Başbakan Erdoğan, Almanya Parlamentosu'nun sözde Ermeni soykırımının anılmasını öngören önergeyi kabul etmesine ilişkin verdiği tepkide şunları dile getiriyor: "Alman Federal Cumhuriyeti Parlamentosu'nun bu konuyu tartışmadan, müzakere etmeden, basit lobilere kurban etmesini, siyaseten çok yanlış buluyorum, yanlış olmanın ötesinde çok da çirkin buluyorum." Erdoğan "derin dostu" şansölye Schröder'in bu konuyla ilgili iki yüzlü tutumuna dair de şunları söylüyor: "Bunun adını katliam koymuş, soykırım koymamış, bunlar tutarlı şeyler değil. Siyasette ben, siyasetin omurgalı olanını seviyorum, kemikli olanını seviyorum."Hemen belirtelim; siyasetin omurgalısını herkes sever. Omurgasız siyaset aynı zamanda samimiyetsizlik, ikiyüzlülük, arkadan vurmak demektir. Avrupa Birliği'nin son haftalarda Türkiye'ye karşı takındığı tutum da, omurgalı tek bir yön bulamazsınız. Avrupa Birliği Türkiye'ye verdiği sözleri tutmamaktan, "tükürdüğünü yalamaktan" zerre kadar utanmıyor. Türkiye'nin Avrupa'daki en önemli dostu olarak görünen Schröder'in Almanyası'nın sözde Ermeni soykırımı konusunda sergilediği tutum ortada. Başbakan Erdoğan'ın önerge kabul edildikten sonra ortaya koyduğu tepki de hiçbir anlam ifade etmiyor. Önemli olan o tepkiyi, önerge kabul edilmeden ortaya koyup, Alman Parlamentosu'nu vazgeçirebilmekti. Ama Erdoğan ve AKP onu yapmak yerine, soykırımı iddiaları Avrupa Parlamentolarında bir bir kabul edildikten sonra cılız kınamalarla işi geçiştiriyorlar.Ya diğer dostumuz(!) Fransa? O cephe ise referandum sonucunda girdiği yıkım sürecinin tüm faturasını Türkiye'ye çıkardı bile. Bizim medyamızın Türkiye dostu diye sevinç naraları attığı Fransız Başbakan Villepin, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin imkansızlığından dem vurup, Bulgaristan ve Romanya birliğe alındıktan sonra, genişleme kapısının kapatılmasını tavsiye ediyor. Sadece Villepin mi? Hayır! Fransa Cumhurbaşkanı Chirac da aynı telden çalıyor. 17 Aralık sürecinde AKP ve AB'ci medyanın bir numaralı Türk dostu ilan ettiği Chirac da, Anayasa referandumu bozgunundan sonra Türkiye'nin üyeliğine dair tek bir kelam dahi etmiyor, edemiyor. Şimdilik üstü kapalı olmak kaydıyla, "yeni genişlemelerin ciddi anlamda sorgulanması" gerektiğinin altını çizmekle yetiniyor Chirac. Artık her şey ortada, Avrupa Birliği Türkiye'yi birliğe almayacağını, 3 Ekim'de de müzakerelere başlamayacağını daha nasıl ifade etsin. Bütün bunlara karşın Türkiye'deki hükümet, daha fazla anlama güçlüğü çekmesin diye, Avrupa Konseyi binasının önünde bulunan 28 bayraktan biri olan Türk bayrağı da indiriliyor.Bir numaralı AB'cilerden Hürriyet gazetesi bile "Fransa Türkiye'yi sildi" şeklinde manşetler atabiliyor.Omurgalı siyaset, bütün bu gelişmelerden sonra AB'den vazgeçmeyi, Türkiye'nin onurunu daha fazla ayaklar altına almamayı gerektiriyor. Omurgalı siyaset, omurgasız AB'nin kuyruğuna daha fazla takılmayıp, milli ve manevi değerleri daha fazla tahrip etmemeyi, tahrip edenleri engellemeyi gerektiriyor. Omurgalı siyaset, sözde değil, özde dik ve onurlu duruşu gerektiriyor. Hasılı, omurgalı siyaset sözle olmuyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012