Barzani, Irak'ın kuzeyindeki petrol sahalarının mutlak bekçisi olarak, bölgede yeni bir Dubai'nin sultanı haline geleceğine inanıyor... Talabani de onu takiyye bir destekle omuzluyor.Sonuç meçhuldür!..
Barzani, hakkında istediği kararın, bölgeye sarkan asıl işgalci olan, ABD-İngiliz ağırlıklı petrol şirketlerinin vereceğine emin olarak hareket ediyor... Türkiye'nin itirazlarını geçiştirebileceği görüşünde.Petrolün zenginlik getiren sıcaklığı ile uyuşmamışsa, ABD'nin hesap defterinde kendisi için, "İçinde dizginlenmesi gereken Saddamvari hevesler var" notlarının farkındadır.Bir de;Irak petrolünü sadece ABD-İngiliz patentli yamyamlara bırakma niyetinde olmayan, dünyanın öteki dev şirketlerinin de geliştirebileceği oyunları da hesaplamalıdır!..Hiç aldırmaz görünerek, aşiretinin insanlarını ABD emrinde Bağdat'ta direnişçilerin üzerine sürerek, petrolden özel hesabına akacak gücün peşinden giden Barzani'nin gözü, daldığı hayâl âleminde bir dünyaya yöneliktir.Bu arada elbetteki artık girdiği yoldan dönüşü de yoktur ve ABD emirleri doğrultusunda yol almak çaresizliği içerisindedir. Aksi halde Saddam gibi infaz olacağını bilir...Dünyanın en büyük 3'üncü petrol rezervlerine sahip olan Irak'ta, bundan sonra da çok kelle gidecektir ve bölgede herkes için "yürüyüş" çok zordur, tek rehber akıldır.Bölge, egemenlerin bölerek, işbirlikçi yaparak ele geçirdiği yerel söz sahiplerinin ihanetleri ile bir kan denizinde, Batı'nın çıkarları için kirli dolar üretecektir. Çünkü Bölge ülkeleri arasında bütünlük ihtimal dahilinde bile değildir...Batı'nın saldırısı bu yüzden kolaydır ve şu anda Irak için geldikleri nokta, bölge insanının tavrı Irak'lının geleceği değil, petrolün birbirine rakip egemenler arasında nasıl pay edileceğidir.Meseleye iyice bakıldığında 2. Bush saldırısında da bu unsurun, "acil hareket" gerekçesi vardır!..Saddam Hüseyin, "Birinci Saldırı"dan sonraki dönemde ambargoyu aşmak için Rus Lukoil, Çin CNPC, Fransız da TotalFinaElf ile anlaşmalar imzalamıştı. Bu ülke ve firmalara petrol havzalarında haklar verdi... Söz konusu güçler, BM'nin ambargosunu örselemeye, Saddam'a rehberlik yapmaya başlamışlardı... Saddam'ın asılması ile İngiltere'de bir toplantı dikkat çekti... Petrolün devleri Irak'a, "oturttukları" yönetimin petrol koordinatörünü karşılarına çağırdılar. Bu kişi Talabani ile aynı kabdan Berham Salih'ti ve zaten "bilerek" bakan yapılmıştı... Atanmışlara yeni bir petrol yasası hazırlatılıyordu ve bu yasa bir nevi "teslimiyet" belgesi idi... 1972'de millileştirilen petrol sahalarının işletmesinin, 30 yıllık imtiyaz sözleşmeleriyle petrol şirketlerine devredilmesi isteniyordu.Petrol devleri bu anlaşma ile sondaj masraflarını karşılayana kadar, elde ettikleri yıllık gelirin yüzde 75'ini kendilerine ayırma hakkına da sahip olacak. Bir kez masraflar çıkarıldıktan sonra ise yıllık gelir üzerinden yüzde 20'lik pay alacaklar. Bu kâr oranı, normal piyasa koşullarının 2 katına denk geliyor. Yasa taslağını BP, Shell ve Exxon gibi devlerin hazırladığı biliniyor. Haberi duyuran İngiliz Independent gazetesi, bu yasa ile "Irak petrolünün gelirinin Irak halkına ait olduğu söyleminin" masal olduğuna dikkat çekti. Şimdi Bush ve Blair'in, saldırılarını haklı göstermek için zamanında yaptıkları açıklamaları hatırlayalım..."Irak petrolüne el koymaya çalıştığımız iddiaları asılsız. Irak'ın petrolden elde edeceği gelir Birleşmiş Milletler kontrolündeki bir fona aktarılmalı ve Irak halkının yararı için kullanılmalı." Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ise "Bu savaşı yürütmenin ağır bir maliyeti oldu. Ancak Irak petrolü Irak halkına aittir, onların servetidir ve onların yararı için kullanılacaktır. Biz bunu petrol için yapmadık" demişti...Söz konusu yasa, Türkiye'ye de bir şekilde kabul ettiriliyor!..Deniliyor ki; "Bakın işte bu yasa ile Irak'ın bölünmesi, Kürt devleti varsayımı ortadan kalkıyor... Irak'ın bütünlüğü çerçevesinde petrol şirketleri ile anlaşılıyor..." Bush'un son hazırlıklarında gelen, "Irak'ın bütünlüğü" mesajları ve Türkiye'nin, "Bu planı memnuniyetle karşıladık" açıklamalarını değerlendiriniz.Oysa Barzani, "Bütünlük düzenlemenin ardından, kendisine bölgesel yapılanma yolunun açılacağından" emin..Ona "bekle ve yap "denilmiş...Bize de "bir vaat" geldiği belli!..Behiç Kılıç
Barzani, hakkında istediği kararın, bölgeye sarkan asıl işgalci olan, ABD-İngiliz ağırlıklı petrol şirketlerinin vereceğine emin olarak hareket ediyor... Türkiye'nin itirazlarını geçiştirebileceği görüşünde.Petrolün zenginlik getiren sıcaklığı ile uyuşmamışsa, ABD'nin hesap defterinde kendisi için, "İçinde dizginlenmesi gereken Saddamvari hevesler var" notlarının farkındadır.Bir de;Irak petrolünü sadece ABD-İngiliz patentli yamyamlara bırakma niyetinde olmayan, dünyanın öteki dev şirketlerinin de geliştirebileceği oyunları da hesaplamalıdır!..Hiç aldırmaz görünerek, aşiretinin insanlarını ABD emrinde Bağdat'ta direnişçilerin üzerine sürerek, petrolden özel hesabına akacak gücün peşinden giden Barzani'nin gözü, daldığı hayâl âleminde bir dünyaya yöneliktir.Bu arada elbetteki artık girdiği yoldan dönüşü de yoktur ve ABD emirleri doğrultusunda yol almak çaresizliği içerisindedir. Aksi halde Saddam gibi infaz olacağını bilir...Dünyanın en büyük 3'üncü petrol rezervlerine sahip olan Irak'ta, bundan sonra da çok kelle gidecektir ve bölgede herkes için "yürüyüş" çok zordur, tek rehber akıldır.Bölge, egemenlerin bölerek, işbirlikçi yaparak ele geçirdiği yerel söz sahiplerinin ihanetleri ile bir kan denizinde, Batı'nın çıkarları için kirli dolar üretecektir. Çünkü Bölge ülkeleri arasında bütünlük ihtimal dahilinde bile değildir...Batı'nın saldırısı bu yüzden kolaydır ve şu anda Irak için geldikleri nokta, bölge insanının tavrı Irak'lının geleceği değil, petrolün birbirine rakip egemenler arasında nasıl pay edileceğidir.Meseleye iyice bakıldığında 2. Bush saldırısında da bu unsurun, "acil hareket" gerekçesi vardır!..Saddam Hüseyin, "Birinci Saldırı"dan sonraki dönemde ambargoyu aşmak için Rus Lukoil, Çin CNPC, Fransız da TotalFinaElf ile anlaşmalar imzalamıştı. Bu ülke ve firmalara petrol havzalarında haklar verdi... Söz konusu güçler, BM'nin ambargosunu örselemeye, Saddam'a rehberlik yapmaya başlamışlardı... Saddam'ın asılması ile İngiltere'de bir toplantı dikkat çekti... Petrolün devleri Irak'a, "oturttukları" yönetimin petrol koordinatörünü karşılarına çağırdılar. Bu kişi Talabani ile aynı kabdan Berham Salih'ti ve zaten "bilerek" bakan yapılmıştı... Atanmışlara yeni bir petrol yasası hazırlatılıyordu ve bu yasa bir nevi "teslimiyet" belgesi idi... 1972'de millileştirilen petrol sahalarının işletmesinin, 30 yıllık imtiyaz sözleşmeleriyle petrol şirketlerine devredilmesi isteniyordu.Petrol devleri bu anlaşma ile sondaj masraflarını karşılayana kadar, elde ettikleri yıllık gelirin yüzde 75'ini kendilerine ayırma hakkına da sahip olacak. Bir kez masraflar çıkarıldıktan sonra ise yıllık gelir üzerinden yüzde 20'lik pay alacaklar. Bu kâr oranı, normal piyasa koşullarının 2 katına denk geliyor. Yasa taslağını BP, Shell ve Exxon gibi devlerin hazırladığı biliniyor. Haberi duyuran İngiliz Independent gazetesi, bu yasa ile "Irak petrolünün gelirinin Irak halkına ait olduğu söyleminin" masal olduğuna dikkat çekti. Şimdi Bush ve Blair'in, saldırılarını haklı göstermek için zamanında yaptıkları açıklamaları hatırlayalım..."Irak petrolüne el koymaya çalıştığımız iddiaları asılsız. Irak'ın petrolden elde edeceği gelir Birleşmiş Milletler kontrolündeki bir fona aktarılmalı ve Irak halkının yararı için kullanılmalı." Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ise "Bu savaşı yürütmenin ağır bir maliyeti oldu. Ancak Irak petrolü Irak halkına aittir, onların servetidir ve onların yararı için kullanılacaktır. Biz bunu petrol için yapmadık" demişti...Söz konusu yasa, Türkiye'ye de bir şekilde kabul ettiriliyor!..Deniliyor ki; "Bakın işte bu yasa ile Irak'ın bölünmesi, Kürt devleti varsayımı ortadan kalkıyor... Irak'ın bütünlüğü çerçevesinde petrol şirketleri ile anlaşılıyor..." Bush'un son hazırlıklarında gelen, "Irak'ın bütünlüğü" mesajları ve Türkiye'nin, "Bu planı memnuniyetle karşıladık" açıklamalarını değerlendiriniz.Oysa Barzani, "Bütünlük düzenlemenin ardından, kendisine bölgesel yapılanma yolunun açılacağından" emin..Ona "bekle ve yap "denilmiş...Bize de "bir vaat" geldiği belli!..Behiç Kılıç
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.