Osmanlı Hükümeti ve Meclis-i Vükela, İngiliz ve Fransız donanmalarının 19-25 Şubat tarihlerinde yaptığı saldırılar karşısında İstanbul için bazı tedbirler alır. 28 şubat 1915 tarihli meclis-i vükela toplantısında iki önemli karar alınır. Bunlar şunlardır."Hüda nekerde (Allah etmesin) İstanbul şehri bombardımana maruz kaldığı esnada şehrin ihtiyacat-ı muhtelifesine sarfedilmek üzere o sırada valilik vazifesini deruhte edecek olan polis müdür-i umumisi beyefendi emrine hazine-i maliyece masarif-ı gayr-ı melhuz tertibinden 3500 liranın (altına yakın değerde) tesviye ve itası lüzumunun maliye nezaretine iş'arı.Düşman sefaininin Çanakkale Boğaz'ından müruru (geçme) ihtimalinin tahakkuku halinde, Dersaadet telefon şirketi şebekesine vaz-ı yed (bırakma) olunarak muhaveret ve muhaberatın murakabe-i şedide (büyük sıkıntı) altına alınması muktazi (gerekli)göründüğünden şirket-i mezkurenin (zikrolunan) kaffe-i (bütün) hututunun işletilmesi için düvel-i muhasıma (düşman devletler) tabiiyetinde olup o sırada ib'adı (uzaklaştırılması) labud (zaruri) memurin-i fenniye yerine ikame dilmek üzere Macaristan'dan istenilen memurların ikamesi, bunun için 2000 liranın tahsisi".Yukarıdaki iki kararda, Çanakkale'ye yapılan saldırılar karşısında Devletin, İstanbul'u savunacağına dair kararlardır. Fakat ikinci kararı okuduğum zaman koskoca bir imparatorluğun, bir telefon teknisyeni yetiştiremeyecek kadar eğitim ve öğretimde geri olduğunu görünce hem şaşırdım hem de çok üzüldüm. O zaman da cumhuriyetin kuruluşuna şükrettim. Bu dönemde uygulanan milli eğitim sayesinde toplumumuzun ihtiyacı olan her çeşit elamanı yetiştirdik. 1915'li yıllarda PTT işleri bir Fransız şirketi tarafından işletiliyordu. Ayrıca İstanbul Radyo evi de onlarındı. Fransa ise düşmanımızdı. Elbette ki Osmanlı Yönetimi düşman olan ve savaştığımız bir devletin işlettiği telefon şebekesini kullanamazdı. Kendisi ise telefon şebekesinin ihtiyacı olan elamanı yetiştirememişti. Nerden bulunabilir? Dost bir ülkeden getirttirilebilir. Neticede savaş ortağımız olan Macarlardan getirtelim. Para. Almanya'dan 2000 lira daha borç alınabilir. Bu gün de Telekom'u küresel sermaye sahibi bir yabancıya sattık. Bu satıştan gelen paranın da nereye harcandığına dair bir bilgim yok. Sorsam da cevap veren olmaz zaten. Biraz da bu büyük insanlarda azar işitirim diye soramam. Çünkü soru soranların en azından anasından başlıyorlar neyse? Ben bunlara falan üzülmüyorum. En büyük üzüntüm bu günkü, ben her şeyi herkesten çok daha iyi bilirim diyen hükümet üyelerinin tarihlerini bilmemiş olmalarıdır. Eğer tarihlerini bilmiş olsalardı Telekom'u yabancı bir şirkete satmazlardı.Mabeyn Başkatibi Fuat Türkgeldi'nin, İstanbul'un savunulması hükümetin ve hanedanın muvakkaten taşınmasını gösteren bir bildirisi vardır: "İngiliz ve Fransızlar Boğazı şiddetle bombardıman etmeye devam eylediklerinden ve bu iki devleti bahriyenin kuvvetine zaten kafi derecede müstahkem bulunmayan Boğaz istihkamlarının mukavemet edeceği ümit olunmadığından hükümetin muvakkaten İstanbul'dan Eskişehir'e nakli takarrür ve zat-ı şahane dehah-hü-nahah (ister istemez) muvafakat etti. Mefruşat Müdürü Akif Bey Eskişehir'e izam olunarak orada padişah ve maiyeti için ayrı ayrı haneler tedarik olundu. Hazine-i Humayunun kıymettar eşyasıda Konya'ya gönderildi. Şayet düşman sefaini Boğazdan geçecek olursa Padişah vükelayı da birlikte alarak Eskişehir'e azimet edecekti. Hakan-ı sabıkı (Abdülhamit'i) yalnız bırakmak istemediklerinden o da birlikte götürülecekti. Sultan Reşat başmabeynci Tevfik Beyi Beylerbeyi sarayına izam ile müşarünileyhin hazırlanması için haber gönderir. Kendisi(Abdülhamit) azimet etmek istemeyip Zat-ı Şahane'nin dahi İstanbul'dan mufakerat (gitmesini) etmesini tavsiye ve bir kere İstanbul'dan çıkacak olursa bir daha avdet edemeyeceğini ihtar etmiştir. Hakan-ı sabık Abdülhamit, Boğazlara yapılan saldırı karşısında Sultan Reşat ve hükümetinin Eskişehir'e gitmelerini önlemekle vatanı ve devleti için hayatının en hayırlı kararını vermiştir diyebilirim. Çünkü nakil olayı Türk askerinin savaşma azmini kırarken, düşman askerinin coşku ile savaşarak zafere gitmesini sağlardı."1 Mart 1915 de Halil (Menteş) Bey, Meclis-i Mebusanın kapanış konuşmasını bir iyimserlik havası içerisinde yapar: "Her cephede bu suretle mahrur olan düşman bir azm-i nevmidane (ümitsiz) ile Çanakkale Boğazı'na hücuma iptar eylemiştir. Dört beş günden beri kuvvetli zırhlıları ile icra ettiği mütemadi bombardımanı ile eser-i muvaffakıyet addedilebilecek cüzi bir netice bile elde edemeyen düşmanın Osmanlı celadetinin en acı darbesini burada yiyeceğine hiç şüphe yoktur. Boğazları geçmesi muhtemel olmamakla beraber,geçse dahi bu muvaffakiyetin azim ve metanetimizi tezyidden başka bir netice vermeyeceğine emin olsunlar? Bizim ve milletimizin silahşan zaferi önünde hezimete uğrayan Ruslar, Duma'larında tezahürat-ı perveranede bulunmak zaruretinde kalmışlardır. Bahr-ı siyah ve Baltıktan mahrum olmak tehlikesi karşısında titreyen Petersburg ricali ordularının taassubunu ateşlemek ihtiyacı ile İstanbul'u alarak açık denizlere çıkmak zamanının hulul ettiğinden bahsetmişlerdir. Vukuatın hakikati karşısında ne büyük aciz."Halil Beyin, Meclis-i Mebusan'daki bu konuşması Çanakkale zorlaması sırasında Türk halkı ve Türk Ordusu için büyük bir moral olmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012