Arap Baharı aldatmacasıyla sıra kendine gelen Suriye’deki iç savaş, her gün boyut değiştiriyor. Oyun, Türkiye’nin başına örülen çorap şekline dönüyor. Çorabın boyu, rengi, ipi, kalitesi yavaş yavaş meydana çıkmaya başlıyor.
Gerek AB, gerek ABD, gerek NATO adı altında ülkemiz toprakları üzerinde sivil, askeri, sözde savunma amaçlı, sözde istihbarat amaçlı, faaliyetler söz konusudur. Bu ülkelerin, topraklarımız üzerinde siviliyle, askeriyle çöreklenmesi gelecekte çok büyük tehlikelere gebedir.
Tarihi incelerseniz topraklarımızın işgal süreci de böyle başlamıştı. Önce devletimiz borç batağına düşürülmüş, askeri, sivil anlaşmalara imzalar attırılmış, bedel olarak devletler de elini kolunu sallaya sallaya topraklarımıza çöreklenmiş, ülkemizi işgal etmiş, millet olarak kurtuluş mücadelesi vermek zorunda kalmışızdır. Bizi yönetenler, geçmişten dersler çıkartmamış olacak ki aynı oyunlarla karşı karşıyayız.
Dün karşılarında kurtuluş mücadelesi verdiğimiz; çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden çeşitli işkencelere, çeşitli katliamlara uğradığımız bu barbarları topraklarımızdan kovmak için malımızı, kanımızı, canımızı verdiğimiz ne çabuk unutuldu.
İmandan, ahlaktan, faziletten nasibi olmayan; kanımıza, canımıza, namusumuza düşman olan bu milletlerle nasıl bu kadar yakın olabiliriz?
Tarihte asla dost olmadığımız bu devletlere, milletlere, topraklarımızı, madenlerimizi, yollarımızı, köprülerimizi, haberleşmemizi emanet etmişiz, satmışız, bunlarda yetmiyormuş gibi füzeleriyle, toplarıyla, tüfeklerle, askerleriyle topraklarımıza çöreklenmeye geliyorlar.
Patriot füzesi gönderen devletler beraberinde donanımlı askerlerini de yolluyorlar. Irak tezkeresinde ABD ve AB ülkelerinin askerlerinin topraklarımızdan geçmesinin dahi sakıncalarını anlatmıştık. Bu kadar çok yabancı askerin topraklarımızdan geçerken ülkemizin dahi işgal edilebileceği endişesiyle meclisten red sonucu çıkmıştı. Ne oldu da şimdi kendi elimizle ülkemize davet ediyoruz. “Gelin bizi Suriye tehdidine karşı koruyun” diyoruz. Bu ne acziyet, bu ne gaflet?
Topraklarımız üzerine kurulacak uzun menzilli füzelerin bugün Suriye’ye karşı korunmamız için olduğunu zannedenler, şunu da unutmasınlar; asıl tehdit ve tehlike bizim içindir.
Haberleşme ellerinde, büyük alışveriş merkezleri ellerinde, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz ellerinde, istihbarat paylaşımı adı altında sırlarımız ellerinde; uzun menzilli füzeler de geliyor. Her şeyi yabancıların eline geçmiş bir milletin savunması da tehlikededir.
Ey millet nereye gidiyoruz, nelerle karşılaşıyoruz, yarın başımıza neler gelebilir bunu hiç düşünmüyor musunuz? Bu süreç adım adım ülkemizi işgale sürükler haberiniz olsun. Allah rızası için aklınızı çalıştırın biraz, etrafınızda dönen dolaplara, örülen çoraplara, biraz kafa yorun, sadece aklıselim bir mantıkla düşünün yeter.
Gerek AB, gerek ABD, gerek NATO adı altında ülkemiz toprakları üzerinde sivil, askeri, sözde savunma amaçlı, sözde istihbarat amaçlı, faaliyetler söz konusudur. Bu ülkelerin, topraklarımız üzerinde siviliyle, askeriyle çöreklenmesi gelecekte çok büyük tehlikelere gebedir.
Tarihi incelerseniz topraklarımızın işgal süreci de böyle başlamıştı. Önce devletimiz borç batağına düşürülmüş, askeri, sivil anlaşmalara imzalar attırılmış, bedel olarak devletler de elini kolunu sallaya sallaya topraklarımıza çöreklenmiş, ülkemizi işgal etmiş, millet olarak kurtuluş mücadelesi vermek zorunda kalmışızdır. Bizi yönetenler, geçmişten dersler çıkartmamış olacak ki aynı oyunlarla karşı karşıyayız.
Dün karşılarında kurtuluş mücadelesi verdiğimiz; çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden çeşitli işkencelere, çeşitli katliamlara uğradığımız bu barbarları topraklarımızdan kovmak için malımızı, kanımızı, canımızı verdiğimiz ne çabuk unutuldu.
İmandan, ahlaktan, faziletten nasibi olmayan; kanımıza, canımıza, namusumuza düşman olan bu milletlerle nasıl bu kadar yakın olabiliriz?
Tarihte asla dost olmadığımız bu devletlere, milletlere, topraklarımızı, madenlerimizi, yollarımızı, köprülerimizi, haberleşmemizi emanet etmişiz, satmışız, bunlarda yetmiyormuş gibi füzeleriyle, toplarıyla, tüfeklerle, askerleriyle topraklarımıza çöreklenmeye geliyorlar.
Patriot füzesi gönderen devletler beraberinde donanımlı askerlerini de yolluyorlar. Irak tezkeresinde ABD ve AB ülkelerinin askerlerinin topraklarımızdan geçmesinin dahi sakıncalarını anlatmıştık. Bu kadar çok yabancı askerin topraklarımızdan geçerken ülkemizin dahi işgal edilebileceği endişesiyle meclisten red sonucu çıkmıştı. Ne oldu da şimdi kendi elimizle ülkemize davet ediyoruz. “Gelin bizi Suriye tehdidine karşı koruyun” diyoruz. Bu ne acziyet, bu ne gaflet?
Topraklarımız üzerine kurulacak uzun menzilli füzelerin bugün Suriye’ye karşı korunmamız için olduğunu zannedenler, şunu da unutmasınlar; asıl tehdit ve tehlike bizim içindir.
Haberleşme ellerinde, büyük alışveriş merkezleri ellerinde, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz ellerinde, istihbarat paylaşımı adı altında sırlarımız ellerinde; uzun menzilli füzeler de geliyor. Her şeyi yabancıların eline geçmiş bir milletin savunması da tehlikededir.
Ey millet nereye gidiyoruz, nelerle karşılaşıyoruz, yarın başımıza neler gelebilir bunu hiç düşünmüyor musunuz? Bu süreç adım adım ülkemizi işgale sürükler haberiniz olsun. Allah rızası için aklınızı çalıştırın biraz, etrafınızda dönen dolaplara, örülen çoraplara, biraz kafa yorun, sadece aklıselim bir mantıkla düşünün yeter.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gençlik mutlaka siyasetle uğraşmalıdır / 27.04.2025
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025