Başlığa bakıp yanlış anlamayın. Ben gerçek ormanlardan ve kanunlarından bahsedeceğim. 16 yılda 15 kez Orman Kanunu değişikliği yaptılar. Daha geçtiğimiz ay özel şirketlere 5 yıl süreyle ormanların kullanılması izni verildi. Yani ormanlar özelleştirilmeye başlandı.
Ormanlık alanlarda villalar, siteler, tatil köyleri, oteller yapıldı. Özel işletmeler kuruldu. Kanunun çaresiz kaldığı yerlerdeki ormanlık alanlarda ise ilkler yaşandı. Mesela Karadeniz'de ilk kez, hem de Ocak ayında orman yangını çıktı. Nerde? Katar Emiri'nin bir hafta önce gezdiği ve çok beğendiği Sürmene Çamburnu'nda.
Aslında fazla söz ve yoruma da gerek yok. İçişleri Bakanı Soylu bu gerçeği itiraf etti. Soylu, Trabzon'da yaptığı açıklamalarda; "Bize bırakılan yaylalarımızı maalesef gelecek nesillere bırakamamanın hüznü ve ıstırabı içindeyiz." diyerek neler yaptıklarını anlattı.
Seçim atmosferine girdiğimiz şu günlerde bütün bakanlıklar icraatlarının zirvesinden haber veriyor. Orman Bakanımız da aynı. Sayın Eroğlu diyor ki; "Biz, bir karış ormanımızı ranta kurban etmedik."
Ama benim gördüğüm, duyduğum, izlediğim, okuduğum kadarıyla milyarlarca karış orman arazisi ranta kurban edilmiş. İnanmayan gidip saysın.
Uykuları kaçan bakanlar
Ülkemiz topraklarının yaklaşık üçte biri, bir ve ikinci derece deprem kuşağında yer alıyor. Bu topraklarda ikamet eden nüfus sayımız ise 55 milyonun üzerinde.
Durumun farkında olan Çevre ve Şehircilik Bakanımız, olası bir depremde ortaya çıkacak tabloyu düşündükçe uykularının kaçtığını ifade etti.
Tabi, deprem denilice akla ilk İstanbul geliyor. Sayın Erdoğan'ın, "İstanbul'a ihanet ettik. Biz de sorumluyuz" itirafı geliyor.
Deprem, şehirler ve ihanet üçgeninin hipotenüsü (üçgenin ortasından geçtiği varsayılan dik çizgi) ne olabilir acaba? Tabi ki imar, planlı şehirleşme, sağlam yapılaşma. Bunu yapmadılar, aykırısına da göz yumdular, izin verdiler, veriyorlar da?
Bu durumu Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de, Sayın Erdoğan'ın itirafını perçinledi; "5 yıldır uyguladıkları kentsel dönüşümde ciddi hatalar yapıldığını, şimdi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yepyeni bir sistem kuracaklarını" söyledi.
Şimdi seçim zamanı ve hükümet hemen imar affı çıkarıldı. Merak ediyorum! Sayın Bakan uyuyabilecek mi?
* * *
Bir başka uykusuz kalan bakanımız ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya.
Sayın Bakan; "Bir anne olarak benim de günlerce uykumu kaçıran vahşet olayları." diyordu. Neye? Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, tecavüzleri, katliam haberlerine..
Dikkat edin! Bir aya yakındır bu haberleri pek televizyonlar vermiyor. Bittiğinden dolayı mı? Hayır. Tam aksine. Vahşet artarak devam ediyor. Neden mi? Çünkü özgür medyamız tırstı. Vahim tabloyu göstermekten vazgeçti.
Birçok bakan ve hükümet sözcüsü Mahir Ünal, bu haberleri kınadı, maksatlı yapıldığını ileri sürdü ve sanki bu ülkede başka şeyler olmuyormuş gibi bu haberlerin yayınlanmasına tepki gösterdi.
Aynı mantığı geçen hafta AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı da sergiledi; "Kadın problemlerini konuşurken sürekli şiddeti, ezilmiş kadınları gündeme getirenleri esefle kınıyorum. Bu bizde yaşanan bir şey değil" dedi.
Nerde yaşanıyor bu vahşet, ahlaksızlık? En önemlisi ise Müslüman bir toplum bu hale nasıl geldi? Fırat kıyısındaki koyunun güvenliği üzerinden siyaset yapanlar bu vahşetin, zulmün, ahlaksızlığın hesabını nasıl verecek?
İşte 2017 rakamları; 1 yıl içinde 409 kadın, erkekler tarafından öldürüldü, 387 çocuk cinsel istismara uğradı, 20 çocuk öldürüldü, 332 kadın cinsel şiddet maruz kaldı.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre yılda ortalama 17 bin çocuk istismarı davası açılıyor, bu davaların yüzde 45'i mahkûmiyetle sonuçlanmıyor.
Son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı! Çocuk tecavüzlerinin sadece yüzde 5'i ortaya çıkıyor yüzde 95'i gizli kalıyor.
İnkâr ile susturma ile saptırma ile bu vahim tablonun önüne geçilir mi? Yazık değil mi, günah değil mi?
İtiraf edeyim ki, benim uykularım kaçmıyor. Çünkü sayenizde uykuyu da unuttuk, uyuyamıyoruz?
Ormanlık alanlarda villalar, siteler, tatil köyleri, oteller yapıldı. Özel işletmeler kuruldu. Kanunun çaresiz kaldığı yerlerdeki ormanlık alanlarda ise ilkler yaşandı. Mesela Karadeniz'de ilk kez, hem de Ocak ayında orman yangını çıktı. Nerde? Katar Emiri'nin bir hafta önce gezdiği ve çok beğendiği Sürmene Çamburnu'nda.
Aslında fazla söz ve yoruma da gerek yok. İçişleri Bakanı Soylu bu gerçeği itiraf etti. Soylu, Trabzon'da yaptığı açıklamalarda; "Bize bırakılan yaylalarımızı maalesef gelecek nesillere bırakamamanın hüznü ve ıstırabı içindeyiz." diyerek neler yaptıklarını anlattı.
Seçim atmosferine girdiğimiz şu günlerde bütün bakanlıklar icraatlarının zirvesinden haber veriyor. Orman Bakanımız da aynı. Sayın Eroğlu diyor ki; "Biz, bir karış ormanımızı ranta kurban etmedik."
Ama benim gördüğüm, duyduğum, izlediğim, okuduğum kadarıyla milyarlarca karış orman arazisi ranta kurban edilmiş. İnanmayan gidip saysın.
Uykuları kaçan bakanlar
Ülkemiz topraklarının yaklaşık üçte biri, bir ve ikinci derece deprem kuşağında yer alıyor. Bu topraklarda ikamet eden nüfus sayımız ise 55 milyonun üzerinde.
Durumun farkında olan Çevre ve Şehircilik Bakanımız, olası bir depremde ortaya çıkacak tabloyu düşündükçe uykularının kaçtığını ifade etti.
Tabi, deprem denilice akla ilk İstanbul geliyor. Sayın Erdoğan'ın, "İstanbul'a ihanet ettik. Biz de sorumluyuz" itirafı geliyor.
Deprem, şehirler ve ihanet üçgeninin hipotenüsü (üçgenin ortasından geçtiği varsayılan dik çizgi) ne olabilir acaba? Tabi ki imar, planlı şehirleşme, sağlam yapılaşma. Bunu yapmadılar, aykırısına da göz yumdular, izin verdiler, veriyorlar da?
Bu durumu Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de, Sayın Erdoğan'ın itirafını perçinledi; "5 yıldır uyguladıkları kentsel dönüşümde ciddi hatalar yapıldığını, şimdi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yepyeni bir sistem kuracaklarını" söyledi.
Şimdi seçim zamanı ve hükümet hemen imar affı çıkarıldı. Merak ediyorum! Sayın Bakan uyuyabilecek mi?
* * *
Bir başka uykusuz kalan bakanımız ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya.
Sayın Bakan; "Bir anne olarak benim de günlerce uykumu kaçıran vahşet olayları." diyordu. Neye? Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, tecavüzleri, katliam haberlerine..
Dikkat edin! Bir aya yakındır bu haberleri pek televizyonlar vermiyor. Bittiğinden dolayı mı? Hayır. Tam aksine. Vahşet artarak devam ediyor. Neden mi? Çünkü özgür medyamız tırstı. Vahim tabloyu göstermekten vazgeçti.
Birçok bakan ve hükümet sözcüsü Mahir Ünal, bu haberleri kınadı, maksatlı yapıldığını ileri sürdü ve sanki bu ülkede başka şeyler olmuyormuş gibi bu haberlerin yayınlanmasına tepki gösterdi.
Aynı mantığı geçen hafta AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı da sergiledi; "Kadın problemlerini konuşurken sürekli şiddeti, ezilmiş kadınları gündeme getirenleri esefle kınıyorum. Bu bizde yaşanan bir şey değil" dedi.
Nerde yaşanıyor bu vahşet, ahlaksızlık? En önemlisi ise Müslüman bir toplum bu hale nasıl geldi? Fırat kıyısındaki koyunun güvenliği üzerinden siyaset yapanlar bu vahşetin, zulmün, ahlaksızlığın hesabını nasıl verecek?
İşte 2017 rakamları; 1 yıl içinde 409 kadın, erkekler tarafından öldürüldü, 387 çocuk cinsel istismara uğradı, 20 çocuk öldürüldü, 332 kadın cinsel şiddet maruz kaldı.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre yılda ortalama 17 bin çocuk istismarı davası açılıyor, bu davaların yüzde 45'i mahkûmiyetle sonuçlanmıyor.
Son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı! Çocuk tecavüzlerinin sadece yüzde 5'i ortaya çıkıyor yüzde 95'i gizli kalıyor.
İnkâr ile susturma ile saptırma ile bu vahim tablonun önüne geçilir mi? Yazık değil mi, günah değil mi?
İtiraf edeyim ki, benim uykularım kaçmıyor. Çünkü sayenizde uykuyu da unuttuk, uyuyamıyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- ‘Kürt sorunu’ tabiri kime aittir? / 24.01.2025
- Atatürk paydasından Kuva-yi Milliye ittifakı şarttır / 23.01.2025
- Tek adamı ayakta tutan tek adamlar / 22.01.2025
- Sayın Erdoğan ‘devletin dini adalettir’ dedi / 20.01.2025
- Neden BTP? / 19.01.2025
- Milletin derdine gelecek olursak! / 18.01.2025
- Soykırımda ikinci safha ve Suriye / 17.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- ‘Kürt sorunu’ tabiri kime aittir? / 24.01.2025
- Atatürk paydasından Kuva-yi Milliye ittifakı şarttır / 23.01.2025
- Tek adamı ayakta tutan tek adamlar / 22.01.2025
- Sayın Erdoğan ‘devletin dini adalettir’ dedi / 20.01.2025
- Neden BTP? / 19.01.2025
- Milletin derdine gelecek olursak! / 18.01.2025
- Soykırımda ikinci safha ve Suriye / 17.01.2025