yer aldı. Asker birçok ilde alarma geçti. CHP vekili Hüseyin Aygün’de bu günlerde, dağlık bölgelerinde bir iki kişi ile ziyaretlerde bulunuyor. Tesadüf buya! Hüseyin Akgün kaçırılıyor. Gündeme bomba filan düşmedi. Havai fişek gösterisi diyelim. Kızmaya gerek yok, sonuç ortada…
Bu olaya devlet açısından bakarsak, bugüne kadar 150’ye yakın insanımız (asker, polis, kaymakam gibi) kaçırıldı. Bu kaçırılanların yüz küsuru örgüt tarafında serbest bırakıldı. Yani devletin kurtardığı kimse yok. Büyük umutlarla İsrail ve ABD’den milyon dolarla aldığımız, PKK’nın her adımını bize haber verecek insansız uçakların işe yaramadığı veya kimin işine yaradığı ortada. İstediği zaman seni, beni dinleyen devlet kurumlarının, istihbaratın, neden PKK’nın haberleşmelerini dinleyemediği meçhulün meçhulü! Artı bu kaçırmalarla PKK’nın, devlete karşı güç gösterisinde bulunması hazmedilecek gibi değil.
CHP’ye dönersek… Hangi ülkede iktidarı bu kadar destekleyen bir muhalefet partisi var acaba, diye sormak isterim. CHP, iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey yapmadı, yapmıyor.
İşte Hüseyin Aygün örneği. Hiç gündemde yokken, iktidarın yanlış politikaları sonucu, ülke geçmişle değil gelecekle ilgili ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğu bu yıllarda bir “Dersim” tartışması başlattı. Atatürk’e dil uzatmak isteyip de uzatamayanların, isteklerini yaptı. Atatürk’e, devlete artı mensubu olduğu partiye “katil, “zorba” “soykırımcı” dedi.
“Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir, katliamdan Atatürk'ün haberi vardı!”
CHP yönetimi ne yaptı. Hiçbir şey. Bu hiç bir şey Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı bir fırsattı. Önce devlet adına özür diledi. Ve (kimse kızmasın) CHP’yi “şamar oğlanına” çevirdi. Vurdukça vurdu. Camilerden girdi, ezanlardan çıktı. İnönü dönemine ne kadar eleştirisi varsa hepsini ortaya koydu. Ama Hüseyin Aygün gibi Atatürk’e kadar uzanmadı…
Aynı Hüseyin Aygün “Aleviliği” gündemine taşıdı. “Gerekirse Alevilik ayrı bir dindir” açıklamasın da bulundu. CHP yönetimi ne yaptı, hiç. Tabi bu çıkışa haklı olarak; Peygamberiniz kim? Kitabınız ne? İmanınızın şartları kaç vs. gibi sorular geldi. Haliyle bir dinin peygamberi, kitabı, inanç esasları olur. Sonuçta birileri bu tartışmadan iyi rant sağladığı gibi “Alevi’sinin, Sünni’sinin, Şia’sının” kardeş olduğu gerçeğine de bir darbe vurdu. Kim tarafından? Hüseyin Aygün.
Şimdi bu şahsı PKK ses getirmek için kaçırmış! Ne sesi?
Evet, Hüseyin Aygün kaçırıldı. CHP’den peş peşe açıklamalar. Başbakandan geç gelen “geçmiş olsun” mesajları medyada yer aldı. BDP’nin ise başta “elimizden geleni yaparız” sonda ise “PKK’nın ses getirmeye ihtiyacı yok” söylemleri hiç tartışılmadı. Devlet içinde devlet arayan savcılar, bu zihniyeti nasıl görmüyor merak ediyorum!
Aygün’ün ailesi ise bu kaçırılmaya karşı askerin operasyon yapmasını istemediklerini açıkladılar. Ayrıca üzüntülerinin yanında ülkemizde yaşanan Kürt (!), Alevi sorunlarının (!) çözüm adresinden, barıştan bahsettiler ve Aygün’ün serbest kalmasını istediler…
Eli kanlı bir örgüt tarafında kaçırılan bir kişinin ailesinin bu kadar sakinliği ilginç doğrusu…
48 saat sonra Aygün kaçırıldığı yerden serbest bırakıldı. Kaçırıldığı sırada yanında bulunan şahıslar, gelmezse kafanızın ortasına sıkarız filan açıklamaları yaptı. Ama Aygün bu ilginç açıklamaları yalanladı; “Dağdaki saatler boyunca, son derece saygılı davrandılar. Bu eylemi yapan arkadaşlar bu ülkenin genç arkadaşları. Ölen bütün çocukların bu ülkenin çocukları olduğunu, savaşın gereksiz olduğunu söylediler. Biz de yürüttüğümüz mücadelenin çok anlamsız olduğunu biliyoruz dediler… Kürt sorununun çözümü için bugün parlamentoda 4 partinin bir araya gelerek çözmesi gerektiğini söylediler… Giderken sarıldılar, öptüler. Burada bulunan kardeşlerini unutma abi” dediler.
Valla kimsenin muhabbetine karışmayız ama devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne kastedenler, bu ülkenin evladı olamaz. Benim Mehmet’ime kurşun sıkan, hain pusular kuranların, Aygün’e saygı göstermeleri, abi demeleri filan beni enterese etmez. CHP bu yaşananları millete anlatacak haklı bir mazerette bulamaz.
Sonra herkes bir “barış” kelimesini dillerine dolamış, çalıp, oynuyorlar. Erdoğan hükümeti bu barış isteyenler için daha ne yapsın! Sizinle masaya oturdu mu? Oturdu. Davul, zurnayla karşıladı mı? Karşıladı. Mobil mahkemeler beraatınıza hükmetti mi? Etti. Hukuk ve savcılar 300 kadar general ve askeri “zanlı” olarak içerde tutarken sizin eli kanlı arkadaşlarınızı yeni af kapsamında serbest bıraktı mı? Bıraktı. Ee ne istiyorsunuz? Apo başbakan, Karayılan genelkurmay başkanı, sizlerde general mi olmak istiyorsunuz?.. Alırsınız…
Bu olaya devlet açısından bakarsak, bugüne kadar 150’ye yakın insanımız (asker, polis, kaymakam gibi) kaçırıldı. Bu kaçırılanların yüz küsuru örgüt tarafında serbest bırakıldı. Yani devletin kurtardığı kimse yok. Büyük umutlarla İsrail ve ABD’den milyon dolarla aldığımız, PKK’nın her adımını bize haber verecek insansız uçakların işe yaramadığı veya kimin işine yaradığı ortada. İstediği zaman seni, beni dinleyen devlet kurumlarının, istihbaratın, neden PKK’nın haberleşmelerini dinleyemediği meçhulün meçhulü! Artı bu kaçırmalarla PKK’nın, devlete karşı güç gösterisinde bulunması hazmedilecek gibi değil.
CHP’ye dönersek… Hangi ülkede iktidarı bu kadar destekleyen bir muhalefet partisi var acaba, diye sormak isterim. CHP, iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey yapmadı, yapmıyor.
İşte Hüseyin Aygün örneği. Hiç gündemde yokken, iktidarın yanlış politikaları sonucu, ülke geçmişle değil gelecekle ilgili ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğu bu yıllarda bir “Dersim” tartışması başlattı. Atatürk’e dil uzatmak isteyip de uzatamayanların, isteklerini yaptı. Atatürk’e, devlete artı mensubu olduğu partiye “katil, “zorba” “soykırımcı” dedi.
“Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir, katliamdan Atatürk'ün haberi vardı!”
CHP yönetimi ne yaptı. Hiçbir şey. Bu hiç bir şey Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı bir fırsattı. Önce devlet adına özür diledi. Ve (kimse kızmasın) CHP’yi “şamar oğlanına” çevirdi. Vurdukça vurdu. Camilerden girdi, ezanlardan çıktı. İnönü dönemine ne kadar eleştirisi varsa hepsini ortaya koydu. Ama Hüseyin Aygün gibi Atatürk’e kadar uzanmadı…
Aynı Hüseyin Aygün “Aleviliği” gündemine taşıdı. “Gerekirse Alevilik ayrı bir dindir” açıklamasın da bulundu. CHP yönetimi ne yaptı, hiç. Tabi bu çıkışa haklı olarak; Peygamberiniz kim? Kitabınız ne? İmanınızın şartları kaç vs. gibi sorular geldi. Haliyle bir dinin peygamberi, kitabı, inanç esasları olur. Sonuçta birileri bu tartışmadan iyi rant sağladığı gibi “Alevi’sinin, Sünni’sinin, Şia’sının” kardeş olduğu gerçeğine de bir darbe vurdu. Kim tarafından? Hüseyin Aygün.
Şimdi bu şahsı PKK ses getirmek için kaçırmış! Ne sesi?
Evet, Hüseyin Aygün kaçırıldı. CHP’den peş peşe açıklamalar. Başbakandan geç gelen “geçmiş olsun” mesajları medyada yer aldı. BDP’nin ise başta “elimizden geleni yaparız” sonda ise “PKK’nın ses getirmeye ihtiyacı yok” söylemleri hiç tartışılmadı. Devlet içinde devlet arayan savcılar, bu zihniyeti nasıl görmüyor merak ediyorum!
Aygün’ün ailesi ise bu kaçırılmaya karşı askerin operasyon yapmasını istemediklerini açıkladılar. Ayrıca üzüntülerinin yanında ülkemizde yaşanan Kürt (!), Alevi sorunlarının (!) çözüm adresinden, barıştan bahsettiler ve Aygün’ün serbest kalmasını istediler…
Eli kanlı bir örgüt tarafında kaçırılan bir kişinin ailesinin bu kadar sakinliği ilginç doğrusu…
48 saat sonra Aygün kaçırıldığı yerden serbest bırakıldı. Kaçırıldığı sırada yanında bulunan şahıslar, gelmezse kafanızın ortasına sıkarız filan açıklamaları yaptı. Ama Aygün bu ilginç açıklamaları yalanladı; “Dağdaki saatler boyunca, son derece saygılı davrandılar. Bu eylemi yapan arkadaşlar bu ülkenin genç arkadaşları. Ölen bütün çocukların bu ülkenin çocukları olduğunu, savaşın gereksiz olduğunu söylediler. Biz de yürüttüğümüz mücadelenin çok anlamsız olduğunu biliyoruz dediler… Kürt sorununun çözümü için bugün parlamentoda 4 partinin bir araya gelerek çözmesi gerektiğini söylediler… Giderken sarıldılar, öptüler. Burada bulunan kardeşlerini unutma abi” dediler.
Valla kimsenin muhabbetine karışmayız ama devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne kastedenler, bu ülkenin evladı olamaz. Benim Mehmet’ime kurşun sıkan, hain pusular kuranların, Aygün’e saygı göstermeleri, abi demeleri filan beni enterese etmez. CHP bu yaşananları millete anlatacak haklı bir mazerette bulamaz.
Sonra herkes bir “barış” kelimesini dillerine dolamış, çalıp, oynuyorlar. Erdoğan hükümeti bu barış isteyenler için daha ne yapsın! Sizinle masaya oturdu mu? Oturdu. Davul, zurnayla karşıladı mı? Karşıladı. Mobil mahkemeler beraatınıza hükmetti mi? Etti. Hukuk ve savcılar 300 kadar general ve askeri “zanlı” olarak içerde tutarken sizin eli kanlı arkadaşlarınızı yeni af kapsamında serbest bıraktı mı? Bıraktı. Ee ne istiyorsunuz? Apo başbakan, Karayılan genelkurmay başkanı, sizlerde general mi olmak istiyorsunuz?.. Alırsınız…
Polat Aydın / diğer yazıları
- Kaçtı, kaçıyor, kaçırdılar / 23.08.2012